III

415 41 45
                                    

Taemin - IDEA

"Siktir."

Jaebum'un küfürünü duyduğumda boğazım kurumuş gibi hissediyordum. Nefes alamıyordum. Telefonunu çıkardı ve dışarıda görüşeceğini söyleyip yanımdan ayrıldı.

Aramızdaki mesafe uzak olmasına rağmen gözlerimi ondan çekemiyordum. Auramı kendine bağlayan bir havası vardı.

Aniden bana dönen gözleri bakışlarımızın kesişmesine neden olduğunda nefesimi tuttum. Yüzümdeki hiçbir mimik kımıldamamalıydı. Her şeyi berbat etmekten korkuyordum. Yavaş bir nefes alıp bakışlarımı ondan çektim ve umursamaz görünmeye çalışarak önümdeki bardağa uzanıp boğazımı ıslatmak için küçük bir yudum aldım.

Jaebum yanıma döndüğünde gözlerinden ateş saçıyordu. "Acilen buradan çıkmamız gerekiyor."

Bakışlarım ona döndü. "Jinyoung?"

"Başka zaman. Jackson Wang'in bizi şimdilik görmemesi gerekiyor."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Çok geç."

Bana döndü. "Ne demek o?"

"Az önce beni gördü."

Jaebum bir küfür daha savurduğu sırada yüzünde büyük sırıtışıyla bir adam yanımıza geldi. "Ah, Jay Kim! Sonunda..."

Tüm vücudum gerilirken Jaebum ondan tarafa döndü. "Ah, Youngjae."

Adının Youngjae olduğunu öğrendiğim genç adam abartılı bir şekilde gülümsedi. "Bu da kız kardeşin, Anita olmalı." Bana bakıp gülümsemesini, sanki mümkünmüş gibi, daha da genişletti.

"Merhaba."

Jaebum bana bakıp, "Youngjae ile konuşmam gerekiyor. Buradan ayrılma." diyerek masadan ayrıldığında önüme döndüm. Kokteylden bir küçük yudum daha aldım. Maksadım burada öylece durmuyor gibi göstermekti. Geçen dakikaların aksine Jaebum bir türlü gelmiyordu. İçime dolan kötü hisler kaşlarımın çatılmasına neden olduğunda masaya bıraktığım çantamı alıp gitmek üzere ayağa kalktım. 

Ve tam o anda karşımda kocaman gülümsemesiyle bir adam belirdi. Gülüşü tüm yüzünü aydınlatıyor, gözlerinin kenarları hafifçe kırışıyordu. Koyu kırmızı deri ceketine düşen ışıklar yüzüne yansıyor, ona karanlık bir hava veriyordu.

Sanki yeterince karanlık değilmiş gibi.

"Merhaba."

Sesini ilk duyduğumda tüylerim öyle hızlı dikildi ki ellerimle kollarımı ovuşturmamak için kendimi zor tuttum.

Cevap verirken kendimden emin durmaya çalıştım. "Merhaba."

Eliyle masayı gösterip izin istediğinde onu başımla onayladım.

Elini kaldırıp yanımızdan geçen bir garsonu durdurdu. Bir viski kadehi alıp, "Sizi ilk defa burada görüyorum?" diye sordu.

Gizli bir soruydu. Onu tanımıyorsanız altında yatan anlamı anlayamazdınız.

"Buraya ilk gelişiniz olmalı." diye yanıtladım ve hala bitirmemiş olduğum kokteylimden bir yudum daha aldım. Gözlerimi, her ne kadar rahatsız edici olsa da, üzerime diktiği gözlerinden çekmedim.  

Güldü. Yüksek sesli müziğe rağmen gülüşü karnımı gıdıklamıştı.

"Birimizin buraya ilk defa geldiği kesin gibi görünüyor." Ardından kadehinden bir yudum daha aldı. "Fakat, ben bu kişinin kendim olmadığını biliyorum."

Anita | Jackson WangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin