Şimdi gelelim diğer kısıma. Başlayalım;
Aynı gün Tolga,Meriç,Aras, Tolganın evinde buluşmuş oradan da Cemin villasındakı partiye gideceklerdi. Bu gün, Cemin amcasının doğum günüydü. Hem yalnız kalmamak, hem de sıkılmamak için kendi arkadaşlarını da çağırmıştı. Aslında kızlar da vardı partide, ama hiç biri Cemin arkadaşlarının yerini vermiyordu işte.
İki saat geçmiş ve artık parti başlamıştı. Üç mükemmel derecede yakışıklı çocuk villanın önünde cool-cool villaya yürüdü. Önce Cemin amcasıyla, daha sonra Cemle tokalaştılar ve eğlenceye daldılar. Bir saatdir partideydiler ve anlaşılır üzere keyifleri pek yerindeydi. Artık pastayı üfleme zamanı gelmişti. Cem herkesi toplamak adına müziğin sesini kıstı ve: "Arkadaşlar, arkadaşlar öncelikle herkese merhaba. Gelen, gelmeyen herkese teşekkür ederim. İyi ki geldiniz, hoşgeldiniz. Neden müziğin sesini kıstım çünki, sıra pasta üflemede. Hadi bu koca adama destek olalım".-dediği gibi her kes pastanın başına toplandı. Ve bam ışıklar gitti. Kızlar bağırmaya, çağırmaya başladılar. Kendilerini dışarı attılar. Cem şalterin attığını düşünerek dışarı çıktı, ama çıkmadan önce de: "Meriç ve Aras, siz içeride kalın. Tolga, sen benimlesin". Anlaştıkları gibi Meriç ve Aras içeride kaldı. Cem ve Tolga şaltere bakmak için dışarı çıktı. Evet Cem şanslıydı çünki, şalter atmıştı. Onu düzeltip, etrafı da kolaçan etdi ve içeriye geri döndü. Ne de hoş manzara ama sadece, beş kişi kalmıştılar içeride. Tolgaya mantıklı grlmiş olacak ki: " Mehmet amca nerede o da mı,dışarı çıktı acaba?".-diye bir soru yöneltti Tolga. Cem cevabı çoktan bulmuştu. Yerde kan izi vardı. Cem yerle bakışırken, Tolga bakışlarını önce Ceme sonra Cemin baktığı tarafa, yani o da yere baktı ve şok. Cem yavaş ve korkarak mutfağa ilerledi. Ardından da diğerleri. Gördükleri karşısında kalp krizi geçireceklerdi neredeyse. Mehmet bey yerde kanlar içinde yatıyordu. Cem,Tolga,Meriç,Aras bir-birleriyle bakıştılar. Sonra Cem haykırmaya başladı: "Nasıl, nasıl oldu bu?. Amca bu şaka değil'mi, ha şaka?". Kendini avutmaya çalışıyorsun, Cemciğim. Gerçek ortada işte kimi kandırıyorsun. Aras, Cemin belini sıvazladı. Bu esnada bıçak dikkatini çektiği için, eline aldı. Eline bıçağı alır-almaz Meriç ona seslendi: " Oğlum, bırak lan bıçağı. Zaten zor durumdayız hadi elini, bıçağı falan her şeyi yıka bakalım. Ne yapacağız onu da düşünmemiz lazım". Cemin gözlerinden yaş birer-birer firar ediyordu. Tolga destek olurcasına sarıldı. Polisi'mi arayacaklardı yoksa kaçacaklar'mıydı..? Aras: " Kaçalım".-dedi emir verir gibi. Mantıklı duruyordu, ama mantıklı değildi ne yazık ki. Meriç bıçağı aldı ve evden çıktılar. Şaka gibi, ama gerçek. Koskocaman adamlar polise başvurmak yerine kaçtılar. Hiç düşünmediler nereye kaçacaklarını. Zaten oldukları yer ormanın içiydi. Belki ıssız değildi, ama yine de ürkütücüydü. Erkek de olsalar ürkmüyor değillerdi hani. Koştular,koştular hiç durmadan koştular. Önlerine çıkan ilk villanın arka bahçe kapısını denediler. Ve evet şanslıydılar çünki, kapı açıktı. Bahçe kapısından girip pencerenin açık olma ihtimalini düşündüler, hatta kontrol de ettiler, ama kapalıydı. Aras ise arka kapıyı zorluyordu. Aras sonuncu denemesinden sonra kapıyı açtı ve eliyle diğerlerine 'hadi' diye bir işaret yaptı. Hepsi sessiz şekilde içeri girdiler. Salonu buldular, ki çok ta zor değildi. Yukarıdan sesler geliyordu. Bu yüzden saklanmak istediler, ama birden ışıklar açıldı. Saklanmaya fırsat bulamadan kızlarla karşılaştılar. Tabii bizim korkak Handemiz bir çığlık bastı. Ceren de eliyle onun ağzını kapattı ve kulağına: "sessiz ol".-dedi. Ceren yutkundu ve ardından: "Siz kimsiniz ve bu saatte burada ne işiniz var?!". Emir verir gibi konuşmuştu değil'mi?. Ama bir detayı kaçırmıştı. Onun anlattığı çocuk, bu çocuktu. O yüzden erkeklere bir şans vermek istedi. Kızlara karşı fısıltıyla: "Kızlar belki şu an mantıksız gelecek, ancak bu gün size bahsettiğim o çocuk da burada". Kıkırdadılar Vallaha. Duru bu yüzden, yani Ceren için sakince: "Tamam o zaman ışıkları kapatın da yukarı gelin bari. Zarar verecek olsaydınız çoktan verirdiniz değil'mi, e hadi o zaman". Bu da sakin haliyse, öhöm neyse. Hep birlikde yukarı çıktılar. Yapıcı olduğunu düşündüğü için Cem: "E şey merak etmeyim zarar vermeyeceğiz hiç birinize. Bir de şey ya tanışsak diyorum? Yanlış anlamayın öyle-". Cümlesini bitiremeden Ceren lafa daldı: "Tamam, tamam yanlış anlamıyoruz sıkıntı yok". Nil dayanamayarak: "Öncelikle Merhaba ben Nil, bu Ceren, bu Hande ve bu da Duru Nazlı". Evet şimdi sıra erkrlerdeydi. Tolga başladı tanıştırmaya: "Ben Tolga, bu Aras, bu Meriç, bu da Cem". Cerenin kulaklarında tek bir isim vardı- Cem. Belki Cemde de aynı durum vardır. Ceren yine fısıltıyla kızlara: "İşte size bahsettiğim çocuk adı Cem olan". Duru: "Anladık tamam üf iyi ki bu da aşık olmuş ya". Ayh bu da ne sert sanki ne dedi kız ya, Allah Allah. Hande erkeklere: "Peki bu saatte bu villaya kasıtlı olarak'mı geldiniz? Ya da neden?". Şaşırın, şaşırın izin veriyorum Hande ve mantıklı soru. Cemin yüzünden buradaydılar, bu yüzden o anlatmaya başladı: "Merak etme, Hande kötü bir niyyetimiz yok. Hatta hiç bir niyyetimiz yok".-dedikten sonra herşeyi anlatmaya başladı. Olayları baştan-sona anlattı. Anlatırken de kızkardan 'a', 'oha', nidaları çıkıyordu. Daha sonra da herkesten "Allah rahmet eylesin" tarzında şeyler duyuldu. Eminim ki, erkekler şu anda ne yapılması gerektiği ile ilgili düşünüyorlardı. Bu kez de Cem arkadaşlarına fısıltıyla: "Hadi yük olmadan kalkalım". Kafasıyla da 'hadi' işareti yaptığı gibi ayaklandılar. Kızlar beklemiyor olacak ki, şaşırdılar. Nil: "Nereye bakalım bu saatte?". Tolga cevapladı: "Aah yeter be "bo sootto bo sootto" bu lafı ne kadar seviyorsunuz ya?, Hem sizlere fazla bile yük olduk gitmemiz gerek. Başınıza bela olmayalım". Mecbur sustu kız. Erkek grubumuz kapıya doğru yöneldiler ve kapıyı açmayı denediler. Ama nafile kapı açılmadı. Allah Allah sıkışmış'mıydı acaba, hiç sanmıyorum. Cerenin kıkırdama sesi duyuldu. 