XIV

267 23 24
                                    

Melomance - Good Day

XIV.

Jaebum:

Soğuk hastane koridorları.

Çocukluğumun derinlerine gömdüğüm travmamın dönüp dolaşıp tekrar hayatıma sızması olası mıydı?

Artık ağlayamıyordum.

Gözlerim yanıyor, ona rağmen yaşlar saklandıkları yerden çıkamıyordu.

Bakışlarım ameliyathanenin yanındaki duvara yaslanmış bir şekilde yere çökmüş, ellerindeki kanı izleyen Jackson'a döndü. Tüm vücudu titriyordu. Jinyoung ve Mark ise yanında dikiliyor, etrafa ölümcül bakışlar atıyorlardı.

Ellerimle yüzümü sıvazladım ve yaslandığım duvardan doğruldum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ne yapmalıydım?

İçimdeki bu korku ve çaresizlik nasıl geçecekti?

Yavaş yavaş Jackson'a doğru yürüdüğüm sırada ameliyathanenin kapısı açıldı. Doktor yüzündeki maskeyi çıkarırken adımlarım hızlandı.

"Hastanın yakınları siz misiniz?"

Başımı salladım. Konuşamayacak kadar korku doluydum.

"Hastanın durumu şimdilik stabil fakat çok kan kaybetmiş. Kalbi bir süreliğine durdu, onu geri getirdik fakat..." Duraksadı. Jackson'ın ellerini yumruk yapıp ayağa kalktığını gördüm.

"Fakat?"

"Hasta uyanamayabilir," Ardından derin bir nefes aldı. "Uyanırsa da beyninde hasar kalmış olma ihtimali yüksek, bu yüzden her duruma hazırlıklı olmanızı istiyorum."

Jackson doktora döndü. "Hastanın çıkışını yapın." Ardından itiraz eden doktoru dinlemeden Jinyoung ve Mark'a döndü.

"Evin en büyük odasını en üst düzey tıbbi malzeme ile doldurun. Anita'yı eve götürün. Ülkedeki en iyi doktoru ve yardımcılarını da onun yanına getirin." Jinyoung ve Mark tereddütle birbirine baktığında hastanenin koridoru Jackson, "Hemen!" diye kükremesi ile sallandı.

Ardından arkasını dönüp çıkışa doğru yürümeye başladı. Jinyoung peşinden koşacağı sırada Mark onu kolundan tuttu ve sessizce, "Kendi haline bırak. Şu an kimse onu tutamaz." diye mırıldandı.

Bakışlarım acilin kapısından çıkıp giden Jackson'ı bulduğunda omuzlarım düştü.

Aklıma gelen bir gerçek boğazımdan geçen nefesin sertleşip taşlaşmasına neden oldu.

Ben şimdi Komiser Kang'a ne diyecektim?

İki koca haftanın sonunda Ae Sin hâlâ uyanmamıştı.

Jackson'ın evindeydim. Günden güne zayıflayan yüzünü izliyordum. Yüzündeki küçücük yaralar bile iyileşmiyordu. Sanki bedeni çoktan pes etmişti. Yine de onu bırakmıyordum. Nasıl bırakırdım?

Yanında cansız bir şekilde uzanan elini ellerimin arasına aldım ve tutup dudaklarıma götürdüm. Gözlerime dolan yaşları umursamadan fısıldadım. "Uyan artık, Ae Sin. Uyanmalısın."

Anita | Jackson WangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin