|Abel Gyu|
"Lia gitti mi yani? Tamamen çıktı hayatımızdan?"
"Umarım. O burdayken hiçbir şey yolunda gitmiyor."
Felix, kafasını sallayarak beni onayladı. Bu haline bakarken, gülmeden edemiyordum. Kapıma geldiğinde, uzunca birbirimize sarılmıştık. Sonra, onu içeri aldım. Koltuğa oturduk, çocuk gibi sarılmaya devam etti bana. Hala kötü hissediyordu kendini. Benden daha fazla ağlaması da bana kötü hissettiriyordu. Neyse ki sakinleşmişti şimdi. Saçlarını okşuyordum. Bu da uykusunu getiriyordu muhtemelen. Esnemişti birkaç kez.
Kafasını, karnımdan çekip bana baktığında, ben de ona baktım. Gözleri ve burnu hala kızarıktı. Duygusal bir an yaşıyorduk ama komik geliyordu şu tipi. Gülsem ayıp olur muydu acaba?
Bir şey demeden yüzüme bakıyordu. Tebessüm ettiğimde, o da gülümsedi. Biraz daha yukarı çıkıp boynuma gömdü kafasını. Bu anı daha önce Jeju'da yaşamıştık. Düşününce... Zaman ne kadar çabuk geçiyordu.
Yumuşak saçları, burnumu gıdıklıyordu. O kadar güzel kokuyorlardı ki, bir öpücük bırakmıştım saçlarına. İç çekti sessizce. Gerçekten uykuya dalıyordu. Çok yıpranmıştı. Bunu tahmin ediyordum aslında, çünkü kalbi kırılan tek kişi ben değilim. Yorgun düşüp, uyuyakalması kadar normal bir durum yoktu.
Pozisyonumuzu bozmadım. Belki yarın sabah uyandığımda sırtım ağrıyor olacaktı. Ama dert değildi. Onu, uykusundan etmeye niyetim yoktu.
🎮🎮🎮
Felix'in seslenmesi ve yanağımı öpmesi ile uyanmıştım. Kendime gelmek için esnedim ve ona baktım. Kolu hala belimde, kafasını kaldırmış bana bakıyordu o da. Yüzlerimiz arası mesafe yok denecek kadar azdı ve bu, kalp krizi geçirmem için gayet geçerli bir sebepti.
Gülümsedi.
"Günaydın.""Günaydın..." dedim uykulu sesimle. Diliyle dudaklarını ıslattı, gülüşü solmuştu aniden. Kolunu belimden çekip, dik bir pozisyona geçti ve koltukta bağdaş kurdu. Ben de pozisyonumu düzeltip ona döndüm tamamen. Nasıl diyordu Hyunjin?
Ciddili.
Ah, evet. Şu ciddili konuşmalardan yapacaktık.
Boğazını temizledi.
"Abel, ben... Nasıl söylemem gerek bilmiyorum. Ama gerçekten üzgün olduğumu anlamanı istiyorum. Söylediğim sözler, sana sesimi yükseltmem... Belki bunları telafi edebilirim. Ama sen ne kadar iyi hissedersin... Onu bilmiyorum işte. Keşke kalbini her kırdığım an, zamanı geri alma şansım olsaydı. Seni üzmekten nefret ediyorum. Ciddi anlamda nefret."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruminate | Lee Felix
Fanfiction"Ruminate bir RPG oyunu değildi, zeka gerektiren bir bulmaca oyunuydu ve sende eksik olan şey tam da bu... Lee Felix." Dijital oyun geliştiricisi olma hayalim yaklaşık 3.5 milyon abonesi olan Lee Felix yüzünden suya düşmüştü. Gdesingner'da öyle bir...