Hastalık

29 1 0
                                    



Gülizar'ın rahatsızlığı üç gün sürdü dağda topladıkları kekik ada çayı gibi bitkilerden yapılmış çaylar fayda etmemiş, hiçbir iyileşme belirtisi göstermemişti. Onun hastalanmasından, Haydar çok tedirgindi. Üzüntülü, sevinçten yoksun, garip düşünceler, korkular içini kaplamıştı. İnşallah yarın iyi bir gün olur diye dua ediyordu.



Haydar, kardeşi Mehmet'i bir kenara çağırdı:



"Bir an önce kasabaya hekime gidip ilaç almam lazım."



"Olmaz abi sen burada Gülizar'ın yanında kal, ben ilaçları alır gelirim. Sen merak etme."



"Bizim için vur emri var biliyorsun. Senin gitmene izin veremem."



"Benim gitmem daha iyi olur sen üzgünsün dalgınsın ben daha dikkatli olurum sen merak etme."



Haydar hafifçe başını önüne eğerek, "Seni yalnız başına tehlikeye atmak istemiyorum."



"Abi ben gideceğim, bu konuda daha fazla konuşmayalım," dedi. Haydar kardeşinin kararlı olduğunu görünce daha fazla ısrar etmedi.



Mehmet kasabaya gitmek için mağaranın önüne çıktığı sırada arkadaşları atını eyerleyip onun yanına getirdiler. Mehmet tüfeğini yanına aldı, ayağını atın üzengisine basarak atının üzerine bindi.



"Ben gidiyorum. Siz etrafınıza dikkat edin."



Onlar da, "Dikkatli oluruz, sen merak etme," dediler. Mehmet hızlıca atını sürerek patika yola doğru yöneldi. Bir saat kadar sonra, bir köyün yakınlarındaki dağda, beyaz bir keçi karşısına çıktı. Az ileride çoban keçilerini otlatıyordu. Atını çobanın yanına sürerek,



Mehmet;



"Jandarmaları buralarda hiç gördün mü?"



Çoban biraz durgun, cevap vermekte acele etmeden;



"Jandarmalar yağmurun çok şiddetli yağdığı sırada aramaya ara verdi. Yağmur kesilince aramaya tekrar başladılar."



Mehmet;



"Beni gördüğünü sakın söyleme, sonra çok kötü olur," dedi ve oradan uzaklaştı.



Atını olabildiğince hızla yokuş aşağı sürerek ilerledi. Bir buçuk saat kadar sonra kasabaya ulaşmıştı Atını kasabanın dışında bıraktı. Kasabanın kenar mahallelerinde iki katlı evlerin arasından, daha çok bahçelerin içinden geçerek yola çıkmadan hastaneye ulaşmak istiyordu. Hastaneye yaklaştığında caddeye çıkmak için etrafına bakındı. Caddenin başında dört tane askerin kendine doğru geldiğini gördü. Onların dikkatini çekmeden yavaş hareket ederek caddenin karşısına geçti. Dar bir sokağa girdi. Onların görüş alanından çıkınca adımlarını hızlandırarak ara sokaklardan hastaneye ulaşmak için yolunu değiştirdi.



Kendisine bakan olursa farklı yöne bakarak yüzünü gizliyordu. Üstünde bulunan tüfeği paltosunun içinde sıkı sıkı tutarak ilerliyordu. Yanından geçen insanların arasında asker varmıdır diye düşünmeden edemiyordu. İçinden inşallah askerlerle bir daha karşılaşmam diye dua ederek ilerledi. Ortalık çok sakin görünüyordu. İki katlı evlerin bazısı enine baya genişti. Bunlar kalabalık ailelerinin kaldığı evlerdi. Sokakta tek tük insanlar yürüyordu.



Kasabanın ortasındaki hastanenin önünde durdu. İçeriye girmeden önce etrafına bakındı. Etrafta şüpheli bir durum görünmüyordu. Bahçeden içeri girdi paltosunun içindeki tüfeğini, yüksekçe bir duvarın üzerine koydu. Bina, taş temelli iki katlı olarak inşa edilmiş, çıkmaları ahşap dolgu olarak yapılmış, son olarak şemsiye çatı ile kapatılmıştı. Genişçe, gıcırdayan bir kapıdan içeri girdi. Muayene odasının yanına geldiğinde, geniş koridorun kenarlarındaki sıralarda yer bulanlar oturmuş, sonradan gelenler ayakta, sıralarının gelmesini bekliyorlardı.

Bizim Köyün Toprakları (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin