#14

9 4 2
                                    

Duru ağlamaklı: "Ce-Cerenin küpesi bu. Niye hiç bir şey yokken düşsün?." Meriç: "Tamam, tatlım. Belki, öylesine yürürken olmuştur. Hemen ağlama ya." Duru: "Hayır. Bir şey oldu, Meriç. Bir şey oldu.."

Meriç, Duruyu kolundan tuttuğu diğerlerinin yanına götürdü. Cem Meriçle, Durunun geldiğini görüp, dikkati onların üzerine topladı: "Ceren nerede?." Meriç: "Ceren, şey. Ceren yok." Ece: "Yok derken?."   Duru: "Sadece küpe.." ve devamı gelmedi bile. Zaten yavaş-yavaş akmaya başlayan göz yaşlarını saldı. Tolga: "Yani, bir şey'mi olmuş oldu?." Cem: "Allah kahretsin. Onu istediklerini bile-bile, elimizden kaçırdık işte. Onu bir bulayım, dünyaya geldiğine pişman edeceğim." Tolga, Duruya sarılmış ve onu sakinleştirmeye çalışıtordu: "Tamam, Durucuğum. Bulucağız onu hem de sapasağlam. Şimdi göz yaşlarımızı siliyoruz ve Cereni aramaya başlıyoruz. Emin ol, Ceren seni bu halde görmek istemezdi. O seni güçlü görmeği seviyor. Anlaştık'mı, tatlım?." Duru: "Ta-tamam, Tolga. Teşekkür ederim." Ve ardından Duru göz yaşlarını silip: "Ne yapacağız?." Ece: "İşimizi tam bitirip, buraları da temizleyip eve geri dönelim." Hepsi Ecenin talimatlarını dinlediler. İşlerini tam bir şekilde bitirip, villaya geri döndüler. Ama tabii ne Handenin, ne de Arasın bundan haberi yoktu. Bir de şu ana kadar olaya Handelerin gözünden bakalım.

Hande: "Al şu su'yu iç." Aras: "İstemiyorum, güzelim. Ben özür dilerim." Hande: "Pardon, ne için?." Aras: "Beni böyle ağlarken gördüğün için.." Hande: "Ağlamak suç'mu?." Aras: "Değil, ama ne bileyim. Biz erkekler ağlamayız ya genelde, ondan dedim." Hande: "Şu avam düşünceden bir kurtulun ya. Örköklör öğlöyömözmöş. Yok öyle bir dünya. Hepimiz insanız ve hepimizin duyguları var." Aras, Handenin ağzını yaya-yaya konuşmasına güldü. Aras birden: "Çok tatlısın, güzelim." Hande: "Ne? Nasıl? Neden bir anda böyle bir şey söyledin ki?." Ama bunu söylerken de kıvaranmıştı ve aynı zamanda yüzü kızarmıştı utancından. Tabii Arasın gözünden bu an kaçarmı, asla. Aras: "Ne var içimden geldi. Dürüstlük önemli bir şey. Kısaca çok tatlısın işte." Hande: "Ah, Aras utandırıyorsun beni, ama." Aras: "Niye utanıyorsun ki, güzelim?." Hande: "Aras, git elini-yüzünü yıka da, bir kendine gel." Aras: "İyi, tamam." Aras, Handeyi kırmayıp lavaboya gitti. Bu sırada Hande hanım düşüncelere dalmıştı. Ya da diğer bir deyimle, beynindeki soru yağmurlarıyla baş-başa kalmıştı: 'Neden böyle bir şey söyler bir insan hiç bir şey yokken ya? O düşünce gelme beynime. Al işte geldi. Benden hoşlanıyor'mu acaba? Yemek yapayım en iyisi, bizimkiler gelince mutlu olsunlar.' Hande bu düşüncenin arkasından gitti ve yemek yapmaya başladı. Yapa bildiği nadir yemeklerden olan, makarnayı yapmaya başladı. Bu sırada Aras gizliden çıka geldi ve Handeyi izlemeye başladı. Aras ona şaka yapmak adına, arkasına gitti ellerini Handenin iki yanına koydu ve onun tepkisini bekledi. Hande yanlarındakı ellero fark edince şaşırdı ve bir az da korktu. Arkasını döndü ve beklediği kişi Arasla neredeyse burun-burunaydı. Aralarında mesafe yok derecesindeydi. Aras, Handenin bu tatlı bakışına dayanamayıp onu öptü. Hande böyle bir şeyi beklemiyordu o yüzden tepkisizce bekledi. Aras geri çekildi ve: "Özür dilerim. Aniden oldu." Hande: "Aras.."  Aras: "Efendim, tatlı şekerim?." Hande: "Özür dileme. Yani so-sorun yok. Nasıl desem, üf işte fazla konuşturup utandırma be beni." Tam bu anda kapı çaldı. Evet, doğru tahmin bizim çocuklar geldi. Hande kapıyı açmaya giderken, kenarda duran Arasın yüzünden uzunca bir öptü ve arkasına bile bakmadan kapıya kaçtı. Bizimkiler içeri telaşla girdi. İçeri girer-girmez, biri mutfağa, biri lavaboya derken ellerini yıkamak için dağıldılar. Mutfağa giden kişi Duruydu. Hande, Cerenin yokluğunu fark edip Durunun yanına gitti: "Durucuğum, Ceren nerede?." Duru bu soruya nasıl bir cevap vereceğini bilmiyordu. O yüzden susmayl tercih etti, aynı zamanda da yemeği kontrol ediyordu. Hande sorusunu yeniledi: "Ceren nerede, Duru?!." Duru, sadece, Handenin gözlerine bakmakla yetindi. Hande artık sinirlenmeye başlayordu ve bunu karşı tarafa da bildirmişti: "Soruma cevap ver!." Duru arrık susmanın anlamsız olacağını, zaten eninde-sonunda gerçeği öğreneciğini düşünerekten, başlarına gelenleri ardı-ardına anlattı. Hande duyduklarına üzülse'mi, şaşırsa'mı bunu daha kendisi de bilmiyordu. Onlar, Cerenin nerede olduğuyla ilgili varsayımları düşüne dursunlar. Biz diğer tarafta neler oluyor, bir bakalım.

