Twinbed - Trouble I'm In•
Gözlerimi aralayarak elimi başıma götürdüm ve uyku ile uyanıklık arasında kıvranırken parmaklarımı ağrıyan şakaklarıma bastırdım.
Salona sinen ağır alkol kokusu ve sigara dumanı kendini sert bir şekilde hissettiriyordu. Tutulan boynum ve odadaki kirli hava yüzünden başım ağrıyordu.
Yine içerken uyuyakalmış olmalıydım.
Koltukta doğruldum ve boynumu esneterek ağrının geçmesi için doğru noktayı aramaya başladım. Birkaç dakikanın sonunda koltuktan kalktım ve salonun camını açıp yatak odama geçtim.
Üstümdekilerden kurtulup sıcak bir duşa girdim. Sıcak su omuzlarımdan bedenime yayılırken gevşiyor, başımdaki ağrının ağırlığından kurtuluyordum.
Birkaç on dakikanın ardından duştan çıktım ve üstümdeki havlulardan kurtulmadan mutfağa geçip su ısıtıcının düğmesine bastım. Yapacağım yasemin çayı için suyu ısıtırken ekmek kızartma makinesine de iki dilim ekmek koyup yatak odama geçtim.
Dolabımdan dar, koyu lacivert bir kot ve lila rengi bol kesim bir kazak çıkardım. İç çamaşırlarımı giydikten sonra üstümü giyindim ve mutfağa doğru ilerlerken telefonumun çalmasıyla bir anda durdum. Birkaç saniye boyunca telefonumu aradıktan sonra salondaki koltuğun altına düştüğünü fark ettim ve telefonu elime alıp nefes nefese bir şekilde telefonu açtım.
"Ae Sin-ah."
Ah. Arayan Komiser Kang'dı.
"Evet, amirim."
"İzin günün olduğunu biliyorum ama acilen Emniyet'e gelmen gerekiyor."
Yerden kalkıp hızla mutfağa gittim, telefonda konuşurken bir yandan da su ısıtıcısı ile ekmek kızartma makinesini kapatıyordum.
"Hemen geliyorum, amirim."
Mutfaktan çıkıp banyoya yöneldim ve saçlarımı hızla kurutup şöyle bir taradıktan sonra yatak odama geçtim, komodinimin üstünde duran siyah, ince lastik tokayla saçlarımı ensemden bağladım ve odamdaki tekli koltuğun üstüne atılmış duran deri, blazer ceketimi giyip odadan çıktım.
Ne olmuş olabilirdi?
Acil bir dava mı gelmişti?
Postal botlarımı ayağıma geçirdim ve çantamı da alıp evden çıktım. Asansörle garaj katına inip arabama bindim, hızlı bir şekilde yola atıldım.
Evim Emniyet Müdürlüğüne 15 dakika uzaklıktaydı. Ana caddedeki trafikten kaçmak için ara sokaklardan geçtim ve 18 dakikanın sonunda Emniyetteydim.
Ofis kısmını geçip hızla Komiser Kang'ın odasına ilerledim ve kapıyı çalıp bekledim.
"Gel."
Derin bir nefes alıp kapı kolunu çevirdim ve içeri girdim.
"Ah, Ae Sin-ah, hoş geldin." Bay Kang yerinden kalkıp yanıma geldi ve beni yanında oturan genç adamla tanıştırmak için iteledi.
"Seni Im Jaebum ile tanıştırayım. Kendisi sana yeni görevinde eşlik edecek."
Yeni görev mi?
"Yeni görevim mi? Anlamıyorum efendim..."
Elini omzuma koydu ve, "İlk önce otur." diye mırıldandı. O masasının arkasına dolaşırken bakışlarım yan koltukta oturan ve küçümseyici bakışlarıyla beni izleyen Im Jaebum'a döndü.
"Sizce de bu kız biraz... Toy değil mi, amirim?"
Jaebum bakışlarını benden çevirip Bay Kang'a döndüğünde kaşlarım çatıldı.
"Yah..."
"Evet, Ae Sin biraz saf olabilir fakat asla bir aptal değildir. Aksine onun kadar zeki bir öğrenci görmedim."
Bay Kang'ın bakışları bana döndü, gözlerindeki hüzünlü ifadeden sıradaki cümlesini tahmin edebilmiştim. Başımı öne eğip ellerimi dizlerimin üstünde birleştirdim.
"Kardeşim vefat ettiğinde, arkasında biricik kızını tek başına bırakarak gitti. Ben de onun emanetini kendi kızım gibi gördüm. Bu göreve, ne kadar içim yansa da, ondan başkasını veremem. Bu görev için ondan başka güvenebileceğim kimse yok."
Ellerini önündeki dosyaya koyup bakışlarını Jaebum'a çevirdi. "Yani onu canın pahasına korumanı istiyorum senden. Bu bir emir değil bir ricadır."
"Bu görevin ne olduğunu sorabilir miyim, amca?"
Birkaç saniye boyunca bana öyle derin baktı ki bakışlarında bir sürü anlam vardı. Önündeki dosyayı kaldırıp bana uzattı ve, "Bu en üst seviyeden gelen bir görev. Alt seviyelerden birini seçmemizi istediler ki araştırma gibi güven zedeleyici durumlarda hakkında bir şey bulmaları zor olsun."
Çatılı kaşlarımla önümdeki dosyayı açtım.
Nemesis Operasyonu (Çin-Kore İşbirliği)
Nemesis Klanı içine yerleştirilecek gönüllü bir köstebek ile klan hakkında bilgi edinme.
Görev için öne sürülen komiser, Kang Ae Sin.
Görev için öne sürülen dedektif, Im Jaebum.Sorumlu baş komiser, Kang Han Bin.
Bilgilerde gözümü gezdirirken sayfayı çevirdim ve sayfanın başındaki isimde gezinen gözlerim fotoğrafın üstünde durakladı.
Nemesis Klanı Lideri; Wang Jia Er (Jackson Wang)
Siyah beyaz ve düşük kaliteli bir fotoğraftı fakat elimdeki dosyanın bir an için ısınarak elimi yaktığını sandım. Tanrım. Sadece fotoğraftan bile aurasındaki karanlığı hissedebiliyordum.
"Benim görevim tam olarak nedir?"
Diğer isimlerde gözlerimi hızla gezdirdim. Hiç tanıdık gelmiyorlardı.
Tuan Yi En (Mark Tuan), Jia Er'in sağ kolu.
Park Jinyoung, Jia Er'in Kore ağının baş sorumlusu.
Ve daha bir sürü tanımadık isim.
"Senin görevin, Ae Sin-ah. Bu klana sızmak ve güvenlerini kazanmak."
•
y/n: hello! yepisyeni bir fiction ile sizlerleyim. Her gün bir başka Jackson fictionı isteği geliyordu ve benim de aklımda hoşuma giden bir kurgu vardı. Dedim ki neden bunu yazıya dökmeyeyim ve işte... Buradayım. Umarım beğenirsiniz. 💜 İyi okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anita | Jackson Wang
FanfictionBedenimde dolaşan parmaklarının izleri tenime birer birer dağlanıyordu. Başımı geriye atıp boynuma değen dudaklarının verdiği hisse odaklandım. 'Sadece rol yapıyorsunuz, Ae Sin. Kaptırma kendini.' Bulutlanan zihnime doğan bu düşünce ile bulunduğum a...