1. Bölüm : Gizemli Dövmeli Çocuk

1.4K 136 55
                                    

Merhaba arkadaşlar ben Melike. 17 yaşındayım. Şu an lise son sınıf öğrencisiyim ve aynı zamanda üniversiteye hazırlanmaya çalışıyorum.
Kafamı dağıtmak, derslerden biraz uzaklaşmak için Watpadd hesabı açıp böyle bir hikaye kurguladım. Medyada Eylül'ü hastaneye getiren dövmeli çocuk ve Derya var.Umarım beğenirsiniz. Arada yazım yanlışlarım olabilir. Bu konuda iyi olduğumu iddia etmiyorum. ☺Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen. Keyifli okumalar! ☺

***

Dıdıdıdıııııt dıdıdıdıııt... "Ahh yine mi okul için kurulan alarm sesii!" diyerek yumuşak yatagımda sag tarafa dogru döndüm. Saat 7:30'du. Gözümü açmadan telefonu elime aldım ve kapattım. Bugün okula gitmek istemiyordum. Sadece uyumak, uyumak ve uyumak istiyordum. Neyse ki okulun bitmesine yalnızca 1 hafta kalmıştı. Bunu düşünerek gözlerimi kapattım. Tam uykuya dalacagım derken alarm yeniden çalmaya başladı. Uykum agır oldugu için 2 alarmın sesine anca uyanıyordum. Alarmı kapatırken odama annem geldi.

- "Derya'm, hadi kalk kızım geç kalma okula."

Bugün okula gitmek istemiyordum. Bu yüzden annemi neşelendirmem ve yaglamam lazımdı.

- "Oy oy oy annelerin en güzelii. Sabah kalkarmış da, kızını uyandırırmış da... Aman da aman." diyerek yanagından öptüm.

- "Sen yine okula mı gitmek istemiyorsun yoksa Derya ? Ama alıştım bu numaralarına. Artık yemiyorum. Yok öyle, hadi kalk. Okulu asmak yok."

Mecburen yataktan kalkıp oturdum. Uykusuzluktan kapanan gözlerimi ovalarken elime çapak geldi. Bir an kendimden tiksindim ve hemen banyoya gidip yüzümü yıkadım. Üstümü giyinmek için odama giderken hala uykumu açamamıştım; taa ki kolumu kapıya çarpana kadar. Sinirle "Aaaaa ! " diye bagırdım. Sesimi duyunca annem koşarak yanıma geldi.

- "Ne oluyor kızım ?"

- "Kolumu kapıya vurdum ya."

- "Bir şey var mı kolunda ?"

- "Yok yok öyle sinirle bagırdım. Önemli bir şey yok."

- "Tamam kızım kahvaltı hazırlayayım mı ?"

- "Yok ya canım bir şey istemiyor bugün." dedim ve gardırobumun kapagını açıp okul formalarımı çıkardım. Aheste aheste formalarımı giydikten sonra saçımı öylesine topuz yaptım. Evden çıkmadan son kez aynaya baktım. Etegimin katlanmış olan kenarını düzeltip annemi öperek evden çıktım.

Okuluma yürüyerek gidiyordum ve bu hoşuma gidiyordu. Toplu taşıma araçlarında, sırtımda 2.5 kilo olan okul çantamı ite kaka yer kapmaya çalışan insanlarla birlikte olmaktansa; kulaklıgımı takıp yüzüme dogru rüzgar eserken yürümeyi tercih ediyordum. 20 dakika yürüdükten sonra okula sonunda vardım. Ben okula girerken İstiklal Marşı'nın ikinci kıtası okunuyordu. Koşarak sınıf sırasının sonuna girip marşı okumaya başladım. Marş bitti, sınıflarımıza dagıldık. Sırama oturdum. Çantamı yanıma koydum. Dikkatlice sınıfa baktıgımda Eylül'ün bugün gelmedigini farkettim. Daha dün konuşmuştuk. Gayet iyiydi ve bugün okula gelecekti. Merak etmiştim. Telefondan "Nerede kaldın sınıflara girdik hoca gelicek şimdi, çabuk ol." diye mesaj attım. Zaten yaklaşık 2 dakika sonra da hoca geldi ve yoklamayı aldıktan sonra "48.sayfayı açın." dedi. Hocanın söyledigi sayfayı açarken telefonum titredi. Hocaya çaktırmadan bakarken Eylül'ün aradıgını gördüm. Arka sıralarda oturuyordum ve hoca tahtaya dersle ilgili bir şeyler yazıyordu. Arkası dönük oldugu için telefonu açıp sıraya egilerek konuşmaya başladım.

- "Eylül neredesin hoca derse başladı yok yazıldın !"

- "Merhaba. Siz arkadaşısınız galiba. Bu telefonun sahibi bir kaza geçirdi şu an hastanedeyiz."

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin