#4.-Kabus'mu, gerçek'mi?

25 7 2
                                    

 Dışarıdan polis siren sesleri duyuldu. Polis arabasının bu villaya geldiğini sandılar, lakin bu böyle olmadı. Daha sonra kapı çaldı...

Ceren villanın sahibesi olarak kapıya gitti, Duru da onu takip ediyordu. Kapıyı açtı. Gelen iki yaşlı amcaydı; ikisinin bir-birinden neredeyse, farkı yoktu. İkiz gibiydiler ya da değildiler, kim bilir? Emir: "Merhaba kızım. Bu saatte rahatsız ettiğimiz için kusurumuza bakmayın. Ama müziğin sesi tüm siteye yayıldı. Uyuyamadık bir türlü, biz de gelip uyaralım dedik. Neyse, anlamışsındır umarım, görüşürüz." Ceren: "Peki, amcacığım."-dedi ve kapıyı kapattı. Duru müziğin sesini kıstı. Cem: "O, yaşlı bunakları hiç gözüm tutmadı. Onlara bağırmamak ve ya da sövmemek için kendimi çok zor tuttum." Meriç: "Evet, haklısın abi." Ceren: "Neden bu kadar tepki gösterdiniz ki? Normal, iki yaşlı adamdı işte." Meriç: "Sen inandın, yani "normal" olduklarına?" Ceren: "Evet, tabii ki, de inandım." Cem: "Ceren bak güzelim, bu ve bu tarz özel sitelerde evlerin ses sistemi diğer evlere yansımaz ve ya da ses gitmez." Ceren, 'güzelim' lafından sonrayı duymamıştı bile. Çoktan hayale dalmıştı bile, deli kız. Tolga ve Aras da onlar konuşurken, bayılttıkları adamı merdiven altındaki boşluğa taşımış, elini-kolunu bağlamıştılar. Duru: "Durun ya, siz neden döndünüz?". Meriç: "Keşke biz de anlasak niye döndüğümüzü değil'mi, Cem bey?." Cemin, şimdilik bu soruya verebilecek bir cevabı yoktu. Cereni sıcak bastığından saçını topladı. Bu sırada Cem onu izliyordu. Cerene melul-melul bakarken bakışları değişti. Cem: "Ceren?" Ceren: "Efendim, Cem?" Cem: "Boğazındaki izler de ne?". Ceren: "Ne izi, anlamadım da?" Cem: "Lan, kızım boğazında kırmızı izler var, biri sana bir şey'mi yaptı yoksa?" Ceren: "Hiç bir şey anlamıyorum, gerçekten bak." Cem sinirlerine hakim olmaya çalışarak, kızın kolundan ola bildiğince yumuşak bir şekilde tutup, bulduğu ilk aynanın önüne getirdi. Ceren şok olmuştu. Cem: "Ee, şimdi söyle bakalım ne bunlar?." Hepsi şaşkın-şaşkın ikisini dinliyordu. Ceren: "Ben, ben, ben..". Cem: "Ne ben?." Bu srada Duru, Ece ve Hande Cerenin yanına gelmiş ve ona destek olmaya çalışıyorlardı. Duru: "Evden dışarı da çıkmadık ki, hiç. Nasıl oldu bu izler ya?". Ceren kabusunu hatırladı: 'Eve bir erkek girmiş, onu boğmaya kalkmıştı. Ceren direniyordu, adamın ellerini çekmeye çalışıyordu ama gücü yetmiyordu. Etrafına baktı belki kızlar uyanırda yardım ederler diye. Ama bu da sonuç vermemişti. Bağırmaya da çalışıyordu aynı zamanda. Ama yine yaptığı hiçbir şey sonuç vermemişti. Ama şoke eden bir şey oldu; adam Cereni öldürmek yerine ağzına bez tıkadı. Kulağına doğru eyilip: "Sen benim kadınımsın!".-demişti. Sonrası boş karanlık ve yalnızlıktı.' Ceren kendi-kendine mırıldanıyordu: "Hayır, olamaz. O, bir kabustu eminim..". Duru: "Yahu, ne kabusu, ne olamaz, neden eminsin sen ya?". Duru artık dayanamayıp, Cereni silkelemeye başladı. Cerenin gözünden istemsiz yaşları akıyordu, delirmişti sanki. Ece: "Hadi, güzelim kendine gel." Bu sırada Aras bir bardak su vermişti Cerene. Ceren 'teşekkür ederim' tarzında bir şeyler mırıldandı. Duru, duruma el koymak adına, diğer kızların da