20-FİNAL-20

28 3 0
                                    

(Yorobuuuunnn! Bugün tarifemi değiştirdim. Telefon zil sesimi değiştirdim. Hadi finali yapıp bu kitapta vedalaşalım. Ama hiç üzülmeyin daha biiir sürü kitapta sizlerle olacağım👋😘👋)

(1 hafta sonra)
Yarın İjoo ile lunaparka gidecektik. Güzel anılar yaratmaya. Babam lunaparka gideceğimi öğrenince mutlu olmuştu. Yine o akşam onu odasında ağlarken görmüştüm. Annemi çok özlüyordu. Bugün annemin mezarına gidecektik. Lunaparka gitmeden önce onu görmek istiyordum. Babamla beraber arabadan indik. Babam takım elbise giymemi ve annemin beni takım elbise ile görmek isteyeceğini söylemişti. O yüzden takım elbise giyinip babama benzetmiştim kendimi. Baba oğul annemin mezarının başına gittik. Önce babam davrandı. Annemin mezarına çiçek bırakıp onu selamladı.

-Boora'm. Bak...oğlunu getirdim sana. Kocaman adam oldu. Seni çok özledik Boora. Dedi babam. Gülümsedim. İjoo'yu, babam gibi sevmek istiyordum. Babam gibi bu dünyayı terk etse bile ondan kalan toprağı sevmek istiyordum. Babam çekilince ben geçtim annemin yanına. Ben de kendi çiçeğimi bıraktım. 10 yıldan fazla olmuştu annem gideli. Bir sürü söylemek istediğim şey vardı. Hangi birini söyleyecektim ki? En iyisi, yakın zamandan başlamaktı.

-Anne, ben lunaparka gideceğim. Sevdiğim kızla. Her şeyi görüp duyduğunu biliyorum anne. Bana her zaman yardım ettiğini de biliyorum. Ben de İjoo'yu, babamın seni sevdiği gibi seveceğim. Babamın hala bir tek seni sevmesi gibi. Üzülme anne! Ben de babam da hala seni çok seviyoruz. Dedim. Ağlamıştım ufak ufak. Eğilip toprağa fısıldar gibi konuştum.

-Bir sonraki gelişimde İjoo ile gelecem anne. Beni bekle olur mu? Dedim. Gülümsedim kendi kendime. Yanı başımda duran ve hala yaşıyor olan babama değil de merhum anneme söylemiştim İjoo'yu sevdiğimi. Ben de kalktım annemin yanından. Beraber arabaya bindik.

-İjoo ile uzun zamandır görüşmedik. Bu akşamki yemek iyi olacak. Dedi babam. Konuyu dağıtmaya çalıştığı çok belliydi.

-Evet. Onu akşam yemeğine çağırmana çok sevindim. Dedim. Babam gülüp bacağımı patpatladı. Sonra evin yolunu tuttuk. Eve varıp duşumuzu aldıktan sonra hava kararmaya başlamıştı. Dami'ye yardım ederken İjoo geldi. Kapı kalmıştı. Dami tam kapıya koşacakken babam geldi.

-Ben bakarım. Dedi. Kapıyı açma işini ona bırakıp sofrayı kurmaya devam ettik.

-Omo...ho-hoşgeldin İj-İjoo. Dedi babam. Neden kekelediğini anlamamıştım. O yüzden elimdeki rende ve havuçla kapıya gittim. Düşük kol bir üst giyindiği için omzundaki yara izi görünüyordu. Ayağına baktım. Çoraplarını çekmemişti. Oradaki yara izleri de burada olduğunu açıkça gösteriyordu. Babam şok olmuştu. Sonunda onu ben uyarmadan yaralarını göstermekte cesur olmuştu. Gülümsedi bana. Ben de gülümsedim ona.

-Hoşgeldin.

-Hoşbuldum. Dedi. Babamı yandan ufakça ittirdim.

-Geç hadi içeri. Dedim. Babam söze girmişti.

-Bu-bunlar? Omo! Ayağında da var. Dedi. Şok olmuştu. İjoo'ya baktım.

-Anlatacağım efendim. Dedi ve gülümseyerek içeri gitti. Lavanta kokusu geliyordu ondan. İçeri geçtiler.

-Nerede oturuyoruz? Dedi İjoo.

-Benle Dami mutfaktaydık. Dedim. İjoo hemen mutfağa geçti. Ardından babam da oraya gitti. Ayağımla kapıyı kapatıp içeri geçtim. Dami de elindeki bıçak ve biberle şoka girmişti. Babam ve Dami, İjoo'yu şok olmuş gözlerle süzüyordu. İjoo ise onlara sonsuz gülümsemesini sunuyordu.

-İjoo. Diye seslendim ona. Bana baktı.

-Bence anlatma vakti geldi. Dedim. İjoo aynen der gibi başını salladı. Sonra olan biteni tüm ayrıntılarıyla anlattı onlara.

TRUE ANGELS WOULD BE RUDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin