Burada olmak... Ölümsüz varlığıma, benliğime, içimdeki kutsal ışığa, ebediliğime rağmen burada olmak, Ölümlü bir kadının aşkını umutsuzca istemek. Basit ve sıradan olmayı istemek, basit ve sıradan bir ölümü istemek, incinmek, hastalanmak ve günün birinde çamur gibi yaşlanarak toprağa karışmayı istemek, ruhumun göğün yedi kat üzerine yükselmesi, bu ölümsüz hapishaneden kurtulması, binlerce yıldır devam eden kadim sorumluluklarından arınması, sıradan olması ve bu kadınla el ele ölmesini istemek.
Hepimizin bir yolu var biliyorum. Bunu en iyi ben bilirim aranızda. Hiçbiriniz neler gördüğümü bilemezsiniz. Yüzyıllardır kendi ışıklı yollarında yürüyen ve günü geldiğinde giden onca hayata şahit oldum ben. Yüzlerce, binlerce, milyonlarca huzurlu ruh... Gittikleri yerde mutlu olan, seven, sevilen, âşık olan, çocukları olan, mutlu ve sıradan olan binlerce hayat. Ben ise sadece izledim. Ebediyen aynı olan bu ölümsüz hapishanenin içinde, onların arasında gezdim ve sadece izledim.
Bugün bu kadının yanındayken tek istediğim sadece onun gibi olmak, Sadece sıradan bir insan olmak. Yüzüne bakıyorum, Yüzü ellerimin arasında, şu an uyuyor. Hissettiği huzuru görebiliyorum, bir cisim gibi havada asılı duruyor. Suçluluk duyuyorum, yanlış yapıyorum biliyorum. Onun da hakkı var; en büyük lanet ve en güzel ödül olan sıradanlığı yaşamaya. Ondan bunları alamam, yaşamını çalıp hastalıklı ruhumun bir nebze iyileşmesini sağlamak için kullanamam.
Kafamın içindeki bu düşüncelerden kurtulmak için neler vermezdim. Onun gibi gözlerimi kapatıp bir anda rüyalar alemine dalabilmek için yani insan taklidi yapmadan sadece insan olabilmek için bu ölümsüz ruhu ve bedeni düşünmeden feda edebilirdim ama bana hiç sorulmadı.
Uriel oldum, hiç doğmadım, hiç kimse beni sevmedi, insanlar alemine gelene kadar göğün 5. Katında sırça sarayımda zorlama bir iyiliktim ben. Böyle bir varlığın kimin için ne anlamı olabilir ki?
Ben Uriel, adımı duyanınız vardır muhakkak. Dünyayı gördüm ve diğer dünyaları, uzak gök adalarını, yıldızları gördüm. Bildiklerinizi ve tüm bilmediklerinizi gördüm. Şiiri, müziği ve edebiyatı gördüm, unuttuğunuz tüm lisanları, tüm sözleri gördüm. Yeri geldi ışık oldum sizlere. Bir tek aşk işte onu da şimdi gördüm. Ne güzel şeysin sen aşk. Ne güzel bir yüzün var, bu güzellikle ancak sen olabilirsin melek. Bu hastalıklı beden bir melek, sen ise ölümlüsün, narin ve kırılgansın. Oysa sen güçlü olmalısın; ölümsüz olmalısın. Keşke senin yerine ben kaybolabilsem bilinmezlikte
Şimdi tekrar yüzünü izliyorum. Bir huzursuzluk çöktü çehrene acaba sen de mi ayrılığı düşünüyorsun. Biliyor musun? Bunu sana yapamam, gitmeliyim. Senden yaşamını alamam, gitmeliyim. Seni bu hastalıklı ölümsüzlüğün kurbanı edemem, sana zarar vermemeliyim, gitmeliyim. Ta ki bir gün cennet bahçelerinde buluşuncaya dek seni sırça sarayımdan seyretmeliyim. Tüm gücümle hayatını ışıkla doldurmalıyım. Sen bunu hak ediyorsun, hiçbir kırgınlığın olmamalı hayatta.
Belgin; Ey ölümlü güzel kadın! Eğer bir ruhum olsaydı şüphesiz onun eşi sen olurdun ama benim bir ruhum yok. Bu yüzden seni kendimden azat edeceğim ve en mutlusu olacaksın insanların, evet olacaksın çünkü artık bir meleğin var.
Bilsen ne çok ihtiyacım var sana ama gideceğim senin için gideceğim ama nasıl?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARZ CAZİBESİ
FantasyBir insan kadınının görüp görebileceği en yakışıklı erkekti. Kadim bir güzelliği vardı. Sadece tek bir kez bakmak bile insanı şair yapmaya yeterdi. Bal rengi bakışları insanı dilsize çeviriyordu. Yüzüne bakıldığında yaşını tahmin etmek mümkün değild...