Hasan Çelebi Köyü Hasan Ağa

226 9 0
                                    


Köyün girişindeki Hasan Ağanın çiftliğinin kapısını açarak avluya girdiler. Ahırların bulunduğu yerde duran kangal köpeği havlamaya başladı. Köpeğin havlama sesinden, beklenmedik birilerinin geldiğini anlayan çiftliktekiler, avluya çıkmaya başladılar. Dışarıya çıkanların en önünde Hasan Ağa bulunuyordu. Komutan, askerleriyle birlikte Hasan Ağanın yanına geldiğinde durdu.

"Ben Yüzbaşı Ethem. Yolda tipiye yakalandık, askerlerin içinde ayak parmakları donmuş olanlar olabilir. Bir an önce içeri alınıp ilgilenilsin," dedi.

Askerin hali perişan görünüyordu, yürümeye takatleri kalmamıştı. Durumu kötü olanlar, oldukları yere çöktüler.

Hasan Ağa, "Tamam komutan," dedi.

Hasan Ağa elli yaşlarında, geniş alınlı, küçük burunlu, kısa boylu, omuzları ve gövdesi geniş, beyaz tenli bir adamdı. İri ve mavi gözleri badem şeklindeydi. Yaralı askerleri göstererek çiftlikteki herkesin duyabileceği kadar gür bir sesle bağırdı, "Yardım edin askerleri içeri taşıyalım dedi. Hasan Ağa elli yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle yürüyemeyen askerleri sırtına alıp içeri taşımaya başladı. Durumu ağır olanlara öncelik veriyordu. Çiftlikteki çalışanlar da yardım etmek için ön kapıya gelmişlerdi.

Çalışanlar da yerdeki askerleri sırtlarına alarak içeri taşımaya yardım ettiler. Geride kalan yorgun askerler kendilerini karın üzerine bırakıp, sıranın kendilerine gelmesini bekliyordu. Hasan Ağa telaşlı bir şekilde karısına ve kızına dönerek; "Odalarda ne kadar yatak varsa hepsini açın," dedi.

Konağın kapısına gelenlerin ellerine bakılıyor, el ve ayak parmakları çok fazla morarmış olan ağır yaralılar bahçede çalışanların kaldığı evlere, biraz daha iyi olanlar konağın ikinci katına, durumu en iyi olanlar ise en üst kata çıkarılıyordu.

Yüzbaşı Ethem, Hasan Ağanın oğlu ve altı çiftlik çalışanı, askerleri çok hızlı bir şekilde içeri almaya çabalıyorlardı.

Hasan Ağanın evine genişçe bir sofadan giriliyordu. Sofanın yan tarafında büyükçe bir mutfak, mutfağın kapısının yanında da bahçeye açılan başka bir kapı bulunmaktaydı. Mutfağın tam karşısına gelen yerde pencere, onun kenarında boydan boya sedir, sedirin üzerinde de el dokuma halıdan yapılmış küçük minderler bulunmaktaydı. Sedirin önünde genişçe bir masa, karşı tarafında ise sandalyeler mevcuttu.

Merdivenden çıkılan ilk katta kalabalık bir ailenin oturabileceği bir sofa vardı. Sofada oturmak için genişçe karşılıklı olarak yerleştirilmiş sedirler bulunmaktaydı. Bu katta iki, en üst katta ise altı tane oda vardı.

Hasan Ağanın karısı ve kızı orta kattaki geniş odada yatakları açıyor, çiftlik çalışanları da onlara yardım ediyordu. Hasan Ağanın karısı; hafif toplu, orta boylu, siyah saçlı, beyaz tenli, yuvarlak yüzlü ufak burunlu, şirin bir kadındı. Ağayla otuz yılı aşkın süren bir evlilikleri vardı. Evliliklerinden iki erkek, bir kız çocukları olmuştu. Oğullarından büyük olanı askerlik görevini yapıyordu Küçük olan ise ortaokulu bitirmiş, çiftlikte kendilerine yardım ediyordu. Kızları çok narin, bir o kadar da güzel ve akıllı bir kızdı.

Çiftlik arazisinin büyüklüğü on dönüm kadar vardı. Büyük çiftlik evinin sol tarafında çiftlik kâhyasının kaldığı üç odalı bir ev, onun sağ tarafında ise bekâr işçilerin kaldığı iki odalı başka bir ev daha bulunmaktaydı.

Çiftliğin arka tarafında ise yirmi büyük baş hayvan ile kırk tane koyunun kaldığı bir ahır damı vardı. Ahırların bitişiğinde samanlık bulunuyordu.

Askerlerin sayısı fazla olduğundan çiftliğe sığamadılar. Halen dışarıda yerleşemeyen askerler bulunmaktaydı. Hasan Ağa köydeki diğer akrabalarına haber gönderdi. Kalan askerleri konuk etmelerini istedi. İki çiftlik çalışanı atlı kızaklarla askerleri kalacakları evlere götürdüler.

Bizim Köyün Toprakları (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin