Belgin rüyasında iki arkadaşıyla birlikte bir arabanın içindeydi. Üniversiteden arkadaşlarıydı Belgin onları uzun zamandır görmemişti ama onları severdi. Üçünün de üzerinde altın rengi ve normalin üzerinde parıldayan elbiseler vardı, bu elbiseler gerçek olamayacak kadar parıltılı ve bir o kadar zevkli görünüyordu. Belgin biraz kendini inceledi, üzerindeki elbise tüm kıvrımlarını cömertlikle gözler önüne seriyordu ve bir o kadar da zarifti. Belgin "Kesinlikle rüyadayım" diye düşündü.Araba kale duvarları ile çevrili bir korunun önünde durduğunda arkadaşları ile gülüşerek arabadan indiler. Ortam çok kalabalıktı, tüm kadınların üstünde Belgin'inkiyle aynı renkte bir elbise vardı ve tüm erkekler de aynı lacivert takım elbise, aynı kravat ve aynı köşeli şapkayı takıyordu, "Sanırım özel konseptli bir parti hayal ediyorum, mükemmel bir hayal gücüm var" diye düşündü Belgin biraz kendiyle alay ederek. Aslında bu tam bir rüya sayılmazdı, Uriel insanlara ilham verirdi, onun gücü buydu ancak bu gücü daha önce Belgin'in üzerinde kullanmamıştı, bugüne kadar. Bu geceki rüya tamamen Uriel'in kurgusuydu. Belgin'in uyumadan önce söyledikleri Uriel'i tahrik etmiş ve ona aceleyle içinde bulundukları rüya senaryosunu yazdırmıştı.
Belgin neden böyle bir parti düşlediğine anlam veremiyordu. Çoğu rüya gibi nereden geldiği ve neden geldiği belirsizdi. Çevresindeki insanları süzdü, içlerinde iki arkadaşı dışında tanıdık yüz yoktu, hepsinin ortak bir özelliği vardı, çok güzeldiler. Partideki erkeklerin hepsi bir Yunan tanrısı fiziğine sahipti. Sonra Belgin'in gözüne tanıdık bir yüz takıldı. Hemen yakınındaki gruba karışmış bir adam, diğer herkesin üzerindeki lacivert takım elbiseden giymiş ve doğruca ona bakarak gülümsüyordu. Belgin rüyasında boğulacak gibi hissetti zihni heyecanla bağırdı "URİEL"
Eş zamanlı olarak rüyasındaki yansıması da konuşmuş ve kalabalığın içinde bu ismi bağırmıştı, tam bu anda iki arkadaşıyla beraber birkaç kişi Belgin'in etrafını sardı ve ona bir içecek uzattılar. Belgin küçük beyaz çiçeklerle süslenmiş içeceği aldı ve kalabalığın içinde Uriel'i tekrar görmek umudu ile parmak uçlarında yükselerek etrafı taradı. Ancak onu en son gördüğü yerde yoktu.
Uriel yarattığı bu küçük sevimli oyundan memnundu. Belgin'in heyecanını görüyordu bu hoşuna gitmişti. Şu an kendini hep olmaya alışık olduğu gibi güçlü hissediyordu. Birkaç saat önce içinde bulunduğu yorgun aşık hâlinden sıyrılmış gibiydi. "Belki de hep böyle olmalıydım, diye düşündü" kendi kendine. Belgin'in onu fark etmesiyle başka bir hayali kalabalığın arasına doğru ilerlemişti.
Belgin rüyanın içinde, elinde içeceğiyle telaşla Uriel'i en son gördüğü yere doğru ilerledi ancak oradaki insanlar arasında aradığı kişi yoktu. Huzursuzluk ile ileri doğru baktı ve orada yine aşina olduğu yüzü gördü. Uriel yaşlı bir salkım söğüde yaslanmış, bal rengi gözlerini Belgin'e sabitlemişti. Belgin telaşla ona doğru seslendi:
_ "Dur lütfen!" dedi ve ardından koşmaya başladı.
Uriel bir süre bu hayali koruda Belgin'in ona doğru koşuşunu izledi, rüyada bile gerçekten insanüstü bir güzellikte görünüyordu "Bir cennet rüyası gibi" diye düşündü. Bir an durup onu beklemeyi geçirdi içinden ancak oyunu bozmayacaktı, rüyalar amacına ulaşırsa sonlanırdı çünkü. Başka bir insan kalabalığının içine doğru ilerledi.
Belgin, Uriel'i en son gördüğü kalabalığa doğru ilerledi arkası dönük bir adamın omzuna elini uzattı o olmalıydı, biraz önce tam burada duruyordu ancak karşısındaki kişiyle göz göze geldiklerinde çok çekici bir adam olsa da onun Uriel olmadığını fark etti. Belgin'e gülümseyerek "Prenses dans etmek mi istiyordu acaba?" diye sordu. Sesi gerçekten çok çekiciydi. Belgin rüyasının içinde:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZ CAZİBESİ
FantasiaBir insan kadınının görüp görebileceği en yakışıklı erkekti. Kadim bir güzelliği vardı. Sadece tek bir kez bakmak bile insanı şair yapmaya yeterdi. Bal rengi bakışları insanı dilsize çeviriyordu. Yüzüne bakıldığında yaşını tahmin etmek mümkün değild...