Birden polis siren sesleri duyuldu. Hepsi hızlıca yukarıya geri döndü. Polis bu villaya değil diğer villaya gitti. Hem iyi hem kötü bir şeydi bu. Sonra kapı çaldı. Gelen kimdi dersiniz?...
Acele etmeye çalışarak Ceren kızların yardımıyla ve de erkekleri dinlemeden, çocukları oraya kilitledi, her şeyi yerli-yerine bıraktı ve hiç bir şey olmamış gibi kapıyı açtı. Tabii bu sırada kızlar Cereni takip ediyorlardı. Ceren kapıyı açtı sonunda ve gelen Cerenin babası-Polat Korkmaz'dı. Ama her kesin unuttuğu bir detay vardı, Polat Korkmaz bir polisdi. Neyse, neyse Polatı içeri davet ettiler, çay falan ikram etmek istediler ama adam hepsine 'Hayır' diye cevap verdi. Polat kızların oturmasını rica ederek konuşmaya başladı: "Kızlar şey, neyse, direk söyleyeceğim. Yakındaki villada bir cinayet işlenmiş bu yüzden burada kalmanız pek mantıklı değil".- Ricadan çok, bir emir gibi söylemişti bu son cümleyi. Kızlar bunu duyduktan sonra hepsi korku, endişeli gözlerle bir-birlerine baktılar. Ceren babasını ikna etme çabalarına girdi: "Babacım, bak biz burada güvendeyiz, hem unutdun'mu bizde Alex de var". Polat bey pek de ikna olmuşa benzemiyordu. Cerenle kızlar tekrar bakıştılar. Bu sırada Duru:" Polat amca, eğer bizde Alex olmasa ya da sizin kontrolünüz altında olmasaydık, sizin ricanızı yerde bırakmaz, hemen kabul ederdik". Polat düşünceliydi, tam bir şey söyleyecekti ki, telefonu çaldı. "Bulundu'mu?"- tarzında bir şeyler söyleyip alal-acele çıktı gitti. Kızlar o "bulundu'mu?" lafını duyunca tedirgin oldular. Ece çok güzel bir teklif sundu ortaya: "Hadi temizlik yapmamız lazım acilen". Duru sazan gibi konuya dalıp kimsenin bir şey demesine izin vermeden azarladı Eceyi: "Kızım manyak'mısın ya? Ne temizliği Allah aşkına? Bu durumda temizlik'mi.."- cümlesini tamamlayamadan, Ece durumu izah etdi: "Hayır, Durucuğum ben öylesine bir temizlikten bahsetmemişdim ki, canım benim. Benim bahsettiğim şey; hani bizim şu hala da tam olarak tanımadığımız "arkadaşlarımız" var ya onların ayak izlerini, el izlerini temizlemekten bahsediyorum". Duru da fazla çıkıştığını anladı ve özürünü diledi. Ecenin mantıklı teklifi üzerine temizlik görevini başarıyla tamamladılar. Ama unuttukları bir detay vardı. Erkekleri bodrumda unutmuşlardı. Ceren: " Allah kahretmesin ya, kızlar takip edin beni, bir şey de sormayın". Akıllı kızımız, kızlarla birlikte bodruma indi ve erkekleri oradan çıkardılar. Meriç: "Sonunda yani, gelmeseniz ölücektik artık". Duru: "Bunun da dilini yavaş-yavaş çözüyorum ha. Söylemek istediği kısaca teşekkür ederimdi. Bunu söylemek bu kadar zor olmamalı". Meriç bunun üzerine hiç bir şey söylemedi. Konuşmayı fazla sevmiyordu galiba. Cem: "Polisler ne için gelmişlerdi?". Ece: "Ha, hiç bizi buradan almak için". Tolga: "Almak için, derken..?". Duru: "Şimdi, ee, şey, bizim atladığımız çok önemli bir detay var. Cerenin babası, yani namıdeğer Polat amca polis. Buraya da bizi uyarmak ve de buradan taşımak için gelmişti. Ama biz sanırsak onu ikna ettik". Tabii bunları konuşurken mutfağa gelmişlerdi. O sırada Cem: "Bakın kızlar, tamam bunu söylemeyi unutmuş ola bilirsiniz. Birinizin babasının polis olması demek, zaten bizi bir gün mecbur kalıp ele vereceğiniz demek. Bu durumda..". Ceren: "Bu durumda, ne Cem?". Cem: "Her şey için teşekkürler, kızlar. Ama artık bu durumda burada kalamayız". Ceren: "Hey, hey, hey nasıl burada kalamayız ya?. Sizi ben ağırlıyorum." Cem, Cerenin karşısına dikilip, gözlerinin en derinine bakmaya çalışarak: "Bak Ceren, çabandan dolayı seni takdir ederim. Ama benim ve de arkadaşlarımın bir erkeklik gururu var ve bunu daha fazla ayaklar altına sermeyelim."