Risk

23 1 0
                                    


Bölüm şarkısı "Skan & Krale - No Glory (feat. M.I.M.E & Drama B) "

Hafif melodik bir müzik ortama renk katarken zihnimin içindeki kazanların altı sönmeyen odunlar ile hiç sönmemek üzere lanetlenmiş gibiydi. Tam sönmek üzereyken bir yenisi daha ekleniyor, ateş yanmaya ve kazan kaynamaya devam ediyordu.

Tekli koltuğun birine oturmuş ayaklarımı orta sehpaya uzatmış bir elim saçlarımda usulca hareket ederken yeşil gözlü kurtarıcım aklımdan çıkmıyordu. Adı zihnimde canlanınca arkasında cevapsız sorular beliriyor ve beynim çatlayacak gibi oluyordu.

Dennis Janssen, bana iyi gelmiyordu.

Okumuyor. Mezun mu yoksa yarım mı bırakmış. Neden?

Biyolojik babamla bir anlaşma yapmışlar ve vazgeçmiş. Neden?

Gemiye bu kadar rahat binmemizi nasıl sağladı?

Bu yeri ve insanları nasıl bu kadar iyi biliyor?

Dennis Janssen kimdi?

"Ah," Sesli bir şekilde düşüncelerime kızarken rahatsızlığımın üçüncü günündeydim. Jack ve Melanie mutfakta kendilerince keyifli anlar yaşarken orman yeşili bay soru işareti odaya çekilmiş dinleniyordu. Yarın önemli birisiyle görüşmek için bir yere gidecekmiş ve uzun bir yol olacakmış. Tabiki bunları karşıma geçip anlatmadı, Jack ile konuşurlarken kulak misafiri olmuştum ve Jack ile Mel bugün başka bir yere gideceklerdi. Ayrılan süre dolmuştu.

Bu uzun yolculuk sırasında tek mi olacak yoksa yanına arkadaş alacak mı bilmiyordum lakin bir şekilde ben de gitmek istiyordum. Mutfaktaki çifte baktığımda kaçmak imkansız gibi görünüyordu. Birisinin onları oyalayıp benim odak noktalarından kaçmam gerekiyordu ama nasıl yapacağım konusunda hala bir fikrim yoktu. Keşke bugün değil yarın gitselerdi. Derin bir nefes alıp ayaklarımı sehpadan çektim ve üzerimi hafifçe düzeltip dış kapıya yöneldim. Dışarı çıkmama izin veriyordu göz önünde olduğum sürece. Ellerimi hafifçe sıkıp kısık gözlerle bulunduğumuz yeri tekrardan inceledim. Merkezden uzakta, diğer yerlere göre biraz daha yukardaydık. Aslında korunaklı bir yerde sayılabilirdik ki Dennis, her bir adımı gözden geçirip ona göre adım atan bir kişilikti.

Araba yoktu. Yol uzundu. Alt dudağım dişlerimin esiri olurken neyle gideceği konusunda planlar yapıyordum. Merdivenden inip penceresi açık odanın önünden geçerken kulağıma dolan seslerle bir adım geri attım ve yukarı kalkan kaşlarım ile sesi daha dikkatli dinlemeye başladım.

" Yer ve zaman söyle," Tok sesi karşı tarafa uyarı dolu bir şekilde cevap verirken o da nasıl yapacağını düşünüyor gibiydi. Yürümek, otobüs, bisiklet... Ben bütün olasılıkları düşünürken o yarım kalan telefon konuşmasına devam etti.

"Anlaştık, yarın sabah ordayım." Ve kısa bir sessizlik. Ahşap parkedeki adım seslerini duyunca kalbim hızla atmaya başladı ve beni yakalamaması için çevik bir hareketle arka tarafa doğru dolandım. Nefesimi tutmuş, etrafı inceleyen gözlerle kalbimin yavaşlamasını beklerken aklımdan Luis'i bulmak geçiyordu. Geçen günkü eğlenceden sonra onu bir daha görememiştim. Nerede kaldığını bile bilmiyorsun nasıl bulmayı planlıyorsun? Hiçbir zaman benim tarafımı tutmayan Meyil, sinir bozucu bir şekilde zihnimi kurcalarken su kenarına gittim ve taşın üzerine oturdum. Akan suyu izlerken dudaklarımı kemirdiğimin farkında bile değildim.

Neden İspanya?

İspanyolcayı nasıl bu kadar akıcı konuşuyor?

Ailesi var mı? Melanie'nin saçları neden kısa?

SEN BENİMSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin