Sondia - Our Souls At Night•
Açık camdan içeri dolan rüzgar saçlarımı savuruyordu.
Ayağımdaki ayakkabıları umursamadan dizlerimi kendime çekip sarılmış, başımı da dizlerime dayamıştım.
Jackson mekandan ayrıldığımızdan beri sessizdi. Jinyoung'a beni eve bırakacağını söyleyip başından savuşturmuş, beni kendi arabasıyla bırakmak istemişti.
Sessizliği canımı sıkıyor, içimi karanlık bir bulut kaplıyordu. Açık cama doğru yatırdığım başımı ona doğru çevirdim. Dimdik ileri bakarak arabayı sürüyor, birbirine kenetlediği çenesi yanaklarında küçük çukurlar oluşturuyordu.
Kendime bir saniyeliğine onu inceleme izni verdiğimde daha önce görmediğim detaylarını fark etmeye başladım.
Gözleri iri ve yuvarlaktı. Dudakları ise kalp şeklinde ve normalden daha koyu bir tondaydı. Elmacık kemikleri o kadar şekilliydi ki, bir heykeltıraş elinden çıkma gibi görünüyordu.
Kusursuz bir yüzü vardı.
Bakışlarım boynuna, boynundan kollarına ve en sonunda ellerine kaydı. Kemikli, ince ve uzun elleri vardı. Yer yer damarları belli oluyor, ellerine soluk bir hava katıyordu.
Çok uyumluydu.
Aurası ve görüntüsü o kadar birbirine uygundu ki ona baktığınızda görüntüsü dikkatinizi tamamen dağıtabilirdi.
Bakışlarım tekrar dudaklarına çıktığında bu gece içinde gerçekleşen olaylar silsilesi zihnime doluştu. Yavaşça alt dudağımı üst dudağımla kapatıp dudaklarımda dolanan dudaklarının tadını aradım.
Vücuduma yayılan bu hissin adını bilmiyordum fakat gözlerimi kapatıp o anı tekrar tekrar hayal etme dürtüsüne karşı gelmek için kendimi zorladım.
Kırmızı ışıkta durduğunda, gözlerini öylece diktiği ön camdan bana doğru kaydırdı. Bakışları ile karşılaşan bakışlarımı kaçırmadım. Bir anlığına, neden böyle baktığını bilmek istedim. Karanlıkta bile parıldayan gözlerinin neredeyse dolu dolu göründüğüne yemin edebilirdim.
Şimdiye kadar gördüğüm herkese karşı buz gibi olan bu adam neden bana baktığında bu denli sıcak hissettiriyordu? Sanki görünmez bir güç ile beni sarıp sarmalıyor, sıcacık bir kozadaymış gibi hissetmeme neden oluyordu.
Bakışlarım yeşile dönen trafik lambasına kaydı.
"Yeşil yandı."
Arabaya bindiğimizden beri ikimizin sessizliğini de bozan bu fısıltı benim dudaklarımdan dökülmüştü. Kendini toparlamak ister gibi ilk önce önüne sonra da camdan dışarıya baktı ve yola devam etti.
Aramızda yazılı olmayan bir şeyler geçiyordu ve ben bu belirsizlik yüzünden neredeyse sinirlenmek üzereydim.
Jinyoung'un getirdiği çantamdaki telefonum titrediğinde başımı dizlerimden kaldırdım ve telefonumu çıkardım.
Kimden; Jay Piç
Hala eve gelmedin, evinde bekliyorum. Merak ettirmeyi huy edinme sakın.
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ardından, ona iyi olduğumu, birkaç saat içinde geleceğimi söylediğim bir mesaj attım.
Biraz yalnız başıma düşünmem gerekiyordu.
"Beni yakınlarda bir yerde indirebilirsin. Biraz yürümek istiyorum."
Jackson bana yan bir bakış attı. Onu umursamadım. Bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim ve akıp giden yola odaklandım. Birkaç dakika sonra koruluk bir alanda durduğunda etrafıma bakınarak sordum. "Neredeyiz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anita | Jackson Wang
FanficBedenimde dolaşan parmaklarının izleri tenime birer birer dağlanıyordu. Başımı geriye atıp boynuma değen dudaklarının verdiği hisse odaklandım. 'Sadece rol yapıyorsunuz, Ae Sin. Kaptırma kendini.' Bulutlanan zihnime doğan bu düşünce ile bulunduğum a...