Cereni kaçıran adamlar tabii ki de her taşın altından çıkan, Emir ve Demirdi. Emir Cereni dikkatlice kucağına alıp arabanın bagajına attı. Demir: "Sonunda istediğin oldu ha,kardeşim." Emir: "Gözümüz aydın, Tamirciğim! Sence uyanınca nolacaktır?." Demir: "Küfürler savuracaktır, herhalde." Emir: "Mutlu olmaz diyorsun yani?." Demir: "Kardeşim, o senin yaşına ya da kafa yapına uygun değil. Kız güzel ola bilir, ama onun daha başka hayatı var. En kısa zamada bunu anlamanı ve o kızı rahat bırakmanı istiyorum." Emir: "Ben sevdamdan vazgeçmem!!!. Kafa yapısıymış da bilmem neymiş. Yok öyle bir dünya! Benim olan benimdir!." Demir de bunun üzerine susmayı tercih etti. Kardeşine uzun zamandır zaten ima ediyordu 'bu kız sana uygun değil diye' ama Amir nuh diyor, Peygamber demiyordu. Demir: "Amir, peki bunlar oraya neden girmişdiler?." Emir: "Bilmiyorum, ama yakında öğreniriz." Demir: "Orası eğer yanılmıyorsam, senin daha önceden de yattığın yerdi. Doğru'muyum?." Emir: "Galiba evet. Sonunda vardık. Bir an bu yolculuk hiç bitmeyecek sandım." Şöför arabayı durdurdu ve ikizlerimiz inip kızı aldılar. Daha doğrusu Amir(Emir) aldı. Cereni, dikkatlice bir güzel odaya götürdü. Amir "sevdiceğini" yatağa uzattı ve ardından zincirlerle, halatlarla kızı oraya bağladı. Amacı ne olursa olsun, buradan kaçmamasını sağlamaktı. Bağlama işlemi bittikten sonra da bir süre onu izlerken buldu kendini. Hatta yanına oturdu yüzünü, saçlarını okşadı. Daha da beteri kendini tutamayıp yüzünden öptü. Ve onun verdiği mutlululukla, dışarı çıktı. Demir onun bu halini görüp: "Kardeşim, ne oldu hayırdır?." Emir: "Hayır, kardeşim, hayır. Onun yanımda olması beni hem mutlu, hem de huzurlu ediyor." Bir süre yine sessizlik oldu. Ve bu sessizliği bozan da Emir oldu: "Şu adama noldu hala yaşıyor değil'mi?." Demir: "Evet, yaşıyor. Canlı tutyoruz ki, olur da bir gün işimize yarar. Pek de yararlı parça değil, ama senin kararlarına saygım sonsuz." Emir, minnetdar bir gülüşle kardeşine baktı. Bu sırada Ceren, gözlerini açmaya başlamıştı. Elleriyle gözünü ovalamak istiyordu ki, ellerinin bir yere bağlı olduğunu ve gözünün de kapalı olduğunu anladı. Başka bir yerde olduğunu hiss etmeye başlamıştı. Birden her şeyi hatırlamaya başladı..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 16, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Püsküllü BelalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin