''Bölüm şarkısı: Fractured Light Music - Hacking The Drone''
"Meyil hadi geç kalıyoruz, acele et biraz"
Ablam koridorun sonundan bağırdı. Yarı açık olan kapıdan, aşağı indiğini merdivenden gelen ayak seslerinden duyabiliyordum.
"Geliyorum abla"
Tül perdem yarı açık pencereden gelen meltemle hafifçe havalanırken son kez aynaya baktım. Koyu mavi bir kazak, siyak bir pantolon ve mavi converselerim ile gitmek için hazırdım. Odama son kez göz attıktan sonra çıktım, merdivenlerin sonunda bekliyordu annem ve babam. Askıdan montumu aldım ve önde babam arkasında ben ve annem sırayla evden çıktık, ablam ise çoktan arabada yerini almıştı. Kapıyı kapatınca derin bir nefes aldım, tuhaf hissediyordum. Arka koltukta yerimi aldığımda sanki ablam bu tuhaflığımı hissetmiş gibi elimi tuttu ve bana güven verici bir gülümseme ile baktı. Araç sakin ağaçlarla dolu yolda ilerlerken her şeyin mükemmel olmasını diledim. Neyseki okula yolculuğumuz kısa sürmüştü hatta geldiğimizi bile annemin bana seslenişi ile fark edebilmiştim.
"Eğer istersen seninle gelebiliriz" dedi annem. Kafamı sağa sola salladım, buna ihtiyacım yoktu. Çantamı tek omzuma aldım ve arabadan indim. Annemler bana el salladı, onlara küçük belli belirsiz bir gülümseme gönderirken araç yavaşça okuldan uzaklaştı. Pekala, yapabilirsin iç sesime güvenerek okula doğru ilerledim. Dönemin ortasında okul değiştirmekten nefret ediyordum ancak babam burada görevlendirildikten sonra işte buradaydık. Nefeslerim düzensiz, kalp atışlarım hızlıydı, büyümüştüm lakin hala bu histen kurtulamamıştım. Etrafa kaçamak bir bakış atıp cebimden ders bilgilerimin olduğu kağıdı çıkardım. Koridorlarda ve merdivenlerde boş boş dolanıp sınıfı ararken kolumu tutan el ile yerimden sıçradım.
"Yardımcı olmamı ister misin? Bu koridordan dördüncü geçişin." Dört mü? Bunu anlayamamıştım. Ne yapabilirdim ki her yer aynı gibiydi.
"Lütfen." Yine belli belirsiz gülümsedim ve elimdeki kağıdı ona uzattım. Beraber bir üst kata çıktık önce sağ koridora yöneldikten sonra yine sağa saptık ve geniş bir kapının önünde durduk. Kağıdı bana geri verdi.
"B11 işte burası. Ve koridorun sonundaki sınıflarda laboratuvarlar. Hadi gel içeri geçelim." Kağıdı alıp katladıktan sonra beraber sınıfa girdik. O da bu sınıftaymış ve böylece onunla aynı sırada oturmaya karar vermiş de olduk. İlk izlenim olarak nazik, kibar ve yardımseverdi. Sanırım onu sevmiştim. Bu arada adı neydi?
"Sanırım adımı söylemeyi unuttum. Ben Margaret." diye beni cevapladı. Sesli mi düşünmüştüm acaba?
"Bende Meyil, yardım ettiğin için teşekkür ederim." dersin başlamasına daha yirmi dakika vardı ve sabah kahvaltı yapmadığım için açtım. Beraber çatı katındaki kantine gittik ve iştahla bir şey atıştırdık. Bana anlattığı kadarıyla o da bir ay önce gelmişti okula, annesi ve babası ayrıldığı için annesi ile beraber anneannesinin yanına taşınmışlardı. Ama bu durumdan mutlu olduğunu anlayabiliyordum ya da yanılıyordum mutlu gibi görünüyordu belki de. Saatini kontrol ettikten sonra bana bakıp ''Ders başlamak üzere, gidelim.'' demesiyle ayaklandık, her şey mükemmel gidiyordu ta ki onunla çarpışana kadar.. Omzunun biraz üstünde biten dalgalı sarı saçları ile siyahlar içindeki kız. Yüzündeki masum hatlara rağmen bakışlarında soğuk bir uzaklık vardı.
