10. Bölüm : Kutlama

278 42 42
                                    

Merhaba arkadaşlar. Dayanamadım ve bölümü şimdi yayınlamak istedim. Buyuruun yazarın elinden çıkmış sıcak sıcak yeni bölüm geldii. Ben bu bölümü heyecanla yazdım. Umarım sizde begenirsiniz ve heyecanla okursunuz. Lütfen bölüm sonunda oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
Medyada 4 fotograf ve 1 video var. 1.fotograf Derya'nın kıyafeti. 2.fotograf Eylül'ün kıyafeti. 3.fotograf Deniz kokteyl içerken. 4.fotograf gece kulübündeki insanlar. Video ise Eylül'ün arabada actıgı şarkı.
Şimdi keyifli okumalar. :)))

***

İçimizden birisinin cesaretini toplayıp telefonu açması lazımdı. Bunu yapan Çigdem abla oldu. Korkarak telefonu eline aldı ve açıp kulagına götürdü. Titrek bir sesle "Alo." dedi.

- "Merhaba Çigdem Hanım. Ben Doktor Berkan Bey'in sekreteri Aylin. Bugün sabah kontrolünüz vardı ama gelmediniz. Eger unuttuysanız bugün saat 15 gibi boş bir randevumuz var. İsterseniz sizi o randevuya yazabilirim diye aramıştım."

- "Aaaa nasıl unuttum ! Tabii ya bugün Eylül'ün kontrol günüydü, ah ! Hemen, hemen yazın Aylin Hanım. Biz 15 gibi hastanede oluruz."

- "Peki. İyi günler."

- "Teşekkür ederim. İyi günler Aylin Hanım."

Arayanın tehdit eden insanlar degil de sekreter oldugunu ögrenince hepimiz rahatlamıştık.

- "Kahvaltını yaptıktan sonra hazırlan kızım. Zaten sabah unuttuk, şimdi de geç kalmayalım." dedi Çigdem abla.

Bir yandan böyle söylüyor; ama bir yandan da tekrar takip edilir miyim diye korkuyordu. Belki onlarla birlikte annem ve ben de giderdik. Bilemiyorum. Kahvaltıdan sonra anneme söyler ona göre hazırlanırdım.

- "İsterseniz yanınızda gelebilirim Çigdem abla. Çünkü malum olayı daha 2 gün önce yaşadınız. İçinizde hala bir endişe vardır. Sizi anlıyorum." dedi Deniz.

1 dakika ya, bunu ben söyleyecektim. Neden benden önce atlıyor bu çocuk ? Sürekli cinsiyet olarak kendini üstün görüyor. Her erkek aynı işte, pis ukala.

- "Aslında ben de tam bunu diyecektim. Biriniz bizim yanımızda gelebilir mi diye soracaktım. Çünkü, evet, haklısın. Gerçekten hala korkuyorum Deniz'cim."

- "Tamam Çigdem abla, ben sizinle gelirim. Bugün okula gitmeyecektim zaten."

Hayır hayır. Eylül ve Deniz'i hastanede tek başlarına bırakıp ben okula gidemezdim. Odada onları o şekilde gördükten sonra bunu yapmamalıydım.

- "Çigdem abla ben de sizinle birlikte gelebilir miyim ? Eylül'ün durumunu merak ediyorum ve orada yanında olmak istiyorum."

- "Tabii Derya'cım gelebilirsin."

Annemi eve ugurlayıp kahvaltı sofrasını topladıktan sonra hazırlanmaya başladık. Kot şortumu, 'Pizza is forever' tişörtümü ve beyaz Converse'lerimi giydikten sonra üstüme ne olur ne olmaz diye bir oduncu gömlegi aldım. Eylül ise rahat olsun diye siyah beyaz elbisesini giyip saçını at kuyrugu yaptı. Deniz de dünkü kıyafetlerini giydikten sonra arabaya bindik. Bu sefer herkesten önce gidip arka koltuga binmiştim. Eylül'ün, o elbiseyle bacagını Deniz'e dogru uzatmasına göz yumamazdım. Deniz ön koltuga bindikten sonra Çigdem abla arabayı çalıştırdı ve hastaneye dogru yol aldık.

***

- "Müjde Eylül ! Röntgeninde kemiklerinin kaynadıgını gördük ve alçını çıkarmaya karar verdik. Lütfen şu masaya oturur musun ? Alçını çıkartalım." dedi Eylül'ü kontrol eden doktor.

- "Neeee ?! Şimdi mii ?! Ay inanmıyorum anneee ! Deryaaa ! Bu benim en mutlu günüm ya harika bir haber of biliyordum ayagımın iyileştigini !" derken aynı zamanda masaya dogru yürüdü ve oturdu. Doktor odaya insanı korkutan kocaman bir aletle girdi ve çalıştırıp alçıyı kesmeye başladı. Eylül'ün ses karşısında yüzü kırıştı ve gözlerini kapattı. Acı hissetmedigini biliyordum, ama sanırım bunu korkudan yapıyordu. Yaklaşık 5 dakika ugraştan sonra doktor alçıyı çıkarttı ve Eylül'ün beyaz bacagıyla odada bizi yalnız bıraktı. İlk önce korkarak üstüne bassa da, sonradan sanki hiç kırılmamış gibi odanın içinde zıplamaya ve dans etmeye başladı Eylül.

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin