12.Favilla

299 115 38
                                    

Favilla: Küller

Gece bir perde gibi pelerinini dalgalandırarak dört nala süren atlının peşine takılmış, yıldızları birer birer kancasına takarak sanki girdiği yolun ona ölümden başka bir şey getirmeyeceğini anlatmak için karanlığa sürüklüyordu. 

Rüzgar garip bir uğultu çıkartarak yas tutuyormuş gibi yaprakları çatırdatıyor annesinin kaldığı kaleye en kısa sürede ulaşmak için bedenini neredeyse atın gövdesine kadar eğmiş York prensi George'un muhafızları atlatıp atlatmadığına bakmak için defalarca kez arkasına bakmasına sebep oluyordu. Belki arkasına bakmasının sebebi arkasında bıraktığı iki abisini düşünmesiydi, atının nallarını her eşeleyip bir toprak parçasını daha fethetmesiyle annesinin tarafına daha çok yaklaşmış oluyordu. 

Kafasında nasıl adlandırmak isterse istesin ihanetti bu, kral olmuş abisine ihanet ediyordu. İçinde bazı ama ve belki ile başlayan cümleler belirdi fakat atını durdurmasına neden olacak kadar güçlü değildi elbette. Edward annesini kenara atıp Lancaster hanedanından dul bir kadını kendine kraliçe alacak kadar aklını yitirdiyse belki onu kurtarmak için bir şeyler yapmak ihanet kavramı altına sığmayacak kadar onurlu bir davranış olurdu. Hanedan için olduğunu düşünmeye çalıştı, burada sadece abisini büyüden kurtarmaya değil tüm İngiltere'yi de yanında götürmeye çalışıyordu.

Başını sallayarak bu düşünceye tutunmaya çalıştı çünkü insanın istediğinde kendini inandırabilecek bahanelerde usta olduğunu biliyordu, annesinin kaldığı kaleye yol alırken belki ona güç veren tek şey insanoğlunun söz konusu kibrinden başka bir şey değildi. Kandırıldığı ve güç uğruna taraf değiştirmek zorunda kaldığı aklının ucundan bile geçmiyordu. 

Sonuçta annesi sırf güç elde etmek uğruna onu kullanmaz ve canını tehlikeye attığını bile bile abilerine isyan etmeye teşvik etmezdi değil mi? 

Edward kuşkusuz büyülenmişti ve abisi değildi.

Kalenin girişine doğru yol alırken soruları teker teker boğazına dizildi, hayatında hiç bu kadar zor bir karar vermemişti. Atının iplerini bıraktı yavaşça ve tek kelime etmedi. Pelerinini arkasına atarak yere ayaklarını  bastı ve onu selamlayan adamları karşısında ellerini bir kralmış gibi arkasına koydu.

 Yeni çıkmaya başlayan sakalları ve babasına benzeyen yüzüyle beyaz gül iliştirilmiş mavi tuniğinin içinde ışık saçarken kendinden emin görünmeye çalıştı. Babası asla ama asla içindekileri dışarıdakilerle paylaşmazdı, onlara karşı her zaman güçlü bir kale gibi dururdu. George hanedanını kurtarmak zorundaydı ve bunun için iki abisini de savaş meydanında öldürmek zorunda olsa bile elinden gelenin en iyisini yapacaktı. Çünkü annesinin de söylediği gibi onun kaderinde bir kral olarak taç giymek yatıyordu.

"York'un girişine gidin ve Edward'ın ordularını kapana kıstırın."

dedi birkaç saniye boğazını temizleyip konuşmaya hazır olduğunda.

Sesi pürüzlü fakat kendinden emin çıkmıştı, eğer başarılı olursa danışmanı olacakları bir kez daha tepeden süzdü. Kraliçe Elizabeth'in Lancaster'ı tutan akrabalarının iyi mertebeler edinmelerine içerleyenler ve Fransa'nın aşağılandığını düşünen bazı dükalıklar ona sadakatini sunmuştu. 

Fransa Kralıyla yaptığı anlaşma sayesinde Edward'ın asla edemediği bir avantaj elde etmişti, kızıyla evlenmesi karşılığında ona davasında yardımcı olacaktı. Böylece paralı askerler almalarına gerek kalmamıştı. Aklına William'ı Galler'e uğurlarken söylediği söz geldi, sanki Tanrı yardımın Fransa'dan geleceğinin işaretini daha o zamandan vermişti. Annesinin söylediği gibi yukarıdaki yüce olanın işlerini yapma yöntemleri her şeyden çok daha garipti.

Mind Kingdom/HannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin