#5

19 6 6
                                    

Duru artık dayanamamış, yukarıya çıkmış ve kapıyı çalmıştı. 'Gel', sesini duyduktan sonra da içeri girmişti: "Ceren, bir az daha iyi'misin, kuzum?." Ceren sadece kafa sallamakla yetinmişti.

Durudan devam: "O zaman hadi aşağı gelin. Size ve ekibe anlatacaklarım var." Cerene yardımcı olmaya çalışarak aşağıya indiler, boş kalan yerlere oturdular. Bu sırada Duru: "Çok güzel. Herkesler de burada olduğuna göre, anlatıyorum. Şimdi, Ceren dünün kamera kayıtlarını açmaya çalıştığında, dünle ilgili hiçbir kayıt bulamadık. Eve biri girmiş olmasaydı, dünle ilgile en azından villanın önünden geçen ablalar ya da amcaları görürdük. Ya da en azından giriş kapısının boş olduğunu da izleye bilirdik." Meriç: "Yani sen diyorsunki, eve biri girmiş, Cereni boğmuş sonrasında da kayıtların hepsini silmiş ve gitmiş, doğru'mu anlamışım?." Duru: "Evet, kesinlikle." Ceren ayağa kalktı, Durunun yanına gitti ve ona hiç olmadığı kadar sıkıca sarıldı, Duru da ona karşılık verdi. Ece: "Şimdi nolacak?." Duruya teşekkür niteliğinde sarılan Ceren ondan ayrılıp yerine dönerken, Duru da: "Meriçin dediğini uygulayacağız." Cem: "Ne demişti ki Meriç?." Meriç de bu sırada, planın ne olduğunu açıkladı. Plan anlatımını bitirdikten sonra, Ceren: "Ama unuttuğunuz bir detay var." Hepsi meraklı bakışlarını dikmiş, Cerenin ağzından çıkacak kelimeyi bekliyorlardı. Ceren devam etti: "O adam buraya girdiğinde, siz erkekler evde yoktunuz. Yani bu durumda sizin saklanmanız gerekecek." Tolga: "Anlaşıldı o zaman kaptan." Derken hepsinin yüzünde küçükte olsa gülümseme oluşmuştu. Sonra Aras: "Arkadaşlar, biliyor'musunuz?." Hepsinden 'neyi?' sorusu duyulmuştu. Aras devam etti: "Dünya dönermiş, ay da köfte." Tolga: "Senin yapacağın şakaya ya." Ceren bu şakayı duyar-duymaz, katıla-katıla gülmeye başladı. Cem bu anı hiç kaçırır'mı, tabii ki de hayır. Ona yine o güzel bakışlarıyla bakıyordu. Duru bu anı ölümsüzleşdirmek adına gizlice resimlerini çekti. Bu sırada Cerenin fotoğrafını çeken kişi tek Duru değildi..  
Hande: "Normalde, böyle şakalara hiç gelemez. Hatta bizi terlikle kovalardı bu kız ya, ne komik geldiyse artık." Aras: "Tatlım, bu şakada tek bir fark var. Önceden onu siz yapıyordunuz, şimdi ise ben yapıyorum." Hande de tatlımda takılı kalmıştı. Ece: "Evet arkadaşlar, güldük, eğlendik çok güzel. Ama şimdi acıkanlar mutfağa gelsin." Bu kadar şey yaşandı, stres oldular illa ki acıkmışlardı. Yemekler hazırlandı, yendi. Ceminse aklına amcası gelmişti. Ne de uzun zamandır onu düşünmüyordu. Onu aramaya bile gitmedi. Ne kadar kötü bir yeğen olduğunu düşünüyordu. Aslında, aramaya kalkarsa polisler onu yakalardı. Ama o suçsuzdu, kendisi de biliyordu bunu. Kendi-kendine diyordu ki, şu Cerene zarar veren adamı bulalım, derken aklına bir şey gelmişti: "Bayılttığımız adam nerede?." Tolga: "Hangi bayılttığımız adam?." Cem: " Sanki her gün on tane adam bayıltıyormuşuz gibi konuşma be, oğlum." Aras: "Hatırladım abi. Merdivenin altında bir boşluk var oraya bıraktık." Cem yemeğini yarıda bırakıp oraya gitti. Adam uyanmıştı. Cem: "Çocuklar, gelin buraya." Yemek yiyen diğer herkes, Cemin yanına gittiler. Meriç: "Ne oluyor, Cem?." Cem: "Bodruma bir sandelye bırakın, sonra da orada bizi bekleyin. Meriç sen benimle kal, diğerleri dediğimi yapın. Biz de adamı getirelim." İtiraz etmeden, Cemin isteğini kabul ettiler ve aşağıya indiler.  Onlar sandelye alıp, aşağı inerken, Cemle Meriç de adamı aşağıya götürdüler. Adamı sandalyeye oturttular, ağzındakı bantı açtılar: "Hahahahaha." Meriç: "Bu niye bu kadar gülüyor?." Cem: "Kimsiniz?!." Adam hala boş-boş bakıyordu Cem'e. Tolga: "Cevap versene, lan." Sahte polis: "Birazdan cevap alırsınız, korkmayın." Dışarıdan polis siren sesleri duyuldu. Meriç adamın ağzına bir tane güçlü bir yumruk atıp onu bayılttı, bantı tekrar ağzına kapattı, saklandıkları yere tekrar gittiler. Bu sırada polisler zile basıyordu. Kızlar koşar adım yukarı çıktılar, üstlerini düzelttiler. Duruyla Ceren kapıyı açarken, Ece ve de Hande de mutfağı temizlediler. Ceren: "Merhaba?." Polis memuru: "Merhaba, hanımefendi. Arama iznimiz var, kenara çekilin ve zorluk çıkarmayın." Ceren: "Sizin polis olduğunuzu nereden anlayacağız?" Polis memuru bunun üzerine, polis kimliğini gösterdi. Kızlar doğru olduğuna emin olarak, onların içeri girmesine izin verdiler. Kızlar salonda oturmuş bekliyolardı. Bu sırada Ece: " Yine'mi polis Allah aşkına?." Duru: "Evet, maalesef." Hande: "Yok, yok olmadı böyle ya. Bir-iki oda onlara da verelim hep birlikte yaşayıp gidelim. Nedir bu polis maceramız arkadaş ya? Sanırsın devlet büyüğünü öldürdük de, buraya gömdük." Bunu söyleyince kızları gülme tuttu. Polis memuru elinde bir erkek ceketiyle kızlara sorgu dolu gözlerle bakıyordu. Kızlar bir polise, bir de bir-birlerine bakıyordular. Polis memuru: "Bu sizin'mi?." Ceren: "Ben bir yakından bakayım hele şuna." Cekete doğru gitti ve eliyle o taraf bu tarafa çevirmeye başladı, güya inceliyordu. Ceren kızlara 'yardım edin' dermiş gibi bakıyordu. Duru duruma el koymak adına, Cerenin yanına gidip, ceketi ondan aldı. Bir az incelemeden sonra: "Bu ceket, şey.., benim erkek kardeşimin de ben giyimiştim ve de arıyordum. Sorması ayıp nereden buldunuz bunu?." Polis memuru: "Bodrumdan bulduk-bulmasına da, siz bu ceketi aradığınıza emin'misiniz?." Duru: "E-evet, elbette, sadece bodruma girmekten bir az çekiniyorum da.."  Bunu söylerken kıvranıyordu aynı zamanda, inandırıcı olsun diye. Yemezler Duru hanım, yemezler. Polis yemişe benziyordu. Komiser olduğunu düşündüğümüz kişi: "Hadi arkadaşlar, yine bir şey çıkmadı. Siz çıkın ben geliyorum." Polisler dışarıya usulca çıkarken tekrar Komiser, bu defa kızlara doğru: "Hanımefendiler, hiç bir suçluya yardım ettiniz'mi?." Hande: "Evet ettik." Komiser: "Nasıl? Ne zaman?." Kızlar, Handeye sorgular gibi bakıyordular. Hande: "Geçen yıl." Komiser: "Geçen yıl? Daha açık olur'musunuz lütfen." Hande: "Bir erkek kankam vardı ve diğer sınıftaki kıza aşıktı. Ben de onların sevgili olmasına yardım ettim. Aşkda da acı varsa, o da bir suç olabilir bence." Komiser de ciddi-ciddi dinliyordu ya. Ece ortamı yumşaltmak adına: "Komiser bey, arkadaşımızın kafasında bir az problem var da, siz ona bakmayın. Onun adına özür dilerim sizden. Boşu-boşuna sizi de meşgul ettik." Komiser: "Peki, sorun yok. Sanırım bu dava bitene kadar, sık-sık görüşeceğiz.."-dedi ve gitti.

Selamlar, gençler. Hikayemize bir şans verdiğiniz için teşekkür ederiz. Sizden ricam bölümü okuduktan sonra aşağıda bulunan yıldıza basmanız. Bu da hikayemizin daha fazla insana ulaşmasına yardım ediyor. Hatta yorum da yaparsanız, mesela; yazı hatalarımız varsa onları söyleye bilir, karakterlerde neyi beğenip, neyi beğenmediğinizi belirte bilirsiniz.

Püsküllü BelalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin