3. Bölüm : Şerlokiye Eylül

529 97 14
                                    

Merhaba arkadaşlar. Uzuuuun bir aradan sonra yeni bölüm geldi. Bu arada ben de YGS'e yoğunlaştım. Hatta bu bölümü koymadan önce bile deneme çözmek için kalemimi masamı ayarladım. ☺
Umarım beğenirsiniz ve umarım vote, yorum, okunma sayısı artar. Yorumlarınız benim için önemli. Çünkü sizin için yazıyorum bu hikayeyi.
Medyada Deniz'in arkadaşıyla çekildigi fotograf var. Şimdi keyifli okumalaaar ! ☺☺

***

Merdivelerden inerken baktıgım kişinin o olduguna emindim; ama sonu yine hayal kırıklıgıyla bitti. Motorsiklete binen kişi o degildi. Hastanede de olmadıgına göre, sanırım çoktan gitmişti. Onu bulmak, hakkında bilgiler edinmek istiyordum; ama bu çok zordu. Samanlıkta igne aramak gibi bir şeydi.
Moral bozukluguyla Eylül'ün kaldıgı odaya dogru çıktım. Bıraktıgım gibiydi. Ayagı tavana asılı bir şekilde yatıp, televizyon izliyordu. Odaya girince,

- "Yarın sabah taburcu oluyormuşum." diyerek elleriyle küçük bir sevinç gösterisi yaptı. Yarın sabah çıkması hem onun için, hem de benim için iyiydi. O evinde rahat rahat yatarken, ben ertesi gün de onlarda kalmak için annemden izin alacaktım.

- "Aaa harika bir haber bu Eylül!"

- "Odaya yüzün asık geldin. Sanırım bulamadın. Olsun be Derya'm üzülme. Sana erkek mi yok ?"

- "Öyle deme Eylül. Şu zamana kadar kimseye aşık olmadıgımı, hatta bu gibi durumları saçma buldugumu en iyi sen biliyorsun. Üstelik platonik, karşılıklı, ilk görüşte aşkların arasında, ilk görüşte aşka zerre kadar inanmadıgımı da biliyorsun; ama birisine karşı ilk defa böyle hissediyorum ve bu inanılmaz bir his ! Ben kararlıyım. Ne yapıp edip ben onu bulacagım Eylül. İçimdeki duyguyu sana anlatamadıgım için beni anlamıyorsun ama ben gerçekten kararlıyım. Onu bulacagım."

- "Biliyorum tabi, bilmez olur muyum ? İnatçısın, kafanı koydugunu yaparsın. Eger gerçekten istersen, onu bulacagına inanıyorum."

- "En iyi arkadaşımsın sen benim. En iyi ! Hadi gel, televizyon izlemeye devam edelim."

- "Olur olmasına ama, annem hala gelmedi."

- "Hee, evet. Ben gelmesini istemedim. İşleri biraz karışık gözüküyordu. Bugün refakatçi olarak ben kalayım dedim. Biraz mırın kırından sonra ikna edebildim. Bugünlük yanında ben varım."

- "E harika o zaman !" diyerek televizyonu açtı ve dizi izlemeye başladık.

Gün, dedikodu yaparak, hemşirelerin rutin işlerini hallederek, televizyon izleyerek ve gece yarısı uyuyarak geçti. Ertesi sabah Çigdem ablanın saçımı okşamasıyla uyandım. Sabah olmuştu ve sonunda Eylül hastaneden çıkıyordu. Çigdem abla çıkış işlerini hallederken biz de arabaya indik. Çigdem abla işlerini hallettikten sonra arabaya bindi ve eve dogru sürmeye başladı.

Arabadan zar zor inip Eylül'lerin evine girdik. Hastaneden çıkmadan, annemden Eylül'lerde kalmak için izin almıştım. Zaten yarın tatil oldugu için okula gitme gibi bir derdim de yoktu. İçeri girince hırkamı çıkartıp portmantoya astım. Çekmeceden de benim için alınan mickey mouselu terliklerimi giydim. Çigdem abla 2 ay önce bana sürpriz yapıp "Burası senin de evin kızım. Hatta baak sana özel mickey mouselu ev terligi aldım." demişti. Canım Çigdem ablam, canım Eylül'üm. İyiki hayatımdalar.

Eylül'le koltuga oturdugumuzda arkamızdan Çigdem abla da gelip koltuga oturdu ve derin bir "Ohhhh." çekti. "Şurada biraz dinleneyim de sofrayı sonra kurarım. Yemekleri koydum ocaga zaten." dedi.

- "Tamam anne yemekler pişene kadar biz de Derya'yla odama gidelim."

- "Tamam kızım."

Belli ki Eylül'ün acısı gerçekten dinmişti. Çünkü onun odasına gittigimizde yaptıgımız tek şey, yataga yatıp internette sörf yapmaktı. He, arada şarkı açıp playback yapmalarımızı saymazsak tabii.

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin