Lüks sitenin girişine varmışlardı. Belgin dikkatle tüm detayları inceliyordu. Gri renk ağırlıklı modern bir karşılama bölümü vardı. Oradaki esmer uzun boylu kadın Belgin'in dikkatini çekti. İstemsizce onu kıskançlıkla süzmeye başladı. Gerçekten de çok çekici bir kadındı. Onun bakışlarının benzeri resepsiyondaki kadının gözlerinde de vardı. Bu bakışlar Uriel'in yüzüne çevrildiğinde ise sıcak ve sevgi dolu bir ifadeye bürünmüştü. Güzel kadın aydınlık bir gülüşle:
''İyi günler dilerim Tahir Bey'' dedi.
Uriel tebessüm edip başıyla selam verdi. Orayı geçip asansöre bindiklerinde Belgin:
''İnsanlara bunu yapmaya hakkın yok'' dedi.
Uriel:
''Hiç kimseye hiç bir şey yaptığımı sanmıyorum'' diye yanıtladı hızlıca.
Bu sırada asansörde yalnızlardı. Kadim kokusu Belgin'in burnuna doluyor ve daha önce hiç bilmediği bir şekilde ruhuna dokunuyordu. Kendini bilmediği güçlü bir maddenin etkisinde gibi hissediyordu ve kesinlikle çok mutluydu. Uriel Belgin'in ifadesini dikkatle izledikten sonra ekledi:
''En azından isteyerek yapmıyorum''
Gülümsemesi gerçekten ilahiydi. Belgin gözlerine bakabilmek için kendini zorladı. O gözlerden akan güç neredeyse havada görülecek kadar büyüktü. Bugüne kadar doğmuş tüm insanlar, kadınlar ya da erkekler, hiç birisi bu güzelliğe erişememiştir diye düşündü.Rahatsız bir ses tonuyla:
''Şu çekicilik olayı sence de biraz fazla değil mi? Yani bunun bir kapatma tuşu falan yok mu?'' dedi.
Bunun üzerine Uriel alaycı bir ses tonuyla:
''Demek beni çekici buluyorsun. Bu durum hoşuma gitti doğrusu'' dedi.
Belgin bu alaya biraz öfkelenmişti.
''Evet tabi ki seni çekici buluyorum. Normal bir insan gibi. Şu kapıdan çıktığında karşılaşacağın diğer herkes gibi. Lütfen dalga geçmeyi bırak'' dedi.
Uriel bu sefer ciddi ve şefkatli bir sesle cevapladı:
''Aslında pek hoşuma gitmiyor ama doğamda var ve bunun bir kapatma tuşu da yok üzgünüm'' dedi ve samimi bir şekilde gülümsedi.
O sırada evin olduğu kata varmışlardı. Uriel elindeki kartı okuttu ve kapı açıldı. Bir adım geri çekilip eliyle evin içerisini işaret ederek:
''Evime hoş geldin Belgin'' dedi.
Belgin yumuşak ve temkinli birkaç adım attı. İçerisi kesinlikle şimdiye kadar gördüğü en gösterişli yerdi. Tedirginliğinin yerini şaşkınlık ve heyecan almıştı. Dekorasyon adeta bir sarayı andırıyordu ama sıradan bir saray değil. Dünyadaki her saraya bir şekilde ilham olabilecek bir yer. Perdeler, mobilyaların oymaları, aksesuarlar, heykeller. Kesinlikle dünyanın en iyi sanatkarlarının elinden çıkmış olmalıydılar. Belgin heyecanla kendi etrafında bir tur döndü. Bu kadar yüksekte ve etrafları tamamen camla çevriliyken bulutların üzerinde gibiydiler. Heyecanla ve soluk soluğa:
''Sanki dünyada değil gibiyiz'' dedi.
Uriel iki adım arkasında heykel gibi duruyordu. Bu kadar çok güzelliğe rağmen yine de odadaki en güzel şey oydu. Kesinlikle her detayı özenilerek yaratılmıştı. Biraz hüzünlü bir sesle:
''Buranın gerçek evimi hatırlatması için çok uğraştım'' dedi.
Belgin:
''Gerçek evin mi?'' diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZ CAZİBESİ
FantasiaBir insan kadınının görüp görebileceği en yakışıklı erkekti. Kadim bir güzelliği vardı. Sadece tek bir kez bakmak bile insanı şair yapmaya yeterdi. Bal rengi bakışları insanı dilsize çeviriyordu. Yüzüne bakıldığında yaşını tahmin etmek mümkün değild...