(Bugün 2.bölümü salmak istiyorum. Yoon Jaehyuk, neyse sevgimi anlatamadım bi an kitaba geçin siz.)
Kravatımı biraz daha sıkıştırıp aynada kendime baktım. Bugün babamın şirketinin düzenlediği bir seminer vardı. Büyük iş insanları orada toplanacaktı. Siyah takım elbisemle fotoğraf çekip paylaştım. Ardından odamdan çıktım. Babam da oldukça şık bir takım giyinmişti.
-Yakışıklı görünüyorsun.
-Sen de. Dedim gülümseyip önden ilerledi. Ben de arkasından yürüdüm. Dami bize kapıyı açıp eğildi. Babam yanından geçip gitti ama ben yanına gelince ona doğru döndüm. Ellerimi iki yana açıp mimiklerimle nasıl olduğumu sordum. Babamın yanında çaktırmadan gülümseyip beni parmağı ile onayladı. Gülüp ona sarıldım. Sonra babamın peşinden gidip arabaya bindim.
-Baba.
-Efendim?
-Güzel kızlar var mı?
-Taewook!
-Aahh o zaman neden geliyorum? Diye söylendim.
-Çünkü orada olacak olan herkes ailesi ile gelecek. Bir aile toplantısı.
-Anladık. Dedim. Oraya vardığımızda ana karakter biz olunca kapımızı görevliler açmıştı. Arabadan çıkıp kırmızı halıda yürüdük. Hayır semineriydi. Herkesin toplandığı salona vardık. Babam teker teker her masayı gezip misafirleri ile görüştü. Beni de peşinde götürüyordu. Açıkçası umrumda değildi. O yüzden ya yere ya da etrafa bakıyordum.
-Oğlum. Bana seslenince babama baktım.
-Seni bu misafirimle tanıştırmak isterim. Dedi. Misafirlere doğru döndüm. Gözlerim kocaman açıldı.
-Dusk Holding'in sahibi Lee Yoora hanım. Duyduğuma göre kızı Cha İjoo ile aynı okuldasınız. Tanışıyor musunuz? Dedi. İjoo'ya baktım. Boğazlı dar bir kadife elbise giyinmişti. Masadan biraz uzak durduğum için gözlerimi ayaklarına çevirdim. Ayak bileğinin üstünde duran siyah topuklu bir botla kombinini tamamlamıştı. Saçını yarı topuz yapmış yarı açık bırakmıştı. Gülümseyip babamı selamladı. Babam da ona selam verdi.
-Evet. Tanıyorum. Sınıf arkadaşım. Dedim. Annesi histerik bir gülüş attı.
-İjoo'dan memnun musunuz?
-Memnun olmasak kaç yazar. Öğrenci konseyi başkanı aynı zamanda sınıf başkanı. Siz? Siz memnun musunuz? Dedim. Gülüp başını eğdi hafiften.
-Tabi...İjoo bir dediğimi iki etmez. Bana her daim sadıktır. Zaten ondan başka kimsem yok ki. Güzel kızım. Dedi. Senaryo da oyunculuk da iyiydi. Ben de gülümsedim. Sonra babamla başka masalara geçtik. Başbakanla aynı masaya gittik.
-Baba ben geliyorum. Dedim. Sonra toplantı odasından çıkıp lavaboya gittim. Tadilattaydı. Bir alt kattaki tuvaleti kullanıp yukarı geri çıktım. Koridordan geçerken orada duran takım elbiseli çalışanların hepsi saygı ile önümde eğiliyordu. Hepsini görmezden gelip salona geri girdim. Tam giriş kısmındayken gelen mesajı açıp baktım.
WooMidam:
Lee Gunho, Jongchan ile birlik olmuş. Somi ile çıktığımızı öğrendiler. Somi'ye ulaşamıyorum.Mesajı görünce durup biraz düşündüm. Sonra aklıma geldi. Gunho da Jongchan da Somi'yi kapana kıstırabilirdi. Midam, Somi'yi sevdiği halde bana sormadan hareket etmemişti. Yüz üstü bırakamazdım. Sinirle geri çıktım. Tekrar bana saygı ile eğilenlerden biri ne parmak salladım.
-Hemen babamın arabasını hazırlayın. HEMEN! Diye bağırdım. Koşa koşa önden gitti. Ben dış kapıya gelince biri kolumu tuttu. Dönüp baktım. İjoo'ydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRUE ANGELS WOULD BE RUDE
FanfictionVücudu titriyordu. Yarı ölüydü şimdilik. Benim de üstümde kanlar oluşmuştu. Yavru köpek gibiydi. Ben ise şaşkın ve endişeliydim. Şaşırmış ve afallamıştım...