'Delirdi galiba' gibi kınayıcı bakışlara maruz kaldı. "Ne var be, koskocaman delikanklı, yakışıklı, kaslı çocuklar bir tane kapıyı açamıyorlar diye güldüm."-dedi Ceren. Ardından: "Ha yakışıklıyız yani?".- der ve göz kırpar sevgili Cem Cerene doğru. Cereni ateş bastı net. Kızardı, domatese döndü. Kızlardan küçük-küçük kıkırdamalar duyuldu. Erkekler bunu da bastırdı. Ama bu kez Cem değil de Aras bir laf söylemişti: "Siz de karşı çıkmadınız ama arkadaşınıza, demek ki neymiş siz de bizim yakışıklı, kaslı olduğumuzu kabul ettiniz".-kafasını eğdi elini ceplerine attı ve hepsinin göreceği şekilde göz kırptı. Tüm kızların düşündüğü şey 'karizmaya focus'.(😂😻). Şimdi tek Ceren değil hepsini ateş basmıştı. Ceren hem menuniyyetle gülümsüyor hem de Cemciğine bakıyordu arada tabii ki. Kapyı denemekten vaz geçen ve yorulan Meriç: "Abi Vallaha kıracam ha şu kapıyı. Lanet s-..". "Lan, oğlum, bir dur kızlar var".-Ceme alkış, son anda ağzını kapamasaydı düşünmek bile istemiyorum. Meriç ağzını Cemin elinden kurtardı ve: "Lan işte kapı açılmıyor napiyim?, kız gülmekte çok haklı lan Vallaha bak". Cem devam ettirdi: "Bu villanın sistemleri nasıl çalışıyor?, biz de böyle değil de ondan sordum". Ceren: "Evet buradakı her villadan, farklıdır bizim villamız". Egoya bak hele-hele. "Hmm nasıl farklıymış bakalım, bir anlatır'mısınız Ceren hanım?". Cerenden devam: "Şöyle anlatayım Cem bey, villamızda bana özel yapılmış bir sistem bulunuyor. Yani bir robot evin duvarlarında. Ve de telefonumda. Aynı akıllı ev sistemi gibi düşünebillirsiniz, Cem bey". Cem: "Teşekkür ederim anladım, peki bu kapının kapanmasına da bir etken'mi?". Ceren kafasını 'evet' anlamında salladı. Cem: "Vay-vay bana, bize bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum". Ceren: "Sana ve size meraklı değilim, eğer çok merak ediyorsan. Sadece, güvenliğiniz önemli o kadar". Kimse yemedi eminim. Ceren ayağa kalktı ve devam etti: "Hadi bakalım, buradaki herkes benimle geliyor". Emir büyük yerden hiç itiraz etmek olur'mu, asla. Neyse, neyse hepsi ayaklandı ve Cereni takip etmeye başladılar. Cerenin üst kata çıkacağını falan sanıyorlardı, ama o bodruma gitmeği tercih etti. Bodrumun da, bodrumu varmış meğersem. Oradakı bir kutuyu arkadaşlarının yardımıyla çekti ve kapıyı açtı. Önce kızlar, sonra erkeker olacak şekilde içeri girdiler. İçerisi dört-dörtlüktü. Işığı açtı, örtüleri yataklardan çekti. Yine Ceren: "Evet beyler, bu gece misafirimizsiniz, itiraz kabul edilmiyor." Birden polis siren sesleri duyuldu. Hepsi hızlıca yukarıya geri döndü. Polis bu villaya değil diğer villaya gitti. Hem iyi, hem de kötü bir şeydi bu. Sonra kapı çaldı. Gelen kimdi dersiniz? ...
The end. 1229 kelime.