Son hastamıda tedavi ettikten sonra bazı eşyalarımı toparlamaya başladım. Hastanenin müdürüyle yıllık iznim hakkında konuşmalıydım.
Odamı kilitleyip çıktım. Bay Joon'da beni bekliyordu.
"Hyung beni bekleme bugün. Yöneticiyle konuşup gelirim ben."
"Peki. Bu arada bugün bir yukarı çıkta kahve içelim beraber."
"Olur gelirim."
El sallayıp gitti. Bende fazla beklemeden asansör çağırdım. Kapıları açılınca göz temasından olsa gerek kalbim bir tekledi.
"Seni görmeyi beklemiyordum Jimin."
"Doktoruma bir şey danışmak için gelmiştim ama o da biraz önce çıkmış."
"Çoğu doktorun mesai saati bitti. Doktorun kim?"
"Kim Namjoon."
"Üst komşum ve hyungum olur kendisi."
Gülümseyerek birbirimize baktığımızda hala basılmayı bekleyen düğmeleri fark ettim.
"Önce yukarı çıksak olur mu? Müdürü yakalamam gerek."
"Tabii olur. İstersen seni bekleyebilirim. Çıkışta biraz konuşuruz."
Gülümseyerek "Olur." dedim. Neden olmasın?
15. kata bastım. Asansör durunca indik. Müdürün odasına kadar benimle geldi.
"Uzun sürmez. Sen şurda oturup bekle."
Kapıyı tıklatıp içeri girdim.
"Doktor Jeon söyleyeceklerinizi biraz seri tutun. Eve yetişmem gerek."
Önündeki koltuğa oturup çabucak lafa başladım.
"Efendim ben yıllık iznimi kullanmak istiyorum."
"Bunun için şuanlık erken."
"Durumu kritik olan bir hastam yok. Bunu kontrol ettim. Ayrıca şuan kullanmalıyım. Lütfen.."
"Peki ne zaman başlamak istiyorsun? Ne kadar ileri alalım?"
"En yakın zamana lütfen."
"O zaman eve gidip bir bakayım. Başlayacağın tarihi sana bugün içinde bildiririm."
"Çok sağolun efendim." Önünde eğilerek odadan hızlıca çıktım.
"Hallettim. Hadi gidelim."
Yeniden tebessüm etti. Sahi şimdi fark ediyorum. Ne kadar çok gülümsüyor.
Asansöre binip giriş kata bastık. Gelince açılan kapılardan çıkıp hastanenin ön bahçesine geldik.
Banklara oturduk. Dışarıda olsak bile biraz yakınıma oturunca yine o yoğun lavinia kokusunu aldım.
"Hastanede olmadığımız için saygı eklerini kullanmasak olur mu?"
"Olur tabii."
Hastanede bazen fark etmeden ona Jimin dediğim aklıma yeni geliyordu.
"Namjoon hyunga ne doktoru olduğunu daha önce hiç sormadım. Hangi bölümün?"
" Onkoloji."
Onkoloji hakkında en ufak bir bilgim yoktu.
"Ne tür hastalıklar var ?"
"Söylemek istediğimden pek emin değilim."
"Neyse boşver. Ailenle aran nasıl gidiyor?"
"Sadece kötü. Düzelmiyor."
"Şiddetli bir geçimsizliğiniz var mı peki ?"
"Çoğunlukla evet. Eve yatmadan yatmaya gidiyorum."
"Gideceğin için kötü davranıyorlar değil mi?"
"Bu yüzden olduğunu söylüyorlar ama bence beni sevmedikleri için böyle."
"Böyle düşünmeni sağlayan ne? Onlar senin ailen Jimin. Seni neden sevmesinler?"
Derin bir iç çekip arkasına doğru yaslandı.
"Bilmediğin şeyler var doktor."
O öyle söyleyince bende önüme döndüm. Fazla kurcalayıp onu üzmek istemiyordum.
"Gidelim mi artık."
"Sana söylemem gereken bir şey var."
"Dinliyorum."
"Bir ayın vardı öyle değil mi ?"
"Evet ."
"Buraya gidip gelmene gerek kalmayacak artık. Yıllık iznimi senin için erkenden kullanacağım. Benimde yalnızca bir aylık iznim var. Bu bir ayda mutlu bir şekilde gitmen için ve sana istedigini vermem için elimden geleni yapacağım."
Jimin ellerini kenetledi ve onları izledi. Ufakça burnunu çektikten sonra yine gözlerinin doldugunu anladım.
"Buna gerek yok gerçekten. İstediginiz zaman kullanın izninizi. Ben sadece mutlu olmak istiyordum. Beni yanlış anlamayın."
Jungkook elini onun ellerinin üzerine koydu ve sırtını sıvazladı.
"Böyle benimde içim rahat olacak, merak etme."
"Beni daha şurda birkaç gündür tanıyorsunuz. Aldığınız karar çok büyük."
"Daha önce senin gibi biriyle hiç karşılaşmadım. Bana kimse gelip "ilaç yazma sadece mutlu gitmek istiyorum." demedi. Kader bir daha böylesini çıkarır mı Tanrı bilir. Ama benimle böyle karşılaştıysan en mutlu şekilde seni yolculamak benim görevim."
"Sizde rahat olup sıkıntı çekmeyecekseniz eğer olur."
"Merak etme en az senin kadar bende mutlu olacağım, eminim."
"O zaman kalkalım artık."
"Kalkalım."
Elimi soğuyan ellerinden çektim ve ayağı kalktım.
"İyi geceler Jimin."
"İyi geceler doktor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavinia 'Jikook
Fanfiction|Tamamlandı| Yaslanmış duvara baştan aşağı siyah. Elleri yüzünde,başı biraz eğik. Yanına gidip şemsiyeyi üzerine tuttum. Islak saçlarından ellerine damlayan sular akıp giderken elini tuttum. "Neyiniz var böyle?" Zorla gülümseyip "gidelim" dedi. "Ner...