- dedi ve ona sımsıkı, bırakmak istemezcesine sarıldı. Ceren de onun sarılmasına karşlılık verdi. Neredeyse bir kaç dakikadır sarılıyordular ve bunu bölen Meriç oldu: " Abiciğim hadi ama." Duru Meriçi salona götürerek: "Yahu, izin ver sarılsınlar da. Sana zararları mı var, Allah aşkına o sevgi pıtırcıklarının?." Merçi: " Ne sevgisi arkadaş ya? Sevgi falan yok sadece teşkkür için sarıldı ona." Duru: " O yüzden'mi Ceren de ona karşılık verdi ve hala daha da ayrılmadılar, gerizekalı?". Meriç: "Hop, hop, o kadar da uzunboylu değil be. Gerizekalı falan, konuşmalarına dikkat et Duru. Kimseye benimle böyle konuşmasına izin vermem. Sen hem kızsın diye susuyorum, hem de bize yardım ettiğiniz için." Durunun cevabını dinlemeden mutağa daldı ve Cemin kolundan tuttğu gibi Cerenden ayırdı: "Hadi oğlum yeter, lan. Gidiyoruz çocuklar, hadi. Hadi daha bot falan ayarlamamız lazım." Ceren: "Bot?." Meriç: "Ne sandınız küçük hanım?, bu ülkede yaşayamayız artık herhalde". Bunu söyler-söylemez kapıya yöneldi. Ceren koşar adım kapıya gitti ve Meriçin önünü kesti: "Ben bitti demeden bitmez.!". Meriç: "Hayırdır?, yoksa sen aramızdan birinden hoşlanıyormusun da bu yüzden'mi bu kadar korumacı tavrın?". Ceren: "Bana söyleyene bakın hele, ne o bakıyorumda çok iyi biliyorsun birinden hoşlanmayı?." En iyi savunma saldırıdır, yürü be kızım. Meriç: "Ceren hanım inkar etmiyor. Bir bu eksikti. Hay ben böyle işin içine ediyim ya. Bir ergen yüzünden hapislerde sürüneceğiz amk ya." Cem: "Oğlum dur bir. Sövme, lan. Ceren, lütfen sen de uzatma, çekil de gidelim." Meriç: "Bu ne kibarlık lan? Yoksa..?". Tolga: "Yeter abi ya. Zır,zır,zır ne kadar konuşuyorsunuz ya. Hadi gidiyorsak, gidiyoruz. Ceren çekil oradan." Ceren tam bir şey söyleyecekti ki, telefon çaldı. Gidip telefonunu aldı ve açtı: "Efendim, baba. Ne? Ha, şey kamera ha, tamam. Hemen baba, tamamdır". Cerenden devam: "Çocuklar, kamerayı nasıl unuttuk ki biz ya?. Hadi yukarı çıkıp şu kayıtları silelim". Hande: "Neyden bahsediyorsun, Ceren? Ne kaydı?". Ceren: "Allahın cezası kaydı, Hande. Ne kaydı olacak, Allah aşkına. Kamera kaydı var ya. Hani geçen gün erkeklerin eve girme kaydı. Ondan bahsediyorum, gerizekalı". 'Anladım' der gibi kafa salladı. Hepsi yukarı çıkıp kayıtları kontrol etmeye başladılar. Bir-iki dakikadan sonra kayıtlar bulunmuş, incelenmiş ve ortadan kaldırılmıştı. Tam yine erkek grubu gitmek için ayaklanmıştı ki, kapı çaldı. Erkekler bodruma doğru inerken, kızlar sanki uyumuşlardı da yeni uyanmışlar gibi bir hava verip aşağıya indiler. Kapıyı açan Handeydi: "Merhaba?". Gelen kuryeydi:"Merhaba, hanımefendi. Bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakmayın ama paket size". Hande: "Şey, yalnız biz bir şey sipariş etmedik ve de bu saatte..?". Kurye: "Nasıl olur ama adress burası?, bir yanlışlık olmadğına eminim. İmzalayın şurayı da gideyim". Hande mecbur kağıdı imzaladı, kuryeni yolladı ve kızlara geri döndü. Tabii bu sırada erkekler bir tehlikenin olmadığını anlayarak kızların yanına geldiler. Aras: "Ne oldu? İyi'misiniz?". Ece: "Paket gelmiş." Tolga: "Tamam açın da bakalım, o zaman bir sakıncası yoksa." Paketi açtılar. Paketin içinde bir zarf üstünde çiçek bir de, not vardı. 'Ceren'im için' yazıyordu. Hande bunu sesli şekilde dile getirdi. Ceren kutuyu aldı ve yavaş-yavaş açmaya başladı. Kutunun içinden parfüm ve bir not daha çıkmıştı. Notta şöyle yazıyordu: 'Sana ve senin kokuna layık değil ama, yine de bunu koklayınca aklıma sen geliyorsun. Yeni kokunu almak için sabırsızlanıyorum..'