Bölüm şarkısı: Elaine - Fallen Star (Instrumental)
Hayaller, hayatlar ve düşünceler.
Evrenin doğasında olduğu gibi bizim doğamıza da vardır: Oluşum, doğum, gelişim ve sonunda dört harfli tıpkı hayat gibi anlamı derin kelime. Ölüm.
Bu evreler içindeyken insanı başına gelen iyi ve kötü tüm olaylara rağmen yaşama bağlayan en önemli şeylerden biri de hayallerdir ve içinde kimine göre iyi, kimine göre kötü anlamlar barındıran kelime de hayattır. Peki ya düşünceler? Zihnimizi susturmak kimi zaman bizim elimizde olmaz ve kendi başına durmadan konuşmaya devam eder. Farkında olmadan bir konuyu gereğinden fazla düşündüğümüzde onu rüyamızda belki de kabuslarımızda görebiliriz ve uyandığımızda hangisinin gerçek hangisinin rüya olduğuna anlam veremeyebiliriz. Şu an bir rüyada mıydım yoksa bir gerçeğin tam karşısında mı diz çökmüştüm bilmiyordum. Ellerimi yavaşça birbirine sürtüp bedenimi ona doğru döndürürken üzerine giydiği montun ipleri hafif meltemde kısacık saçları gibi sallanıyordu. Kahvelerim yüzüne doğru tırmandığında bakışları bir o kadar soğuk ve donuktu. Giydiği kısa şortu pürüzsüz uzun bacaklarını ortaya sererken onu incelemeyi bırakıp karanlıkta kaybolmak üzere olan araca baktım. Ağır ağır çakıl taşlarının arasında ilerlerken tekerleklerin çıkardığı ses gittikçe uzaklaşmaya başlamıştı. Dennis neredeydi? O aracın içinde ve hiçbir şey demeden gizlice gitmiş miydi? Şu anda saat kaçtı?
Bakışlarım tekrar Melanie'yi bulduğunda yüzü kasılmış, ellerini yumruk yapmış bir şekilde bana bakmaya devam ediyordu.
''Senin yüzünden,''
Sessiz tıslaması kulaklarımı doldururken gözlerimi kıstım ve odağımı ona vermeye çalıştım.
''Senin yüzünden,''
Sesi bu kez biraz daha gür çıkarken şaşkınca neyden bahsettiğini anlamaya çalışıyordum. Ellerimden destek alarak yavaşça doğrulduğumda bir anlık gelen esintiyle hafif bir ürperti vücudumdan geçti, bu yüzden kollarımı bedenime sardım. Hafif meltem benim de önüme gelen saçlarımı geriye doğru atarken kaşlarım çatık halde onu dinlemeye çalıştım.
''Senin yüzünden gitti.''
Karanlığın içinde kulaklarıma dolan sesi güçlü olduğu kadar kırılgan gibiydi ve içinde bulunduğu duygular sebebiyle sesi sonlara doğru çatlamıştı. Kaşlarım çatık bir şekilde onu anlamaya çalışırken şu anda duygusal bir patlamanın içinde olduğunu görebiliyordum. Karanlığın içindeki kız ile yeniden karanlıktaydık lakin karanlığın içindeki kız karanlıktan korkuyor muydu yoksa ondan besleniyor muydu, bilemiyordum?
''Mel,'' dedim onun aksine sakin ve temkinli bir sesle.
Sanki yanan ateşe bir anda su dökmüşüm gibi hissettim ve istemsizce bir adım geri attım.
''Bana bir daha o şekilde seslenme!'' Öfkeli sesi rüzgarla beraber yüzüme çarparken nasıl davranmam gerektiği konusunda tereddütteydim. Yavaşça etrafa bakındığımda bize yardım eden adamın nerede kaldığını merak ettim. Çünkü şu anda bu karanlıkta nefes alan ikimizden başka kimse yok gibiydi. Bakışlaım ona dokunmadan hemen önce denize kaydığında ufkun ötesinde bir yerlerde şimşekler çakıyordu. Melanie'nin öfkesi de oradaki şimşekler kadar güçlüydü ancak sebebi belirsizdi. Ayaklarımın çıplak oluşunu ve karanlığın öfkeli oluşunu umursamayıp sönmüş ancak hala küllerin arasındaki sıcaklığını koruyan köze doğru bir adım attım. Canımın yanacağını tahmin edebiliyordum ancak ne kadar acıtacaktı bunu sadece deneyerek görecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİMSİN
Teen Fiction"Hata yapmamak için mükemmelleştirilmiş bir hayatın bu kadar çabuk dağılabileceğini kim bilebilirdi ki?"