Komiser: "Peki, sorun yok. Sanırım bu dava bitene kadar, sık-sık görüşeceğiz.."-dedi ve gitti.
Bu da ne demekti şimdi? Ama çok da emin konuşmuştu sanki. Bu durum fazlasıya can sıkıcı ve de tehlikeliydi. Suçlu korumak dediğinde, kızların kafası karışmıştı. Doğru olabilir'miydi? Kızların komiserle olan diyaloğundan sonra, kafalları allak-bullak olmuştu, resmen. Ceren: "Hande kızım sen kafayı'mı yedin? Bir anlığına içim gitti be. İnsan önceden haber verir, canım benim ya." Hande: "Ne var ya? Allah,Allah. Sordu, söyledim işte. Ne o yalan'mı söyleseydim?." Duru: "Boşver Ceren, boşver. Manyak işte nolacak." Ceren, Duruya 'haklısın' bakışı attı. Ece: "Ah, erkekler." Erkek grubumuz da bu sırada, adamın uyanmasını bekliyolardı. Aras: "Niye polis bu kadar çok gelip-gidiyor?." Cem: "Bilemeyiz, abiciğim. Biri bizim yakalanmamızı istiyor belli ki." Meriç: "Ben dedim def olup gidelim diye, beni dinleyen'mi var ya. Bir kızın peşine takıldı kaldı burda bu salak." Tolga: "Sakin ol, Meriç." Meriç: "Nasıl sakin olayım, oğlum, ya? Baksana, niye geri döndük diyoruz mal-mal bakıyor yüzümüze. Bu kız hayatımızı mahv edecek söyleyeyim." Cem: "Meriç, niye bu kadar gitmek istiyorsun buralardan?." Meriç: "Kalıp napacağız?." Cem: "Peki, gidip napacağız?." Meriç: "Olmaz, yapamam." Cem: "Bu olay olmasaydı, yine de gidecek'miydin?." Meriç: "Hayır, gidemezdim." Cem: "Neden?." Meriç: "Onu bırakıp gidemezdim işte, zaten biliyorsunuz. Konuşturmayın beni." Cem: "Eğer onu bırakamıyorsan, neden şimdi gitmek istiyorsun?." Meriç: "O'nun mezarına bakmaya yüzüm yok."
Cem: "Ama biz suçsuzuz!" Meriç: "Biliyorum ama o yüzden değil." Tolga: "Bizim bilmedğimiz başka bir şey'mi oldu?" Aras, Cem, Tolga, Meriçin yüzüne merakla bakıyorlardı. Bu sırada Meriç: "Allah belamı versin, oldu işte bir şeyler. Sormayın abi, başka bir zaman anlatırım. Şimdi bu pislikle ilgilenmemiz gerekiyor." Diğerleri onu anlayışla karşılayıp, fazla üzerine gitmediler. Bu sırada kaldıkları odanın kapısı açıldı. Bir an için polisin olduğunu sandılar, ama Ecenin yüzünü görünce rahatladılar. Tolga: "Ee, gitdiler'mi bari?." Ece: "Evet, evet, rahat ola bilirsiniz gittiler, çok Şükür. Gelin hadi." Bir-birlerinin yardımıyla, adamı ikinci kata götürdüler. Kızlar perdeleri kapattılar. Şansa bakın ki, adam da yavaş-yavaş kendine geliyordu. Cem: "Kızlar, siz odalarınıza geçin, lütfen. Sizinle iligili bir şey söylerse, öldürmeyelim onu." Duru tam ağzını açmış bir şey söylüyordu ki, Ceren hızlı davrandı: "Hayır, biz de onun kim ya da ne olduğunu merak ediyoruz. Ve gitmiyoruz." Kıza bak ya, nasıl da ısrarcı. Cem bu kızla uğraşılmayacağını anlayıp, mecbur sustu ve adamın uyanışını izledi. Aras: "İyi bari oturun, kızlar." Meriç adamın ağzındaki bantı açarken, Ceren de Alexden dışarı ses gitmesini önlemek için talimat veriyordu. Sahte polis: "Ne o, yakalanmadınız'mı?." Ne? Nasıl bilmişti ki bunu? Bayılmıştı bu hani? Meriç: Lan, it, sen nereden biliyorsun bunu?." Adam bu soruyu yanıtsız bıraktı. Cem: "Kimsin sen?!." Sahte polis: "Sarışın güzellik, sen, Ceren. Parfümü kullanıyor'musun ha, ya da beğendin'mi kokusunu?." Erkekler anlamsızca bir adama bir de kızlara bakıyorlardı. Cem güzellik lafını duyduğu gibi cinleri tepesinde horon tepiyordu. Cem adama: "Laaan!." -diye kükredi ve ardından okkalı bir yumruk geçirdi yüzüne. Kızlardan küçük bir çığlık duyulmuştu. Cem bu sefer kızlara yüzünü dönerek: "Parfüm?." Hande: "Cerenin gizli aşığı ona güzel bir parfüm yollamıştı, bu adam kesin onu diyor." Duru: "Hande, seni de bağlayacağım şu adamın yanına. Kızım, bir sus ya." 'Ama napiyim' der gibi kollarını kaldırdı. Ah, şu kızın gerizekalılığı, bunları öldürecekti kesin. Cem: "Nasıl? Bir de gizli aşığın'mı var senin? Ne zaman oldu bu olay, Ceren?." Bu kez topu direk, Cerene göndermişti. Ceren: "Yok bir şey, sadece parfüm işte. Ünlü biri gibi bir şeyim yani fanlarımdandır, boşver." Cem: "Ceren?!." Ceren: "Ne Ceren ya, ne Ceren? Adımı'mı ezberliyorsun?." Cem: "Hala sakinim ve bir cevap bekliyorum, Ceren?!." Ceren yine inkar etme çabalarına girmişti ki, olayları dikkatle izleyen, sahte polis: "Gizli aşığını sen de seviyorsun galiba. Abim bunu duyunca mutlu olacaktır." Cem bir tane daha yumruğu geçirmişti üstüne. Cem artık sinirli bir şekilde: "Kızım anlat artık şunu!.-derken bile dişlerinin arasından söylemişti. Cerene yardım etme amaçlı, Duru: "Yeter be kızım off. Darlandum da. Bekle, Cem geliyorum şimdi." Ceren 'yapma' der gibi baktı Duruya, ama Duru bunu önemsemedi. Parfüm kutusunu kaptığı gibi, yukarı çıktı ve Cem'e verdi. Cem bu notu okur-okumaz çılgına dönmüştü. Bu kez bu adamı kimse onun elinden alamaycaktı. Notu yere sinirli bir şekilde attı ve adamı yumruklarına mahrum etti. Bu sırada Tolga ve Meriç onu adamdan ayırmaya çalışıyorlardı,ama yok Cem nuh diyor, Peygamber demiyordu. Aras merak edip notu yerden aldı ve sakince sesli bir şekilde okudu. Tolga ve Meriç de duymuştu bu kez yazılanları. Onlara da fazla gelmişti bu yazılanlar. Meriç dayanamadı ve bir tane, Cem'e kafa attı. Cem düşmedi ama tökezledi. En azından bu da onu adamdan ayırmıştı. Adam arsız-arsız gülüyordu. Hele bunların üzerine. Meriçe artık gına geldiğinden adama da bir tane kafa attı. Tabii adam yine bayıldı. Ceren artık ağlıyordu. Önce sakince ağlıyordu, sonra haykırmaya başlamıştı, çığlıklara dönüşmüştü. Birden tüm bu olanlar gözünde canlandı: 'onu boğmaya çalışan biri, evlerine sürekli polislerin gelip-gitmesi, parfüm olayı ve de bu adamın evlerinde gizlice saklanması.' Bunlar hiç mantıklı gelmiyordu, Ceren'e. Neden ben?-diye soruyordu kendine. Asıl detayı şimdi farketmişti. Hepsini sadece Ceren'e yapıyorlar. Düşüncelerini bölen, ona birinin su vermesi oldu- tabii ki Cem'di. Destek olmaya çalışarak: "Özür dilerim, güzelim." Ceren hala su içiyordu, bu yüzden de cevap vermek istemedi. Bu kez de Ece, Cem ve Ceren hariç diğerlerini aşağıya mutfağa götürdü. Diğer erkekler de, adamı tekrar bodruma attılar. Ceren: "Su için teşekkür ederim." Cem: "Afiyet olsun. Bir az daha iyi'misin?." Ceren sadece kafa sallamakla yetinmişti. Anlaşılan onu affetmesi bir az uzun sürecekti. Cem ellerini hem korkar hem de usulca, Cerenin yüzüne götürdü. Gözünden akan o minicik damlaları sildi ve ardından: "Bir daha ağlama olur'mu? Bir daha seni ne ağlatacağım ne de ağlatmalarına izin vereceğim." Ceren: "Her şey için, bu çabaların için teşekkür ederim, Cem." Ceren ansızın, Cem'e sarıldı. Cem de onu kollarıyla sardı. Hatta saçına buse bile kondurdu ve yine onun saçlarını okşamaya başladı. Çocuklar da aşağıda bir şeyler atıştırıp konuşuyorlardı. Meriç: "Bu adam da ne yüzsüz çıktı amk ya." Tolga: "Oğlum, iki dakika sövme be. Kızlar var diye kaç kere söyleyeceğiz?." Meriç: "Tamam, özür dilerim, benim doğam böyle. Ben düzelmem!." Duru: "Neden kendine böyle söylüyorsun ki?." Meriç: "Seni ilgilendirmez!." Emir etti, paşamız. Duru bu lafın ya da emirin karşısında hiçbir şey söylememeyi tercih etti. Meriç: "Balkona çıkmamda bir sakınca var'mı?." Ece: "Hayır, yok. Ama dikkatli ol, biliyorsun polisler bu ara fazla burayı sahiplendiler." Meriç: "Peki, dikkat ederim, teşekkürler."
Bölümleri okuyan, güzel insanlar. Aşağıda bir tane güzel bir yıldız var. Lütfen ona basınız.