Cuma günü-Part #1

80 12 12
                                    

Merhaba sevgili okurlarımız.

 İlk hikayemize hoşgeldiniz.Iyi okumalar.Başlayalım;

Bu gün haftanın cuma günü'ydü. Şimdi soracaksınız ki, normal bir gün ne var ki, bu günde? Ama bu bizim kızlarımız için normal bir günden fazlasıydı. Çünkü bu, dertleşme ya da diğer en sevdiğim adıyla dedikodu günüydü. Kızlar Korkmaz villasının balkonunda oturmuş sohbet ediyorlardı, tabi ki abur-cuburlarla. Genelde aşk konuşurlardı ya da manyak Handenin çok-çok ilgilendiği elbiseler falan. Nil ve Hande tabi ki aşktan konuşmayı seçerlerdi. Ve Duru ve Ceren onları dinleyip sadece yorum yapmakla kalırlardı. Aslında Ceren ve Duru pek de aşka inamazlardı. Evet, var olduğunu ve de bir gün onları bulacağını biliyorlardı, ama hiç erkek peşinde koşmamışlardı. Neyse, çok uzattım gelelim ilk görüşte aşık olmuş Cerene: "Ben pratiğe gittiğimde kliniğin önünde bir yakışıklı vardı ki, görmeniz lazım dibiniz düşerdi ya çocuğa. Bir de ne oldu dersiniz?". Ceren hariç hepsi: "Ne oldu?"-dediler. Ceren ardından: "Ben ona baktığımda meğersem o da bana bakıyormuş ya o zaman tabi daha da ümitlendim. Bizim bakışmamızı bölen de patronum oldu üff ya ne güzel bakışıyorduk işte hayır ne gerek vardı ki yani. Ama var ya çocuk böyle hem sarı saçlı, hem de mavi gözlüydü. Gözünün yapısı da böyle çinlilerinki gibiydi". Psikolog ve aynı zamanda bize göre aşk uzmanı Duru Nazlı başladı ard-arda soru sormaya başladı: " İsmini falan öğrene bildin'mi bari Ceren? Araştırırdık ya ondan dedim hem biz de görürdük arkadaşımızın canımız, ciyerimiz Cerenimizn kalbini çalan yakışıklı çocuk kimmiş ya da sana layıkmıymış". Cerenin cevabı maalesef ki 'Hayır'-dı. Hande kafalarını dağıtmak için hem de çoook fazla merak ettiği için başladı sormaya: " Eee ballarım hazır'mıyız mezuniyyete?". Cevap Handenin tahmin ettiği gibi çıkmıştı. Yüzünde şeytani bir gülümseme oluştu. Hande hemen fikrini beyan etti: "E o zaman ne duruyoruz kalkın da AVM-ye gidek yahu. Vallaha otur-otur patladım be. Düşünün yani bu kadar güzel'mi-güzel abur-cuburları bırakıp AVM-ye gitmek istiyorum. Bir zahmet kırmayın beni. Gidip hazırlanayım ben, birazdan görüşürüüüz".-dedi ve gitti. Ayh egoya bak be bu nedir arkadaş, tamam, tamam kızmayın uzatmıyorum. Handenin ardından diğer kızlar da kalktılar üstlerini değiştirmeye. İlk koridora çıkan Ceren oldu. Koridor hala boştu ve daha en az 1 saat böyle boş olucağını biliyordu. Karnının gurultusu koridoru doldurdu sağ olsun. Bu yüzden mutfağa indi bir liste hazırladı önce, daha sonra hızlı ve de pratik olduğu için makarnayı çıkarttı. Tam bu esnada Duru çıka geldi. O da sofrayı kurmasına yardımcı oldu. Tam bitirdiler, Nil ve Handeyi çağıracaklardı ki, kendileri teşrif ettiler. Bunların da hissi ne kuvetli yahu hemen de hiss etmişler her şeyin tamam olduğunu. Bir kaç dakika sonra artık yemekleri bitmiş sofrayı da toparlayıb yola koyulmuşlardı.

3 saat sonra;

Evet tam 3 saat geçmiş ve sonunda alış-veriş bitmişti. Eve geldiklerinde ilk olarak Duru Nazlı ve Ceren mutfağın yolunu tutarken, elbise manyakları Nil ve Hande odalarına koştular. Koştular diyorum çünkü ciddiyim, biri villanın yanından geçse bu evde bir kavga var, diye düşünebilir çünkü. 10 dakika sonra yorgunluktan biten bu tatlış 3 kızımız- Ceren, Nil, Duru Nazlı salonda oturmuş televizyon izliyorlardı. Bu keyfi bölen kim oldu dersiniz?. Tabi ki de manyak Hande. Salona girer-girmez: "Elbisem nasıl? Bunu siz yokken aldım".-dedi. Ceren kimseye pabuç bırakmayarak lafa daldı: " Handeciğim birtanem, bebeğim senin aldığın tüm elbiseler güzel amma ve lakin abiyeciler mezuniyyet haftasını bekliyorlar, o hafta bir gelsin hele o zaman daha güzellerini alırsın. Çabuk git üstünü değiştir.!". Oov emir verdi. Haklısın Cerenciğim Vallaha bak senin yerinde kim olsa aynı şeyi yapardı net. Hande hanım üstünü değiştirip ev haline bürünüp üzgün-üzgün geri döndü. Kuruldu yerine. Tabi buna Ceren dayanamadı, gitti Handenin gönlünü almaya: "Handeciğim Vallaha bak kötülüğünü istediğimden değil, biliyorsun zaten. Ama çok fazla abartıyorsun kuzum benim". Hande "tamam iyiyim ben".-dedi. Yine de emin olamayan Ceren Handesinin yüzüne sulu-sulu öpücük kondurdu ve yerine geçti.

 
Akşam oımuştu. Nil mutfakta mısır patlatırken, Ceren filmi ayarlamaya çalışıyor, Duru telefonuyla meşgul, Hande de meyve tüketiyordu. Birden Nil: "Mısırlarımız hazır". Bunu söylediği gibi hepsi yerini aldı ve filmi başlattılar. Filmimiz bir korku filmiydi. Heyecanlı dakikalar kzıları bekliyordu..
Bir kaç dakikadır evden çığlık sesi eksik olmuyordu.. Birden Cerenin dikkatini bir şey çekti. Daha doğrusu bir ses... Bu ses kapı sesine benziyordu. Başını kızlara çevirdi ve bu sırada Duruyla göz-göze geldi. Evet o da duymuştu. Deli olmadığını ve de filmin etkisiyle olmadığı için sevinmişti, Ceren. Ama birden sesi hatırladı. Kızların harareti, heyecanı Nil ve Handeye de yansıdı. Önce filmin etkisiyle olduğunu düşündüler ancak sonra bir-birleriyle fısıldaşmalarına şahit oldular ve onları izıedir. Daha sonra Ceren Duruya: "Sen anlat ben pencereden bakayım".- dedi. Nil ve Hande de 'neyi' derken, Duru sakin-sakin anlatmaya başladı. Hande ve Nilden söz almıştı bağırmak falan yok diye. Yine de korkmuşlardı. Ceren bu sırada telefonunu aldı, bir kaç tuşa bastı ve aşağının ışıklarını açtı. Aynı zamanda da eliyle kızlara 'benimle gelin' diye bir işaret yaptı. Kızlar takıldı Cerenin peşine yavaşca indiler aşağıya. İndiler inmesine de gördükleri karşısında şok geçirdiler...

Ve bölüm sonu. Evet sevgili okurlarımız yorumlarınızı merakla bekliyor olacağız.

Püsküllü BelalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin