(Yorobuuun yeni gözlüğümle ben gelmişkeeee✌✌✌ yeni gözlük aldım. Numaram acccığ büyümüş. Şimdi size bölüm yazacam❤)
Telefonu kulağımdan çekip deli gibi koştum. Babama çarpsam da dikkat etmedim. Evine gittim. Bu sefer beni görüyorsa da görsün artık diyip şifreyi açtım ve içeri girdim. Uzun ve ağaçlı bahçe yolundan koşarak eve vardım. Ne tuhaf ki kapı açıktı. Etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Eve girip odaları aradım. Hiç bir yerde yoktu. Ne annesi ne de İjoo. İjoo'yu öldürüp gömmeye götürmüş olma düşüncesi tüm vücudumu sardı. Bunu düşününce bacaklarımda güç kalmadı. Yere düştüm. Ellerimle yeri tutup derince nefes alıp verdim. Sonra aşağıya giden merdivenleri gördüm. Kalkıp yavaş yavaş indim o merdivenleri. Karanlıktı. Açılacak bir tuş var mı diye aradım. Gözüm karanlığa alışınca az daha aşağıda bir tuş olduğunu gördüm. Açtım. Etrafa bakındım. Yok gibiydi. Odanın daha da derinliklerine gittim. Bir masa vardı. Onu kaydırınca İjoo'yu gördüm. Yine titriyordu.
-İjoo. Diye fısıltılı bir şekilde söyledim adını. Tepki vermedi. Eğildim. Onu kucağıma alıp yukarı çıktım. Evden çıkıp hastaneye gittim. Doktor onu acil müdahaleye aldı. Sonra yine aynı şey oldu yine intihar ettiğini söyledim ve yine 40 takla atarak ucuz atlattım. Doktor gittikten sonra koridordaki koltuğa çöküp oturdum. Gözlerimi kapatıp kocaman verdim nefesimi. Bu sefer kollarında da minicik çizikler vardı. Ayak bileğinde ve omzunda yine kesikler vardı. Bu sefer tek bir yeri değil hem omzunu hem ayak bileğini aynı anda kesmişti. Gözlerimi açtım. Ellerime baktım. Yine kanı vardı ellerimde. Korkunçtu. İçim ürperiyordu. Ellerimi yıkayıp odasına girdim. Yine ağlıyordu.
-İjoo. Diye seslendiğimde tekrar şiddetle ağladı. Yanına gidip üstünde kan kuruyan saçlarını okşadım.
-Ağlama. Geçti. Geçti.
-Dayanamıyorum. Cidden dayanamıyorum.
-Ağlama. Halledecez. Dedim. Ama beni pek de dinlememişti.
-Annen nereye gitti?
-Burada öl. Böyle söyleyip gitti. Dedi. Benim bile gözlerim dolmuştu. Yüzüne yaklaştım. Ne de olsa yerin kılağı vardı.
-Onu herkesin gözü önünde öldüreceğiz İjoo. O bunu hak ediyor. Ona hak ettiğini vereceğiz.
-O sadece beni değil kimseyi sevmiyor Taewook. Sahip olduğu yetimhanedeki ve okullardaki öğrencilere de zorbalık yaptırıyormuş. O hepimizi öldürecek.
-Öldüremeyecek! Buna izin vermeyecem. Dedim ve saçlarını okşamayı bıraktım. O gece onu mecburen hastanede bırakıp geçen seferki gibi annesini aramalarını söyledim. Sonra bir mağazaya gidip temiz kıyafetler alıp giyindim. Kanlı elbiseleri de çöpe attım. Bakındım kendime. Ne kadar kolay toparlamıştım üstümü başımı? Aklımdan nasıl silecektim peki?
Eve geldim. Bir duş alıp uyudum. Sonra sabah okula gitmek adına kalkıp hazırlandım. İjoo benden erkem gelmiş kızlarla sohbet ediyordu. Sınıfa girince ilk ona baktım. Gayet iyi görünüyordu.
-SANG TAEWOOOOOKKK BEY! Diye bağırdı Baekho. Tepki vermeden masama oturdum. Woosang ortalıkta yoktu.
-Woosang?
-Dün neden İjoo ile beraberdiniz? Dediğinde dönüp İjoo'ya baktım. İjoo'da bana bakıyordu. Kaşlarımla Baekho'yu işaret ettim. Anladı. Kaşları kalktı.
-İjoo ile çıkıyoruz.
-Neeeee? Diye bağırdı. Sonra elleri ile ağzını kapattı. Güldüm. Sonra İjoo'ya baktım. Ona da güldüm. Başı ile dışarıyı gösterdi. Ben çıktıktan bir süre sonra o da geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRUE ANGELS WOULD BE RUDE
FanfictionVücudu titriyordu. Yarı ölüydü şimdilik. Benim de üstümde kanlar oluşmuştu. Yavru köpek gibiydi. Ben ise şaşkın ve endişeliydim. Şaşırmış ve afallamıştım...