Aras: "Sıkıntı yok, güzelim. İyi geldi." Tolga: "Lan, utandırmasana kızı." Hande utancından salonu terk edip, yukarı kaçtı. Ceren: "Boşverin, şimdi onu. Cemin dediği gibi, daha önemli sorunlarımız var ve Hande bunu anlayacaktır." Ece: "Şimdi, telefonun kimin olduğunu öğrendik, ne yapacağız biz bu bilgi ile?."
Hani derler ya, eğer bir suç işlendiyse, suçlu olay yerine geri döner diye. Şimdi de bu mantık üzerinden bizim çocuklar, bir plan yapmış ve illa ki telefonu kaybolduğu için, Demir geri gelecekti. Her biri bir fikir sunuyor, ama bir türlü karar veremiyorlardı. Hande: "Bence, erkekler polis kılığına girip, evde beklesinler, eğer Demir amca geri dönerse, onu tutukluyormuş gibi yapsınlar." Ceren: "İyi de, bu ne işe yarayacak?." Cem: "Sözlü bir taciz söz konusu." Duru: "Sözlü bir tacizi Demir amca yapmadı ki, karşı taraftan arayan biri söyledi bunu." Tolga: "E kız haklı, yani." Duru: "Erkeklerin polis kılığına girip de, onları beklemesi çok yanlış. Çünkü, bir polis arabası bile olmayacak dışarıda. Evet, arkaya park etmiş olmaları da çok mantıklı. Hem diyelim ki, polis kılığında beklediler. Sonra Demiri tutukladılar. Kardeşi-Emir, merak etmeyecek mi bu adam nerede kaldı diye. Sonra Emir amca da, buraya asıl güvenliklerle gelecek ve o zaman ayvayı yiyeceğiz." Ceren: "Haklısın, bebeğim. Ama napacağız?." Onlar böyle tartışırken, kapı çaldı. Yine erkekleri mutfağa iteleyip, kendileri kapıyı açmaya gittiler. Bu kez de kapıyı Ece açtı. Beklenilen adam, ama beklenilen saatde ve ya zamanda değil. Ne de üzücü. Ece: "Merhaba?." Emir: "İkizim telefonunu unutmuş da, onu almak için geldim. Ala bilir miyim acaba?." Ece: "Evet, tabii ki buyurun. Görüşürüz."-diyip kapıyı suratına kapattı: "Evet, kurtulduk." Cem: "Tüh, dövmek nasip olmadı. Neyse, neyse artık gelecek sefere inşAllah." Bu kez de Cerenin telefonu çaldı. Arayan babasıydı: "Kızım, nasılsınız iyi misiniz?." Ceren: "Evet, babacığım iyiyiz, sen?." Polat: "Ben de iyiyim, güzelim. Bir iş için, yurtdışına gönderildim. Onu haber vermek için aradım. Neyse kapatıyorum, öptüm." Cerenin bir şey demesine fırsat kalmadan, babası telefonu yüzüne kapattı. Cem: "Ceren, iyi misin?." Ceren: "Ihı, evet. İyiyim." Hande: "Polat amca ne dedi?." Ceren: "Yurtdışında olduğunu haber vermek için aramış." Duru: "Haberler doğru, o zaman. O adam her kimse, çok doğru bilmiş." Meriç: "Sen ne bekliyordun ki?." Duru: "Belki sadece, bir kandırmacadan ibaretdir diye düşünmüştüm." Hande: "Peki, bu yaşlı amcaların, babanla ne gibi bir işi olabilir?." Cerenin telefonuna mesaj geldi. Ceren telefonunu açtı ve o mesajı okudu: 'Baban yutdışında. Artık önümde hiçbir engel yok, benim olabilmen için..' Mesajı okuduktan sonra, Ceren fazla sesli bir şeklide yutkundu. Hala korku ve endişe dolu bakışlarla telefina bakıyordu. Bunu farkeden, Aras: "Ceren, ne oldu iyi misin?." Ceren, cevap bile verememişti. Ve o cevap vermemeye devam ederken, diğerleri endişlenmeye devam ediyordu. Duru, Cerenin yanına gelip, telefonu elinden aldı. Gelen mesajı, herkesin duya bileceği bir şekilde okudu. Cem: "Artık bu her kimse, çok oluyor." Tolga: "Çok oluyor derken?." Cem: "Bundan önce de bir mesaj atmıştı, şerefsiz." Duru, Cereni lavaboya götürdü. Bu esnada, Ece: "Bir dakika, ya." Tolga: "Ne oldu, tatlım? Sana da mı mesaj geldi?." Ece: "Hayır, Tolga. Demire telefon geldiğinde ne söylemişti karşı taraf, hatırladın mı?." Cem: " Polat beyin yurtdışına gittiğini ve bir de, bir kızı ele geçire bilmesinden bahsediyordu." Ece: "Evet işte, o kız, bu kız." Cem: "Anlamadım, tatlım. Daha açık olur musun lütfen?." Bu sırada kızlar da lavabodan dönmüş ve çocukların tartışmalarını dinliyorlardı. Ece: "Bakın şimdi. Demirin telefonundaki adam bir kızın ele geçirilmesinden bahsediyordu. Cerene gelen mesajda da, seni ele geçirmemde hiçbir engel artık yok dedi. İşte o kız, Ceren." Cem: "Doğru, lan. Ceren, o telefonu kır at gitsin." Duru: "Telefonu atınca, o mesaj gelmeyecek mi?." Meriç: "Kız, haklı abi." Ceren: "Durun bir. Telefonumu atmıyorum. Hatta bu insanın mesajına cevap bile vereceğim. Belli ki, çok yakınımızda bu insan ve ya insanlar. Etrafımızdaysa, onu bulmak daha kolay olur." Duru: "Ama bu çok tehlikeli bir şey, hayatım." Ceren: "Bütün riskleri göze aldım ben. Sapığı bulmak istiyorsak, risk almak zorundayız." Cem: "Onunla yanımızda konuşucaksın. Anlaşıldı' mı?." Ceren: "İyi, tamam." Aras: "E, şimdi ne yapıyoruz?." Ece: "Güzel soru, ama kimsenin bir planı yok gibi." Aras: "O zaman, bir plan yapalım." Hande: "1c sınıfından Arası, bu cevabı için alkışlıyoruz. Onu anladık zaten de, ne yapacağız?." Duru: "Tamam, o zaman harakete geçelim. Cerenciğim o sapığa bir şeyler yazmaya başla." Ceren: "Ne yazacağım?." Duru: "Beni neden bu kadar çok istiyorsun?-diye sor." Ceren, Durunun talimatlarını dinleyip, sapığa mesaj attı. Duru: "Geri dönüş alırsan, haber ver." Bu sırada kapı çaldı. Meriç: "Şu kapıyı da sonunda kıracağım ya, yeter. Niye bu kadar çok insan kapıyı çalıyor?." Duru kapıya doğru giderken: "Çok sevenimiz var, canım ya." Duru kapıyı açınca, karşısında Emreyi gördü. Emre: "Merhaba, güzellik." Duru: "Merhaba, Emre." Emre: "Beni içeri almayacak mısın, bebeğim?." Duru: "Ah, tamam. Özür dilerim seni görmeği beklemediğim için, bir az şaşırdım da. Buyur geç." Emre içeri geçip, dört tane yakışıklı görünce şaşırmıştı tabii: "Misafirinizin olduğunu bilseydim, gelmezdim."-dedi alayla. Ceren: "Seni tutan yok zaten, kapı gitmen için hep açık." Emre: " Ah, çok tatlısın, Cerenciğim." Cem: "Sen kimsin?." Emre: "Ben buranın yerlisiyim, asıl sen kimsin?." Duru: "Hey, sakin olun. Tanıştırayım, eski sevgilim-Emre. Emre, bak bu da Cem, yanındaki-Meriç, o-Tolga ve bu da Aras." Meriç: "Eski sevgilinle hala görüşüyor musunuz?." Duru: "Evet, ama sadece arkadaş olarak." Meriç: "Eski sevgiliden arkadaş olmaz." Ceren: "Çok haklısın, Merçiciğim." Meriç: "Her zaman, güzelim." Hande: "Burada istenmediğinin farkında mısın acaba?." Emre: "Sağ ol hatırlattığın için, Handeciğim. Ben de seni seviyorum." Ceren: "Çok oluyorsun, ama sen. Duru şunu def et buradan." Emre: "İşim var, Duruyla." Duru: "Evet, ne var?." Emre: "Seninle, özel bir şey konuşmam lazım." Ceren: "Duru, unutma. Daha önemli işlerimiz var." Duru: "Merak etme, hayatım. Her şeyin farkındayım." Duru, Emreyi de alıp mutfağa geçti. Emre: "Bunu, sabahtan beri yapabilirdin." Duru: "Çok konuşma, Emre. Ne söyleceksen, söyle git lütfen." Emre: "Her şeye, her kese rağmen, beni içeri aldın ve beni korudun..." Duru: "Yani?." Emre: "Kısaca, yani, biz.. tekrar diyorum.. birlikte olsak, seni çok özledim be Duru'm." Duru: "Şaka yapıyor olmalısın, Emre. Bu muydu yani önemli dediğin konu. Ah, lütfen. Biz diye bir şey bir daha olmayacak. Kısaca, hayır. Şimdi git lütfen, Emre." Emre bu utanç hissi ile zaten burada kalamazdı. O yüzden itiraz etmeden, çıktı gitti. Ceren: "Ne dedin buna? Niye ağlamaklıydı ki?." Duru: "Boşver daha önemli sorunlarımız var, Ceren." Ceren onun bu kararlı davranışını çok beğenmiş ve bu yüzden ona, bunun üzerine tek kelime etmemişti. Ve bu sırada Cerene mesaj gelmişti..