yardımıyla, Cereni kanepeye oturttular. Ceren bir nebze de olsun, sakinleşmişti. Ceren: "Tamam, anlatıyorum, ama ben deli değilim, gerçekten." Tolga: "Elbette, deli değilsin, güzelim." Ceren, Tolgaya minnetdar bir gülüşle baktı. Önce gördüğü kabusu anlattı,  kızlar da onu dikkatle dinliyor ve de onaylıyordu. Cem: "Hay, şerefsizin evladı." Meriç: "Eğer, böyle bir şeyin gerçek olduğunu düşünüyorsan, o zaman, kamera kayıtlarına bakman gerekiyor." Ceren bunu daha önce niye düşünemediğini sorguluyordu, kendi içinde. Ama daha fazla düşünmemek adına: "Evet, çok ama çok haklısın, Meriç. Şimdi senin dediğini yapıp, kamera kayıtlarına bakacağım. Benimle gelmek isteyen gelsin." Kızlar ve de diğerleri meraklarını gidermek için onunla birlikte yukarı çıktılar. Ceren dünkü kamera kayıtlarını açtı, ama kayıtlar yoktu. Denedi-denedi, hatta, tekrar denedi ama sonuç değişmedi. Bilgisayarı geri kapattı. Düşündü-düşündü, ama bir sonuç bulamadı. Kendini tutamadı ve ağladı, ağlarken de: "Be-ben de-li değili-m ge-ge-gerçekten." Cem onun kafasını göğsüne bastırdı: "Tamam, güzelim deli değilsin. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz." Fısılıtı ile de: "Çıkın siz sakinleştiğinde getiririm." Diğerleri bu durumu anlayışla karşılayıp, odanın kapısını da kapatıp çıktılar. Aşağı indiler, kanepelere, koltuğa oturdular. Ece kızlara: "Sizce eve gerçekten biri girmiş'midir?." Hande: "Bence, girseydi haberimiz olurdu." Duru: "Haklı ola bilirsin Handeciğim, ama Cerenin anlattığına göre biz onun, bir adam tarafından boğulduğu zamanda salonda yoktuk." Aras: "Ee şimdi nolacak?." Duru: "Bu konuda ne olacağı ile ilgili kimse bir şey söylemez, Aras." Meriç: "Aklıma bir şey geldi." Duru: "Nedir o, paylaşmak ister'misin?." Meriç: "Evet, tabii ki de. Şimdi Ceren bu olayı gerçek sanıyor, haklı da ola bilir. Bunu denemenin tek bir yolu var. Hani derler ya, suçlu olay yerine geri döner diye. O gün ne olduysa, aynı şeyleri tekrarlatalım. Bakalım o adam yine gelecek'mi, eğer bu bir rüyadan ibaret değilse.." Meriçi dinlerken, ona haklılık payı vermişlerdi. Duru: "Ceren haklı bu bir rüya ya da kabus değil, artık eminim." Tolga: "Nasıl bu kadar emin ola biliyorsun, Duru?." Duru: "Cerenler hele bir gelsin de, o zaman anlatırım." Onlar teorilerini sayarken, Cem de hala Cereni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ona sarılmış, saçlarını okşaya-okşaya sakinleştiriyordu: "Cerenciğim, bunu her kim yaptıysa, sana söz veriyorum onu bulacağım. Ne pahasına, olursa olsun." Ceren de bu sırada ona daha sıkı sarıldı: "Teşekkür ederim, Cem, çok teşekkür ederim." Cem: "Rica ederim, ama ben bir şey yapmadım." Cem, Cereni kollarından kopardı, ellerini Cerenin yüzüne koydu ve onun göz yaşlarını sildi: "Bak, güzelim benim, ağlamana gerek yok. Ağlanacak bir şey de yok. Sen güçsüz biri değilsin ki, Ceren. Hadi gel yüzünü yıkayalım." Cem, Cereni banyoya götürdü, yüzünü yıkamasına yardım etti. Sonra da odaya geri döndüler. Duru artık dayanamamış, yukarıya çıkmış ve kapıyı çalmıştı. 'Gel', sesini duyduktan sonra da içeri girmişti: "Ceren, bir az daha iyi'misin, kuzum?." Ceren sadece kafa sallamakla yetinmişti.

Püsküllü BelalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin