İyi okumalar!
Hoseok
Bu aralar çokça kendime sorduğum sorular vardı. Ve en sık sorduğum soru şuydu; 'Ne yapıyorum ben?!' Ne yapıyorum söyleyeyim. Oturmuş Yoongi'yi izliyorum.
Yoongi'yi yerde uyuduğunu görünce onu kucağıma alıp yatağıma koymuştum. Ve fark etmiştim ki çok zayıflamıştı. Zaten incecik olan bedeni kollarım arasında artık daha çok yok oluyordu. Yoongi'nin bu hali kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu.
Sadece bedeni değil, yüzündeki huzursuzluk bile beni üzüyordu. Kaşlarını çatmış, dudaklarını ısırıyordu. Göz kapakları sıksık titriyordu. Cenin pozisyonunda iyice küçülmüş bir şekilde uyuyordu. Cidden minik bir kediyi andırıyordu.
Aklıma anılarımız doluşuyordu Yoongi'yi izlerken. Kartopu savaşı yapışımız, birbirimize sarılarak uyumamız, ilk öpüşmemiz...
Yoongi'nin mimikleri değişti bir anda. Dudakları titremeye, burnu kızarmaya başladı. Endişe ile farkında olmadan Yoongi'ye yaklaştım.
"Hoseok... Lütfen... Lütfen gitme, lütfen... "
Kalbime bir ağrı girmişti. Yoongi'nin gözünden düşen bir damla yaş ise benim boğulmama sebep olmuştu. O bir damla göz yaşı sanki bir okyanusmuş ve ben o okyanusta boğuluyormuşum hissi vermişti bana. O minicik bir damla, beni alt üst etmek için yetmişti.
Yoongi'nin eline gitti elim. Yavaşça parmaklarımı minik avcuna bastırırken elinin soğukluğunu iliklerime kadar hissetmiştim. Senin elin hiç soğuk olmazdı ki Yoongi. Ben hep senin elini ısıtırdım. Ben yokken sıcak tutamadın mı bu minik ellerini Yoongi?
"Buradayım Min. Gitmiyorum... "
Sessizce fısıldadığımda gözünden bir damla yaş daha düşmüştü. Parmaklarını elime sıkıca dolarken sanki hiç bırakmak istemez gibi yanağını elime sürtmüştü. Hala uyuyordu, yaptıklarını hatırlamayacaktı sonra.
Yorganı kaldırarak Yoongi'nin yanına yattım yavaşça. Elini hiç bırakmadan diğer elimi de beline doladım. Başını anında boynuna gömmüştü. Saçları burnuma değip gıdıklandırsa bile kokusunu içime çekmek hoşuma gitmişti. Bunu ne kadar kendime yediremesem de O'nu deli gibi özlemiştim.
______________
Yoongi
Gözlerimi açtığımda ilk başta nerede olduğumu anlayamamıştım. Sonradan fark etmiştim Hoseok'un yatağında olduğumu. Hızla yerimden doğrulurken Hoseok'un nerede olduğunu bulmak için etrafıma bakındım.
Tanrı aşkına benim Hoseok'un yatağında ne işim vardı? Hasta olan Hoseok'tu ve ben O'na bakmak yerine uyuya kalmıştım.
Suçluluk hissi ile yataktan kaltığımda arkamda duyduğum adım sesleri ile kapıya döndüm. Hoseok belinden neredeyse düşecek bir havlu ile karşımda duruyordu. Tüm vücut hatları gözümün önündeydi. Şu damlacıkları boynundan karın kaslarına sonra da kasıklarına doğru bir yol çiziyordu. Elindeki başka bir havlu ile de saçlarını kurularken kol kasları kendini iyice belli ediyordu.
Ağız sulandırıcı bu manzaraya bakmaya doyamasam da gözlerimi zorla vücudundan çektim.
"Ben gidip yiyecek bir şeyler hazırlayayım, acıkmışsındır. "
Birşey demesine izin vermeden kapıya ilerlerken çalan telefon ile duraksadım. Hoseok'un telefonu çalıyordu ve kimin aradığını merak etmiştim. Hoseok telefona hızla gidip açarak çattığı kaşları ile konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEMORİA[SOPE]
FanfictionHoşikloji: Hyung, ben hafızamı kaybetmeden önce biz sevgili miydik? Hoseok bir kaza sonrası hafızasını kaybeder... {Texting+düzyazı}