Ceren: "Ne dedin buna? Niye ağlamaklıydı ki?." Duru: "Boşver daha önemli sorunlarımız var, Ceren." Ceren, onun bu kararlı davranışını çok beğenmiş ve bu yüzden ona, bunun üzerine tek kelime etmemişti. Ve bu sırada Cerene mesaj gelmişti..
: 'Çünkü, bir erkeği delirtecek kadar çok güzelsin..' Ceren gelen mesajı sesli bir şekilde okudu, ama mesaja cevap yazmadı. Ceren: "Aldın mı cevabını, Durucum?." Duru: "Kesinlike aldım." Meriç: "Nasıl yani? Sen bekliyor muydun ki, böyle bir şey?." Duru: "Elbette. Bu tarz başka cevaplar bile bekliyordum." Tolga: "Çüş." Ceren: "Onun şeytanlık derecesine kimse yetişemez haberiniz olsun." Ve tekrar Cerene mesaj gelir: 'Duru arkadaşına söyle istediği cevapları hep göndereceğim.' Ceren, Duruya: "Duru bunu dinle."-dedikten sonra mesajını sesli şekilde okudu. Duru bu kez Cerenin kulağına fısıltı ile: "Cerencim, telefonunu tamamen kapatmanı ve buzdolabına koymanı rice ediyorum." Aras: "Korku filmlerindeki başrol gibisin, Duru." Duru: "Sağ ol, canım. Ama bu daha bir başlangıç." Cem: "Şeytanice de kahkaha at tam olsun. Hem, Cereni nereye gönderdin?." Duru: "Sapıktan kurtulacağı bir yere gönderdim. Hiç kuşkun olmasın." Hande: "Mutfağa gitti işte, çok ta uzak değil." Duru: "Sen ne yiyip, içiyorsun da kafan böyle çalışıyor be?." Ece: "Bağırmasana kıza ya." Duru: "Bağırmadım ki, zaten neyse." Bu sırada Ceren geri döndü: "Evet şimdi nolacak?." Duru: "Eve gelecek ya da üçünüzden birinin telefonuna ulaşmaya çalışacak." Cem: "O herif eve girerse, sağ çıkmaz söyliyeyim." Duru: "Sinirlerine hakim olman gerek, Cem. Planım tıkırında giderse adamı direk polise yollarız. Ya da senin istediğin gibi adamı öldürür, daha sonrasında da onun parçalarını tek-tek ayırıp kendi evinin kapılarına gömeriz. Ve bu sayede kimse ona ne olduğunu anlamaz." Aras: "Midem bulandı, lan." Tolga: "Katılıyorum, Arascım. Kızlar, siz nasıl normal karşılıyorsunuz bu kızı?." Ceren: "Siz daha onu yeni-yeni tanıyorsunuz, bizse uzun zamandır arkadaşız. Ve şunu çok iyi biliyoruz ki, eğer Duruya ve onun sevdiklerine zarar verecek olursanız, sonuçlarına da katlanırsınız." Meriç: "Duru, sen şimdi ciddi-ciddi adam öldürdün mü yani?." Duru: "Hem de tahmin edemeyeceğin kadar çok." Cem: "Sen ciddisin?." Ceren: "Duru insanları fiziken değil, ruhen öldürmeği üstün tutuyor. Hepsini de bu şekilde öldürdü zaten." Tolga: "Ruhların katili, Duru." Duru: "Yeni lakaplara hep açığım. Karnınızın gurultusunu duyar gibiyim."
Onlar mutfağa giderken, ben de sizi şu sapıkla tanıştırayım. E artık zamanı geldi, hatta geçiyor bile..
Korkmaz villasının tam karşısındaki villada ikiz amcalarmız vardı, hatırlarsanız: Emir ve Demir. Bu ikiz amcaların aslında sahte isimleriydi. Gerçek isimleri: "Amir ve Tamirdi." Şaşırdınız değil mi? Onların isimleri de, soyisimleri de hint kökenli. Neyse, neyse bunlar önemli şeyler değil zaten. Asıl önemli olan Emir gerçek adıyla-Amir, Cereni ele geçirmek isteyen adam. Neden mi bu kadar çok istiyor? Cevabını, kendi de vermişti zaten. Gerçek cevabı ise, zamanı geldiğinde alacaksınız. Şimdi onların evinde neler oluyor bir göz atalım isterseniz..
Emir ve Demir amcaların, yaşadıkları bu villada, asansörle inilecek bir mesafesi olan, kısaca baya bir aşağıda odaları vardı. Bu odada da Cemin amcası yaşıyordu. Aynen öyle doğru okudunuz. Bu cinayet süsünü verende, Emir ve Demirdi zaten. Neden'mi? Çünkü, Cemin Cerene aşık olduğunu görmüştü. Ve bu yüzden ondan, onun hayatında kalan en değerli varlığı ve en son akrabasını öldürmek istedi. Pardon, cinayet süsü verdi. Emir ve kardeşi Demir, Cerenin telefonuna ses dinleme cihazı yerleştirmiştiler. Hatta ve hatta evlerinin bazı köşelerine de kamera saklamıştılar. Hepsi, Cereni izlemek ve dinlemek içindi. Ne sapıklıl ama. Ha unutmadan, Cerenin rüya diye gördüğü şey aslında gerçekti. Bunu yapan da yine, Emirdi. Şimdi villamıza geri dönelim. Çocuklar yemeklerini yemiş ve Duru söze başlamıştı: "Arkadaşlar, sözüm erkeklere. Siz saklanıyorsunuz iyi, hoş da nereye kadar saklanacaksınız? Yük olduğunuzdan değil, yanlış anlamayın ama, öylesine bir merak işte." Meriç: "Biz de bir bilsek. Ama polisler bizi aramayı bırakmış olabilirler bence." Duru: "Yanılıyorsun. Bırakmamışlardır, sadece gizliden arıyolardılar. Farkındaysanız üzerinden bu olayın bir haftaya yakın bir sürü geçti ve bizim villaya gelen-giden yok." Tolga: "Demek ki, bıraktılar." Ceren: "Duru haklı. Kesinlikle bırakmadılar. Hala arama çalışmaları devam ediyor, eminim." Ve bu sırada kapı yine çaldı. Tolga: "Meriç, kapıyı kırınca haber ver, yok etmesi de benden, abicim." Ceren: "Şakanın sırası değil, içeri geçin." Ece kapıya doğru gitti ve açtı: "Selam?." Kurye: "Selam. Ceren Korkmaz, siz'misiniz?." Ceren, Ecenin yerini aldı: "Buyurun, benim." Kurye: "Şurayı imzalayın, lütfen." Ceren: "Ben bir şey sipariş etmedim ki, ama." Kurye: "Sizin adınıza hediye gönderildi, hadi çabuk imzalayın. İşim-gücüm var." Ceren: "Off yine'mi? Ayh, tamam." Kurye, Cerene paleti teslim ettikten sonra, motoruna bindi ve gitti. Ceren kapıyı kapatıp, yerine geçecekti ki, Cem: "Ver bakalım, neymiş bu paket." Sinirlenmeye başlayan, Cem paketi bir hışımla açtı ve üstünü okudu: 'Gönderdiğim mesajları, okumaman ne yazık. Al bunu kullan. Belki bir gün sesimi de duyarsın..' Cem mesajı okuduktan sonra, notu kenara atıp paketi açtı ve içinde son model bir telefon buldu. Duru: "Bu kadarını da bilmesin, ama." Cem: "Şerefsiz ya. Ben seni bulacağım, oğlum. Sen kiminle oynadığını bilmiyorsun, şerefsiz." Duru: "Bir dakika. Sakin ol, Cem. Aklımda çok güzel bir plan var. Ama öncelikle bu telefonu kapatmamız lazım." Eline telefonu aldı ve tamamen kapattı. Ceren: "Anlat, tatlım." Duru: "Başlıyorum, kemerleri bağlayın. Şimdi o veya onlar Cereni canlı şekilde istiyorlar, bu cepte. Bu yüzden onların istediğini, onlara vereceğiz. Anlaşıldı'mı?." Ceren: "Beni onlara'mı vereceksin yani, Duru? Doğru'mu anladım." Sesindeki hayal kırıklığı...
Neyse, neyse. Duru: "Hayır, bebeğim. Ben hiç öyle bir şey yapar'mıyım. Yanlış anladın ya da anladınız. Şimdi, seni en en ve en mükemmel halinde dışarı salacağız ve biz de bu sırada seni takip ediyor olacağız. Ama tabii ki, ola bildiğince dikkatli ve gizli bir şekilde. Onlar seni en güzel halinde ve canlı bir şekilde ele geçirdiklerini sanacaklar. Bu sırada polise haber vereceğiz ve onları tutuklattıracağız." Cem: "Ben öyle kenarda durup izleyemem, üzgünüm. Gider hepsini döverim." Meriç: "Bir gün birini dövmesen rahatlayamazsın, abi." Tolga: "Lan, Hasan." Ece: "Ne olmuş, Hasana?." Aras: "Onunla hiç ilgilenmedik ondan bahsediyor." Cem: "Meriç, Tolga ve Aras benimle gelin, şu adama bir bakalım." İtiraz etmeden, Cemi takip ettiler. Bodrumda indiklerinde, orada olan manzarayı görünce çekindiler Hasana bakmaya...