XXV

273 21 32
                                    


y/n: Selam! Biraz uzun bir zaman oldu kabul. Anita'ya hiç bu kadar ara vermemiştim ama gerçekten geçerli sebeplerim vardı. Herkesten özür diliyor ve size itiraflarla dolu bir bölüm bırakıyorum.
Umarım beğenirsiniz.
Bekleyen herkese teşekkür ederim, sizi seviyorum.
- G. 🤍

Jamie Miller - Wishes

XXV.

Açık camdan içeri sızan soğuk rüzgâr, gözlerimdeki esaretinden kurtulmuş damlaların yanaklarımda çizdiği sıcak ve ıslak izleri buzdan yollara çeviriyordu. Dudaklarıma yayılan tuzlu ve ılık damlalar damağımı yakarken yutkundum.

Direksiyonu tutarken bile titreyen ellerimi direksiyona daha sert sardım ve derin bir nefes alıp sert bir kahkaha atarak dışarı verdim.

İnandığım her şey yalan mıydı?

Bildiğim her şey yanlıştı.

Öz amcam tarafından kullanılmış ve bir kenara atılmıştım. Jaebum'a ise güvenmiştim. Çünkü olması gereken buydu. Ben, bana ihanet edilebileceğini hiç düşünmedim.

Kırmızı ışıkta yavaşlayarak dururken, ruhumu pençeleri ile paramparça eden o hislerin damarlarımı yakarak beni ele geçirmesine izin verdim.

İhanet.

Acı.

Kaybolmuşluk.

Hepsini tek tek ve hep birlikte hissediyordum. Ruhum karıncalanmaya başlayana kadar orada öyle durdum. Arkamdan kornaya basanlar, küfür ederek yanımdan geçenler, hiçbiri umurumda değildi.

Sonunda ruhum hissettiği acının yoğunluğu yüzünden uyuştuğunda başımı, ne ara yasladığımı bilmediğim direksiyondan kaldırdım ve ellerimin tersiyle yüzümü sildim.

Tekrar yola çıktığımda, gözyaşlarım kurumuştu.

Hız göstergesi 30'u geçmiyordu, araba bir kaplumbağa gibi sürüklenerek ilerliyordu. Uyuşmuş bedenim, uyuşmuş ruhum ve uyuşmuş düşüncelerim yüzünden bomboş bakan gözlerim önümde akıp giden yoldaydı.

Han Nehrinin ayırdığı iki farklı yakayı birbirine bağlayan köprüden geçerken bakışlarım simsiyah gecenin içinde yanıp sönen şehir ışıklarında gezindi. Ayağımı frene görürerek arabayı yavaşça durdurdum. Birkaç dakika öylece ışıkları izledikten sonra kapıyı açıp arabadan indim ve köprünün kenarına doğru yürüdüm. Demirden korkuluklara tutunarak gözlerimi kapattım ve kendimi esen rüzgara bıraktım.

Jackson.

Kim olduğumu biliyordu. Ne yaptığımı biliyordu. Ne zaman öğrenmişti? Başından beri her şey böyle miydi? Ya Jaebum? Başından beri bana ihanet mi ediyordu? Ya amcam? Planı başından beri bu muydu?

Kirpiklerimin arasına sızan yaşları hissettiğimde derin bir nefes aldım ve gözlerimi birbirine daha sıkı bastırdım. Ağlamak istemiyordum. Ağlamayacaktım.

Ben ailem öldüğünde bile ağlamamıştım.

Hiçbir zaman bu kadar çabuk ağlayan bir insan olmamıştım. Fakat daha önce sevdiğim insanlar tarafından ihanete de uğramamıştım.

Dirseklerimi demir korkuluklara dayayıp ellerimle yüzümü sıvazladım ve rengi artık tamamen solmuş saçlarımı yüzümden çekerek arkaya doğru taradım.

Bakışlarım ellerime düştüğünde saatler önce parmaklarım arasında can veren adamın sıcaklığını düşündüm. O sıcaklığı, ruhunu ve yaşama hakkını elinden ben almıştım.

Anita | Jackson WangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin