15🌿

304 93 18
                                    

'Sayılı sabahların birine daha uyandık ikimiz...'

Uyanmış ve pencereden dışarıyı izliyordu. Bende uzandığım yerden kendisini.

Uyanık olduğumu fark etmeden öylece bir şarkı mırıldanıyordu. Sadece dinledim. Öyleki mırıltıları küçük fısıltılar şeklini aldığında söylerken içindeki duygularıda havaya karıştırıyo gibiydi.

Ellerimi yastığımın altında birleştirip tavana bakmaya başladım. Sesi... Nasıl söylesem ki? Huzuru ve hüznü beraberinde kalbime seriyor gibiydi. Şarkının sözlerininde etkisi var gibi ama kendinden daha çok katıyordu.

Doğrusu, kalkıp yanına gittiğimi bende onun gibi fısıltıları kesilince anladım. Şaşkın ve biraz utanmışçasına bana bakıyordu.

"Söylemeye devam eder misin?"

Devam etti bekletmeyerek, sözlere duygularını serpiştirerek, gözlerini benden çekerek devam etti.

"Bu bizim sonumuz olamaz değil mi? Daha çok şey kaldı yapmadığımız."

Söylediği kısımlar içimi cızlattı. Daha çok şey vardı sahiden. İçimi sarıp duran şu hüzüne lanet ediyorum.

Ona eşlik etmeyi çok isterdim bilmediğim, mırıldandığı şarkıya. Duygularına eşlik ederdim bende. Yine bilmesemde, benim duygularım uyum sağlayabilirdi onunkilerle.

Sesi beni delip geçiyordu. Gözlerini gözlerimde istiyordum. Odamın neresi olduğunu kestiremediğim bir yere bakarak şarkı söylüyordu, fazla durgun. Bana dönük olması yetmemişti. Duygularının en yoğun olduğu gözlerini gözlerimde istiyordum işte.

Yaklaştım biraz, sonra ellerimi onunkilere deydirdim. Gözlerimizi buluşturması içindi.

'Tanrı biliyor ki ben ne yaptığımı bilmiyordum işte.'

Ve biliyordum ki istediğimi vermişti bana duygularıyla bana dönük, bana bakıyordu. Şarkı sözleri yeniden mırıltı halini alıyordu. Ellerimiz sade ve yalın bir temastaydı.

'Yine Tanrı biliyor ki ben kendimi bilmiyorum. Saçlarımı okşuyordu...'

"Sesin çok etkileyici." dedim. Tabii ki asla yeterli bir cümle olamamıştı karşımızda. Ağzından, dudaklarından dökülen huzura yeterli değildi hiçbir şekilde.

"Teşekkür ederim." diye karşılık vermişti o da.

Temasımızı kesti, elini saçlarımdan ve ötekinide elimden aldı. Gözlerinide benden aldıktan sonra öylece odadan çıktı.

Tuhaf hislerim vardı ve ben kendileriyle şuan başbaşaydım. İsim koyamadığım duygular büyüyordu içimde.

Açık pencereden süzülen rüzgar perdeleri uçuşturmaya başlayınca camı kapattım. Yatağımı düzenleyip odadan çıktım.

Sanırım en uzun yüz yıkadığım anı yaşıyordum. Suyu her yüzüme çarptığımda boğuluyor gibiydim.

Yüzümü kurulayıp onu aramaya başladım. İlk baktığım yerde, mutfakta kahvaltı gevreği yiyordu. Gülümsedi ve benim için hazırladığı, karşısındaki kaseyi gösterdi.

Karşısına oturdum sandalyemi çekerek. Odağı sadece renkli küçük toplarmış gibi başka hiçbir yere çıkarmadı gözlerini.

Yerken onu izlediğimi fark etmiştir belki. Belkide sadece rahatsız oluyordur.

Bakışlarımı önümdeki kaseye indirdim. O da hissetmiş gibi anlık gözlerimizi buluşturdu. Bu kez kaçıranda bendim.

"Bana nereye gideceğinden bahsedemez misin, tek bir kelime bile?"

Cesaretim bunu sormaya yetiyordu sadece. Gideceğini hatırlattığımda gözünde kırdığım umutlar için bana ve merakıma lanetler savuruyordum. Ama işte durduramıyordum kendimi.

"Neden merak ediyorsun?" dedi. Elindeki kaşığa sadece mor topları doldurmaya çalışıyordu.

"Bilmiyorum." dedim. Ona bakamayarak. Sahi baksam ne değişecekti. Verdiğim cevap ne beni ne duygularımı nede onu tatmin etmişti.

"Karanlık, küçük bir yer."

Bilmiyorum Tanrım. Kafam felaket dönüyordu. Etrafımı masmavi görmeye başladım. Ellerim karıncalanıyordu. Belli etmek istediğim en son şeydi şuan. Ellerimi masadan çekip dizlerime koydum. Başımı geri yaslayıp derin bir nefes aldım.

'Gözlerimi açmaya korkuyorum... Karanlığa neden gidiyordun ki?'

"Bana biraz su verebilir misin?"

Hala etrafım masmavi. Onu görmesemde ellerime verdiği ıslak bardağı hissedebiliyordum. Ağzıma götürdüm bir kısmını dökerek. Zorlukla içerken elini göğsüme attı. Kalp atışlarımı kontrol etmek istiyordu ama o dokunana kadar zaten normaldi.

'Ve yine Tanrı biliyor ki eli kalbime deydiği an öyle bir teklemişti ki onun gittiği karanlığa ben gidiyorum zannettim.'

×İlk kez içime sinmeyen bir bölüm yazdım : / ×

Lavinia 'JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin