10. Yemin

1K 31 4
                                    

Bu gözlerde kapılmaktan korktuğu ama çoktan içinde kaybolduğu vaatler vardı. 

Ertesi sabah erken saatlerde Dawn heyecanla uyandı. Bugün ilk kez ailesinden birisi yanında olmadan gerçek dünyaya adım atacaktı. Uzun bir yolculuk yapacak, yeni yerler görecekti. Yolculuk boyuncu da Chris yanında olacaktı. Dawn Chris'in özellikle kendisi için Kaliforniya'ya geldiğini düşünmüyordu ama kendisini yalnız bırakmamak için işlerinin tarihini ayarladığını düşünüyordu. Aslında Dawn bu duruma önce karşı çıkmıştı. Birsinin ona bakıcılık yapmasını istemiyordu. Ancak hiç bilmediği bir şehre giderken yanında Chris'in de olması onu rahatlatıyordu. Taksiye binip buluşma noktasında Chris'in arabasına binmeden önce Cindy ve dedesi ile vedalaştı. Chris'in arabasıyla onu beklediği noktada taksiden inip onun aracına bindi.

'Günaydın, Chris'

'Günaydın, Dawn'

'Demek sende Michel Fugain dinliyorsun' dedi Dawn arabanın içini dolduran yumuşak melodileri dinleyerek.

'Çok severim. Bana geçmişi, çocukluğumu hatırlatıyor. Peki sen en çok hangi şarkısını seversin?' dei Chris müziğin sesini daha da açarak.

'Une Belle Histoire' dedi Dawn. Evde Cory'nin bu şarkıyı dinlediğini duymuş nerdeyse saatlerce birlikte dinlemişlerdi. Bu şarkı Dawn için özel bir şarkı olmuştu. Şarkıyı dinlerken bir duygu seline kayılıyor unuttuğu anılarına özlem duyuyordu.

'En sevdiğim şarkısı. Güzel hatıralarım var bu şarkıda. Bu şarkıda çocukluk aşkımla dans etmiştik. Ona ölene kadar onu seveceğime yemin etmiştim' dedi Chris dönüp davetkar gözlerini Dawn'e dikerek. Bu gözlerde Dawn'nin kapılmaktan korktuğu ama çoktan içinde kaybolduğu vaatler vardı. Sebebini bilmediği bir çekim hissediyordu Dawn. Bu adamı her gördüğünde kalbinin bu kadar hızlı atması da bunun kanıtıydı sanki.

'Peki nerede o kız şimdi?. Ya ona verdiğin söze ne oldu?. Yoksa çocukluğunda mı kaldı?' dedi Dawn alayla.

'O kız çok yakınımda. Her zamanda öyleydi. Ve hep öyle kalacak. Sözümü de tutuyorum. Onu kalbim attığı sürece seveceğim' dedi Chris.

Chris nasıl bir oyun oynuyordu böyle?. Başka bir kadını sevdiğini söylüyordu. Onu unutamadığını söylüyordu. Hep yakınında tutacağını. O zaman şimdi Dawn'nin yanında işi neydi?.

Dawn bu düşüncelere dalmışken Chris' O benim ilk aşkımdı. Sanırım daha çocukken onu ilk gördüğüm andan beri. Birlikte büyüdük. Ben hep içine kapanık bir çocuktum. Ama o benim tam tersimdi. O kadar sevecendi ki. Çok güzeldi. Gördüğüm en güzel varlıktı. O bana çok şey öğretti. Sevmeyi ondan öğrendim. Yalnız, kimse hatta ailesi tarafından bile sevilmeyen ilgi görmeyen bir çocuktum. Böyle bir adamı kim severdi ki?. Ama o sevdi. Beni değiştirdi. Sonra koptuk. Onu kaybettim ama her zaman  içimde yaşayacak' dedi Chris gözlerini yoldan ayırmadan. Uzunca bir süre sessiz kaldılar. Dawn Chris'in söylediklerini düşündü. Böyle bir aşk, böylesine bir adanmışlık. Bundan etkilenmemek mümkün değildi. Dawn Chris'in bu kadar sevdiği bir kadını nasıl kaybettiğini merak ediyordu. Kadın belki de ölmüştü?. Ama bunu Chris'e soramazdı. Hem artık konuşmaya hevesli görünmüyordu hem de bunu sorarak onu üzmek istemiyordu.

Bir süre sonra Chris ' Sende eski şarkıları seviyorsun. George Michael sever misin? ' dedi.

'En iyiler eski şarkılardı. Severim en çokta Careless Whisper' dedi Dawn.

Chirs şarkıyı açarak' Müzik zevklerimiz benzer. Dinlerken sandviçlerimizi yiyelim mi acıkmışsındır?' dedi Chris eski neşesine kavuşarak.

Yolculuk boyunca sohbet ettiler, müzik dinlediler ve Chris'in kendi elleri ile hazırladığı sandviçleri yediler.

'Chris mutfakta bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum. Gerçekten enfes' dedi Dawn iştahla sandviçlerini yerken.

ŞAFAKTA BULUŞALIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin