0.2

1.7K 81 152
                                    

"Tekrardan kusura bakma, seni rahatsız edeceğini düşünmemiştim." kapının önüne kadar geldiğimizde gülümseyerek cevap verdim. "Önemli değil, sadece biraz daha sessiz olursanız çok sevinirim." o da kısa bir gülümsemeden sonra çıkmam için kapıyı açtı. Tam terliklerimi giyip merdivenlere yönelmişken yavaşça koluma dokunarak beni durdurdu, bütün vücudum titremişti.

"Yanlış anlama ama seninle vakit geçirmek çok hoşuma gitti. Yarın akşam yalnız olacağım, akşam yemeğini burada beraber yemek ister misin?" bir an duraksadım, gözüm hala kolumda olan eline kaydı, sonra tekrar ona döndüm. "Tabi, tabi neden olmasın?" tekrardan mükemmel gülümsemesini sunarak kolumu bıraktı. "Harika, o halde yarın akşam görüşürüz." başımı onaylarcasına salladım ve merdivenlerden indim. Kendi dairemin önüne geldiğimde yukarıdan kapı kapanma sesi yeni gelmişti.

Kalbim hala ağzımda atarken kendimi içeri attım. Yavaş adımlarla salona yürüdüm ve masanın üstünde buz gibi soğumuş olan kahveme bakıp iç çektim, gülümsememe engel olamamıştım. Perde hala yarısına kadar açık olduğundan dolayı batmak üzere olan güneşi görebiliyordum. Poyraz'ın evinde ne kadar vakit geçirdiğimi tam hesaplayamıyordum ama saatler geçtiği çok belliydi.

Kahve bardağını elime alıp mutfağa götürdüm, lavabonun içine boşaltıp bardağı tezgaha bıraktım. Perdemi de çekip tekrardan kendimi salondaki koltuğa attım. Birkaç saat önce konuşmaktan bile çekindiğim üst komşuma yarın akşam yemeğine gidecektim, inanılmaz.

Poyraz düşündüğümden çok daha farklı biriydi. Beklentilerimin tam tersi çıkması ona olan ilgimi arttırıyordu.

___

"Ne zaman gideceksin Batu?"

"Bilmem, birazdan çıkarım sanırım."

"Sakın geç kalayım deme, tamam mı?"

"Mümkün değil, eminim bir an önce gitmek için can atıyordur."

Sergen ve İlayda telefonun ardından gülerken ben de üstümü değiştiriyordum.

"Saçmalama Sergen, kibarlık olsun diye gidiyorum."

"Evet, ben de onu diyordum zaten."

İlayda hala gülerken gözlerimi devirdim. Aynada son kez kendime bakıp saçlarımı düzelttikten sonra tekrar ikisine döndüm.

"Her neyse, şimdi yukarı çıkacağım. Eve gelince tekrar konuşuruz."

"En ufak detayına kadar!"

İlayda'nın heyecanla dediği şeye karşı gülümsedim.

"Aklınızdan ne gibi senaryolar geçtiğini bilmiyorum ama tamam, konuşuruz."

"Hadi hadi, oyalanma daha fazla. Kim bilir neler hazırlamıştır şimdi."

Sergen ve İlayda kendi aralarında tekrar gülmeye başladıklarında daha fazla dayanamayıp telefonu kapadım.

Kapıya doğru ilerlerken kalp atış hızım gittikçe artıyordu. Anatarı alıp evden çıktıktan sonra merdivenlere yöneldim. Her bir basamakta daha da yaklaşıyordum, ama artık o kadar korkmuyordum. 9 numaraya geldiğimde derin bir nefes alıp zile bastım. Birkaç saniye geçmeden kapı açılmıştı ve Poyraz yine mükemmel gülümsemesiyle karşımda duruyordu.

Bu defa altında şort yerine gri bir eşofman ve üstünde ise düz beyaz bir tişört vardı. Oldukça sade ama iyi görünüyordu. "Hoşgeldin Batuhan." düşüncelerimden ayrılıp ona döndüm. "Ah, hoşbuldum." içeri geçebilmem için kenara çekildi ve küçük adımlarla kapıdan girdim.

Gördüğüm manzara şaşırtıcıydı. Mutfaktaki yemek masası ortaya getirilmişti ve bütün yemekler önceden hazırlanmıştı. Pek alışılmadık şeyler yoktu masada, ama uğraşıldığı belliydi. Arkamdan kapı kapanma sesi geldiğinde dikkatimi tekrar Poyraz'a çevirdim.

"Harika görünüyor, ellerine sağlık." tek eliyle omzuma dokundu ve oturmam için işaret etti. "Daha yemedin bile, hadi otur." dediğini yapıp sandalyelerden birine oturdum, Poyraz da karşımdaki sandalyeye geçmişti. Hiç vakit kaybetmeden sofranın ortasında duran şarap şişesini aldı ve önce benim bardağıma, sonra kendi bardağına doldurdu.

"Teşekkür ederim." gülümsedi ve bardağını bana doğru uzattı. Birkaç saniye anlamsızca baktıktan sonra anlayabilmiştim. Ben de bardağımı elime alıp hafifçe onunkine dokundurdum. "Şerefe." gülerek bardağı dudaklarına götürdü. "Şerefe Batuhan." transa geçmiş gibi içişini izliyordum, bardağı tekrar masaya koyduğunda kendime gelebilmiştim.

Ben de şaraptan ufak bir yudum alıp Poyraz'ın yaptığı yemeği yemeye başladım. Ağzıma götürdüğüm ilk çatalda büyülenmiştim, hızlı hızlı yutup Poyraz'a döndüm. "Sen- sen şef falan mısın?" o da yemeğinden bir çatal alıp bana döndü. "Evet. Beğendin mi?" duyduğum cevap beni daha da şaşırtmıştı.

"Bekle, cidden şef misin?" şaşkınlığım onu gülümsetmişti. "Şef yardımcısı diyelim, hala öğrenme aşamasındayım." mesleğini hiçbir zaman merak etmemiştim, ama şu an ilgimi çekiyordu. "Bu..harika. Cidden, yediğim en lezzetli yemeklerden." tekrardan gülümseyerek başını öne eğdi, ilk defa utandığını görüyordum ve bu tatlıydı. Bakışlarını tekrar bana doğru çevirip cevapladı. "Teşekkür ederim, beğenmene çok sevindim." ben de gülümseyip tekrar yemeğe döndüm.

Sessiz geçen birkaç dakikadan sonra Poyraz'ın bakışlarını yeniden üzerimde hissetmiştim. "Sen ne iş yapıyorsun Batuhan?" ona kısa bir bakış atıp boğazımdaki lokmayı yuttum seslice. "Ben garsonum, kafede çalışıyorum." yüzüne bakmadan yemeye devam ettim. "Kulağa eğlenceli geliyor." mahcup bir şekilde gülümsedim ve bakışlarımı ona sabitledim. "Aslında köpek gibi çalışıyorum." kaşlarını kaldırdığında istemsizce utanmıştım. "Şey, üzgünüm. Yani demek istediğim, her işin zorlukları var. Öyle değil mi?"

Yüzü tekrar eski halini aldı ve gülümsedi. "Yanlış bir şey söylememiştin, rahat ol." utanç iyice vücudumu ele geçiriyordu, bana bakıp mükemmel bir şekilde gülümsemesi de bunu tetikliyordu. "Şarap içmek beni terletiyor." dedim gergin bir şekilde ve bardağımda kalan son yudumu da hızlıca kafama diktim. "Çok terlediysen üstünü çıkartabilirsin." gözlerimi büyütüp ona döndüğümde gülümsemesi iyice yüzüne yayılmıştı. "Dalga geçiyorum korkulacak bir şey yok." tekrardan gergin bir gülümseme sunup doldurması için bardağımı Poyraz'a uzattım.

"İçmek istediğinden emin misin? Pancara dönmeye başladın." sıcak iyice bastırmışken dediği şeyleri tam olarak algılayamamaya başlamıştım, sarhoş oluyordum ve bu iyi değildi. Ona rezil olmak istemiyordum, bu yüzden duracaktım. "Doldur lütfen."

***

neighbor || poybatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin