Belgin sabah uyandığında kendini yorgun hissediyordu. Sanki uyurken yıllar geçmiş, yaşlanmış gibiydi.
-"Rüyam" Diye düşündü Belgin. Rüyasında çok yakışıklı bir adam görmüştü.
-"Bir melek" diye düzeltti düşüncelerini.
Okuduğu kitabın etkisinde kaldığına emindi. Kitabı okurken mucize dilediği geceden sonra rüyasına girmiş. Sonra da hayatına girmişti. Birlikte bir kahvecide çalışmışlardı. Kahveci düşüncesi onu gülümsetti, kahveyi severdi ama neden bir kahvecide çalışacaktı ki. Rüyanın detaylarını düşündükçe bu adam gözünün önüne geliyordu. Bal rengi gözleri, geniş omuzları, koyu renk saçları, buğday teni, şekilli çenesi, sıcaklığı hatta kanatları...
-"Keşke gerçek olsaydın" diye seslendi yalnız olduğu odanın içinde. Yalnız neydi bu adamın adı geçmiş miydi rüyasında? Belki sosyal medyada arar bulurdu, belki gerçekten tanıdığı bir yüzü rüyasında fantastikleştirmişti, zihnini zorladığu sırada derinlerden ince bir ses geldi "Uriel" Bu kesinlikle bir insan ismi olmadığından Belgin rüyanın, kitabın etkisi olduğuna kendini iyice inandırdı ancak ismi zihninde tekrar edince kalbinin altında vücudunun bilmediği bir parçasının acıdığını hissetti, bu his kalbi kırıldığında boğazında düğümlenen rahatsızlık hissine benziyordu.
İstemeye istemeye yatağından kalktı, üzerini değiştirdi, yüzünü yıkadı ve saçlarını basit bir topuz ile kafasının üzerinde topladıktan sonra kahvaltı yapmak için mutfağa doğru ilerledi.
Mutfak aydınlık ve sıcaktı, havada kızarmış ekmek kokusu vardı. Annesi Belgin'in mutfağa geldiğini görünce kendisine ve kızına birer bardak çay doldurdu. Belgin sabahları kahve içerdi ancak bugün kafası çok dolu olduğundan ısrar etmeyecekti. Çayından bir yudum aldı, gördüğü rüyayı annesine anlatmaya karar verdi, annesi Nesrin bu konularla oldukça ilgiliydi.
-Anne dün çok acayip bir rüya gördüm. Dedi kısaca
Nesrin:
-Hayrolsun, ne gördün? Diye yanıtladı
Belgin rüyasında gördüğü adamın yakışıklılığını ve diğer samimi detayları paylaşmadan bir melek gördüğünü anlattı. Bunun üzerine Nesrin;
-Dileklerinin gerçekleşeceine işaret eder diye kısaca yanıtlayıp ekmeğine bal sürmeye koyuldu.
Belgin annesinin ilgisiz tavrına biraz bozuldu ve kahvaltı boyunca başka bir şey konuşmadı. Sessizce oturup rüyasının detaylarını düşünmeye devam etti.
Rüyasında geçen bir kahveci vardı, evine yakın bir yerdi. Belgin daha önce oraya hiç gitmemişti:
-"Belki de çevreden geçerken görmüşümdür" Diye düşündü.
Ambrossia Kahve Evi, belki gidip etrafa bir göz atsa rüyasına konu olan kişilerden birini görürdü,
-"Belki de onu" diye düşündü. Bu düşünce içini ısıtmaya yetti.
Odasına gitti, hızlıca hazırlandı, annesine çıktığını haber verdikten sonra hızlı adımlarla kahveci dükkanına doğru ilerledi. Hava açık ama biraz serindi. Tam sevdiği bahar havasıydı, ince beyaz hırkasını giymiş olduğu için sevindi.
Kahveciye vardığında içerisi tıpkı rüyasında hatırladığı gibiydi ancak orada çalıştığını hatırladığı melek olduğunu bildiği çalışanlar yoktu onun yerine orta yaşlı, yakışıklı olsa da o kadar gösterişli görünmeyen bir adam vardı. Belgin hayal kırıklığı ile bir masaya oturdu menüye hızlıca göz attıktan sonra bir latte söyledi, birkaç saat boyunca oturduğu masada rüyasına dair hiçbir ize rastlamadı, yaptığının ne kadar saçma olduğunu düşündü. Sonuçta ne görebilirdi ki?
Hayal kırıklığı ile eve doğru yürürken bu mucizenin gerçek olmasını tüm kalbiyle istedi. Bir an önce akşam olsun diye düşündü. Belki yine onu görürdü rüyasında, rüya kontrolü ile ilgili okuduğu bir kitabı hatırladı uyumadan hemen önce buna odaklanırsa belki yapabilirdi. Aslında şu an tek istediği de buydu. Belgin bunları düşünürken aradığı kişinin tam yanında olduğundan habersizdi.
Uriel Belgin'in bu kadar mutsuz görünmesine dayanamıyordu. Genelde insanlar rüyalarından etkilense de etkisinden çabuk kurtulurlardı ancak yaşadıklarının bir rüya olamaması Belgin'i gerçek hayatta olanları aramaya itiyordu. Uriel;
-"Bir rüya daha"diye düşündü.
Küçük bir rüyadan ne zarar gelirdi ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZ CAZİBESİ
FantasíaBir insan kadınının görüp görebileceği en yakışıklı erkekti. Kadim bir güzelliği vardı. Sadece tek bir kez bakmak bile insanı şair yapmaya yeterdi. Bal rengi bakışları insanı dilsize çeviriyordu. Yüzüne bakıldığında yaşını tahmin etmek mümkün değild...