Sırasıyla duş aldık. Kıyafetlerimizide tek tek değişince yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa gittim.
Jimin balkona çıkmıştı. Zannedersem ki Lavinia'larına su verecekti. Onu bölmedim ve işime odaklandım.
Sonunda geçen yaklaşık 1 saat sonra masayı hazırlamış, yemekleri koymuş ve içecekleri doldurmuştum. Ondan hala ses gelmiyordu.
Biraz tedirginlikle balkona doğru hızlıca yürüdüm. Kapı aralıktı ve gördüğüm kadarıyla Lavinia'larına sessiz ama bir o kadar da heyecan ve istekle bir şeyler anlatıyordu.
Durup dinlemek saygısızlıklık olurdu ama birkaç kelimeden sonra artık içimdeki bir şeyler canlanmıştı.
"O çok iyi birisi. Bana çok güzel davranıyor ve ben sizlerle ve onunla çok mutlu bir sona gideceğim. Sizlere bir sır veriyorum ama ona söz etmeyin Lavinia'larım. Onun kalbide benimki gibi. Kalbi çok iyi bana. Size de iyi olacak benden sonra. Beni aratmayacak üzülmeyin."
Hayran hayran ona bakıyordum, küçük görme mesafemden. Bütün Lavinia'ları karşısına almış elleriyle sevimli hareketler yaparak onlarla konuşuyordu. Onu duyduklarına emindim. Aksi mümkün değil gibiydi.
"Bugün o kadar güzeldi ki hala üzerimden atamıyorum heyecanımı. Hastanede gördüğümde bile kalbim sızlıyordu ve bugün daha çok sızladı bana sarıldığında. Ve emin oluyorum bir şeylerden ki gerçekten onun kalbide benim ki gibi. Bende onun kalbini ağrıtıyorum. Bana sarılıp ağlamaya başladığında bende eminim ki onunki de ağrıdı."
Kalp ağrısından bahsettiği şey kalbimin çıldırmasıydı ve söylediklerinden sonra benim ki şuan cidden ağrıyordu. Söylediklerine göre onun kalbide benimki gibi bana atıyordu.
Yüzümde ansızın oluşan bir tebessüm belirdi ve sessizce oradan ayrılıp mutfağa gittim. Biraz bekledim masanın başında. Konuşmasını bölmeyi istemedim.
__________
"Bana nereye gideceğimi sormaması için her an dua ediyorum. Çünkü vereceğim cevap ona dair içimde ne varsa hepsini alıp götürecek. Belki bana olan hislerini, belki bana çıldıran, bana ağrıyan kalbi değişecek. Birkaç hafta sonra ölecek olan bir insana bağlanmak en çok onu etkiler çünkü. Ve kalbi çıldırıyorsa şimdi boş değil benim kalbime biliyorum. Hoşlanıyor benden. Benim kalbim neyse de onunkini hiç ağrıtmak istemiyorum. Öyleki evini açtı bana, hiç tanımadığı ve gidecek olduğunu bildiği bana. O parktan kurtardı beni ağlarken. Tanrı onu sevsin ve kızmasın beni seviyor diye. Çünkü onun kalbide çok güzel her şeyi gibi ve giderli kalbim ona laik değil ne yazık ki."
(Jungkook bu kısımları duymadı.)
Birkaç dakikanın ardından geldi mutfağa. Onu görür görmez duyduklarımdan ötürü daha fazla yoğunlaşan hislerimle beraber kalbim zorladı beni. Öyleki o bile duyabilirdi şuan atışlarını, göğüs kafesim parçalanacak çünkü.
Gelip karşıma oturduğunda uzun bir göz temasına çekti ikimizi. İlk gözleri ayıran ben oldum istemeden. Çünkü kalbimi sevdiğini söylemesi aklıma geldikçe ben çocuk gibi utanmaya başlamıştım.
"Yemek için teşekkürler." diyip özellikle hafifinden seçtiğim şampanyasını kaldırdı. Bende kaldırıp onun bardağıyla tokuşturdum.
Yemeklerimi epey beğenmiş gibiydi. Ağır ağır tabağındaki her şeyi bitirince biten kadehinide kalkıp yeniden koymak istedi.
O kalkmadan ben kalkıp kadehini yeniden doldurdum.
"Teşekkürler doktor."
Bana "Doktor" diye seslenmesi hoşuma gidiyordu. Bu sayede sıradan bir arkadaş olmadığımızı ikimizede hatırlatıyordu. Ben onun doktoruydum işte.
Yeniden yerime oturunca bana anlamlı bir şekilde uzunca baktı. Gülümsüyordu hafiften.
"Çok iyi bir insansın." dediğinde kendimi dünyanın en mükemmel insanı gibi hissetmiştim elimde olmadan. Gururumu okşamıştı.
"Sende öylesin benim için." Dediğimde ikimizde biliyorduk bugünden sonra her şey daha da farklı olacaktı.
O biliyordu ve ben de biliyordum birbirimize olan sevgimizi.
'Tek pişmanlığım sevgimi ona söylemekte ve fark etmekte epey gecikmiş olmam. Oysaki fazladan 1 haftamız bile olması için her şeyimi verirdim ben.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavinia 'Jikook
Fanfic|Tamamlandı| Yaslanmış duvara baştan aşağı siyah. Elleri yüzünde,başı biraz eğik. Yanına gidip şemsiyeyi üzerine tuttum. Islak saçlarından ellerine damlayan sular akıp giderken elini tuttum. "Neyiniz var böyle?" Zorla gülümseyip "gidelim" dedi. "Ner...