Uriel, Shamshriel'in neden böyle bir şey yaptığına anlam veremiyordu. İnsan formunda Dünya'da dolaşmak onun tarzı bir iş değildi. Bilerek Belgin ile karşılaşmıştı. Yüce ışık meleğinin etkileyemeyeceği tek bir kadın yoktu. Belgin de ondan etkilenmişti. Uriel kıskançlık hissediyordu ama bunu daha sonra düşünecekti. Şimdi mesele Shamshriel'in buraya neden geldiğiydi. Temkinli olmasına özen gösterdiği bir ses ile:
''Seninle yukarıda konuşalım mı kardeşim?'' dedi.
Kardeşim kelimesindeki rahatsızlık Belgin'in dikkatinden kaçmamıştı. İkisinin arasında ne geçmiş olabileceğini çok merak etti ama görünmez olmadığı sürece onları dinleyemezdi.
Shamshriel ofisin ortasına geldiğinde kendi etrafında yavaşca dönerek:
''Bravo kardeşim küçük insanınla oynamak için kendine güzel bir dekor hazırlamışsın''
Uriel öfkeli bir ses tonu ile:
''Onunla oynamıyorum. Burası sadece iş için'' dedi
Shamshriel histerik bir kahkaha ile:
''İş mi? Kahveci melek... İlhamı olduğun kitaplardan mı? Tiyatrolardan mı çıktı bu fikir. Komikmiş'' dedi.
Uriel dişlerinin arasından:
''Ne istiyorsun söyle ve hemen git buradan'' dedi.
Shamshriel bu kez daha öfkeli bir şekilde:
''Yüzlerce yıllık şımarıklığın birmedi mi? Bizi terk ettin, Dünya'ya indin. Kadim sırrımızı önemsiz bir detay gibi insanlara anlattın. Şimdi bir tane daha mı? Kendine gel artık''
Uriel:
''Benim yaptıklarımı yargılamak sana düşmez. Varlığını yok etmeme sebep olmak istemiyorsan terk et burayı'' diyerek kükredi.
Öfkesinden dolayı Belgin'in merdivenlerde olduğunu fark edememişti fakat Shamshriel farkındaydı.
''Ne o yoksa insanını benden kıskandın mı Uriel. Artık saçmalamayı bırakıp evine dön'' dedi.
Belgin bu ismi biliyordu. Bir melek ismi. Şaşkınlıkla kocaman açılmış gözlerle merdivenlerden inen yakışıklı adama baktı. Sonra yukarı çıktı. Dizlerinin bağı çözülmüştü. Uyuşuk hareketlerle çantasını aldı. Donmuş gibiydi. Uriel'in karşısında durdu. Adamın ifadesiz yüzünü inceledi.
''Kardeşin sana neden melek ismi ile seslendi?'' dedi.
Uriel hiç bir şey demedi, inkar etmeyecekti.
Belgin devam etti:
''Neden?''
Uriel yine cevap vermedi hayatında ilk defa söyleyecek söz bulamıyordu. Haklıydı onu kandırmıştı. Belgin devam etti:
''Doğru mu bu?''
Uriel Belgin'in elini tutmaya çalıştı. Belgin bu dokunuşun tesirinden korkarak elini hızla çekip arkasına sakladı.
''Sen gerçekten melek misin?'' dedi
Uriel:
''Sakin ol eğer dinlersen sana her şeyi anlatırım'' dedi.
Belgin ağlamaklı bir sesle:
''Hayatıma girip benimle oynadın. Kendine hayran ettin, deli olduğumu düşünmemi sağladın. Şimdi anlatayım mi diyorsun? Geç kalmadın mı sence? Ben meleklerin iyi olduğuna inanırdım sen çok kötüsün'' dedi.
Hızla oradan uzaklaştı.
Uriel bir süre hiç kımıldamadan durdu. Neredeyse ağlayacaktı. Yani gözyaşı olsa ağlardı. Bu hissi uzun ömründe ikinci kez yaşıyordu. Biri Talia'yı kaybettiğinde diğeri ise Belgin'i kaybettiğini düşündüğünde ama kesinlikle bilmediği bir şey vardı. Bu bir son değildi.
Bazen ters yöne yürüdüğümüz olur ama kader bizi her zaman istediği yola çıkartır onun için gerekli olan tek şey ise zamandır...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZ CAZİBESİ
FantasíaBir insan kadınının görüp görebileceği en yakışıklı erkekti. Kadim bir güzelliği vardı. Sadece tek bir kez bakmak bile insanı şair yapmaya yeterdi. Bal rengi bakışları insanı dilsize çeviriyordu. Yüzüne bakıldığında yaşını tahmin etmek mümkün değild...