Jungkook - Falling (Cover)
XX.
Huzuru bulmak.
Son iki haftanın bana kattığı en büyük kazanımdı.
Jackson ile uyumuş, onunla uyanmıştım. Bazen ondan erken uyanıp güneşin okşadığı yüz hatlarını incelemiş, gür kirpiklerinin yüzüne yansımasından onları saymıştım. Birlikte yüzmüş, güneşlenmiş, alışveriş yapmış, yemek yemiş, filmler izlemiştik. Sanki yaşanan tüm o kötü günleri, bana yaşattığı bu mükemmel günlerle silmek, zihnimden yok etmek istemişti.
Şimdi Jackson'ın özel jetinde eve dönüş yolundaydık ve bütün o güzel günlerin geride kaldığını bilmek midemin kör bir bıçakla deşildiğini hissetmeme neden oluyordu.
Yanımda tabletiyle ilgilenen Jackson'a döndüm. Kaşları çatılmış, alnının ortasında küçük bir çizgi belirmişti. Dudakları, dikkatini elindekine verdiği için öne doğru belirginleşmişti ve bu da gözüme küçük bir çocuk gibi görünmesini sağladı.
Hafifçe gülümsediğim sırada Jinyoung elinde telefonla içeri daldı. Yüzünde korkunç bir ifade vardı ve göğsü hızla inip kalkıyordu. Kaşlarım çatılırken yerimden doğrulup ona döndüm. Jackson da benim gibi kaşlarını çatarak ona dönmüştü.
"Neler oluyor?"
Jinyoung yutkundu. "Papillon'da bir patlama olmuş."
Jackson yerinden hızla kalkarken olduğum yere sinmiştim. Orası da neresiydi?
"Mark, oradaydı..."
Jackson elindeki tableti yere düşürdü. Dengesini kaybetmiş gibi geriye doğru sendeledi. Ayağa kalkıp onu tuttuğumda bakışları bana dönmedi fakat elini tuttuğum elimi sıkıca tutarak karşılık verdi
"Ö-öldü mü?"
Jackson zor nefes alıyor gibiydi. O an ona o kadar odaklanmıştım ki Jinyoung'a Mark'ın ölüp ölmediğini sorduğunu anlayamadım bile.
"Hayır, yaralı olarak kurtulmayı başarmış fakat..." Jinyoung dişlerini sıkmıştı. Tıpkı dişleri gibi elindeki telefonu da ondan çatırtılar çıkacak kadar avucunda sıkıştırdı.
"Müşterilerden ve çalışanlardan ölenler çok fazla. Yaralılar da bir o kadar çok."
Jackson elimi o kadar sıkmıştı ki dudaklarımdan acı dolu bir inleme döküldü. Yan gözle bana bakıp elini hafifçe gevşetti fakat elimi bırakmadı. Bakışları Jinyoung'a döndüğünde şimdi alev alevdi.
"Nasıl olmuş?"
Jinyoung elindeki telefonu karşımızdaki boş koltuğa atıp parmaklarını şakaklarına bastırdı. "Yakıt deposu patlamış diyorlar fakat nedense buna inanmıyorum. Yakıt deposu patlasaydı belli bir yerde belli bir hasar olurdu. Tüm kulüpte bu kadar büyük çaplı bir patlama..." Yutkunup kendini karşımızdaki koltuğa attı. "Sanmıyorum. İner inmez oraya gideceğim ve ortamı inceleyeceğim."
Jackson da onu takip edip az önce kalktığı yere oturduğunda ben de ellerimizi ayırmadan yanına oturdum.
"Anita'yı eve bırakıp geleceğim."
Bakışlarım ona döndü. "Ben de geleceğim."
Bana dönüp bakmadı bile. İtiraz kabul etmiyor gibiydi. Kaşlarım daha da çatılırken, "Ben de geleceğim Jackson." diye direttim.
"Eğer gelirsen kendim olamam. Sen yanımdayken kendimi sakinleşmiş hissediyorum. Şimdi bile bu uçağı darmadağın etmiş olmam gerekirken elimi tuttuğun için sakinim ve bu beni korkutuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anita | Jackson Wang
FanfictionBedenimde dolaşan parmaklarının izleri tenime birer birer dağlanıyordu. Başımı geriye atıp boynuma değen dudaklarının verdiği hisse odaklandım. 'Sadece rol yapıyorsunuz, Ae Sin. Kaptırma kendini.' Bulutlanan zihnime doğan bu düşünce ile bulunduğum a...