"Dikkat etsene ya" diye sitemde bulunduğumda direk olarak gözlerimin içine baktı. Hiçbir anlam çıkaramamıştım, hangi duyguya ev sahipliği yapıyordu bu gözler. Umursamaz bir tavırla omuz silkip gözlerini üzerimden çekti ve yanımdan uzaklaştı. Bakışlarım halen kızın sırtına dikili kalmışken Margaret kolumu tuttu ve dikkatimi kendi üzerine çekti.
" İyi misin, bir şey oldu mu?" kafamı olumsuz anlamda salladım ve tekrar ona baktım.
"Kim o?" diye sordum. Başımı Margaret'a çevirip gözlerine baktığımda yüzü düştü. Kaşlarım bu ifade karşısında hafifçe çatılırken,
" Bilmiyorum ama burada pek onunla uğraşan olmuyor." dedi. Birkaç dakika yüzünü inceledikten sonra başımı hafifçe salladım ve sınıfa doğru ilerledik.
Beş uzun ders saatinden sonra nihayet eve gidecek olduğum için mutluydum. Dönem ortasında geldiğim için konularda bayağı ilerlemişlerdi ve kendimi vermekte biraz zorlansam da halledecektim. Margaret ile beraber çantalarımızı alıp okuldan çıkmak için ilerlerken bugünümü değerlendiriyordum. Günüm iyi geçmişti, birçok kişi ile tanışmıştım ve en önemlisi Margaret ile tanışmıştım. Beni tüm gün boyunca oradan oraya sürüklemiş ve her şeyi anlatmıştı, göstermişti ve birçok insanla tanıştırmıştı. Hepsi Margaret gibi hayat dolu insanlara benziyorlardı. Düşüncelerim arasında kaybolmuşken Margaret'ın kolumu dürtmesi ile ona baktım. Yüzü endişeli görünüyordu. Bakışlarını benden kaçırarak onu tedirgin eden kişiye odakladı. Onu takip ettim ve sonunda endişesini anladım. Bana çarpan kız oradaydı, okul kapısının önünde ve gözlerini kırpmaksızın bana bakıyordu. Onu gördüğümü anlayınca başını hafif sağa yatırdı ve o yöne yürümeye başladı. İleri doğru bir adım atacakken Margaret kolumu tuttu ve beni çekiştirmeye başladı.
"Hayır oraya gidemezsin, lütfen buradan gidelim Meyil. Lütfen." neden bu kadar endişeliydi bilemiyordum ancak başımla onu onayladım. Daha ilk günden başımı belaya sokmak istemiyordum ve o kızın benim için iyi olmayacağını da biliyordum. Beraber evimizin yolunu tuttuk. Evlerimiz yakındı. Bu harika bir tesadüftü. Otobüste ayakta yolculuk ederken yol boyunca Margaret bana onun iyi biri olmadığını ve ondan uzak durmam gerektiğini söyleyip durdu. Sonunda evime geldiğimizde bana sarıldı.
"Seninle tanıştığım için mutluyum. Yarın sabah görüşürüz." dedi.
"Görüşürüz." dedim ve her zamanki gibi belli belirsiz gülümseyip eve girdim. Çantamı koridora bırakarak kendimi odama attım. Sıcak bir duşa ihtiyacım vardı.
Akşam yemeğinde ailem bana okuldaki ilk günüm hakkında onlarca soru sordular. Onlara Margaret ile tanıştığımı anlattım ve yemekten sonra herkese iyi geceler dileyip odama çekildim. Telefonumu komodinin üzerine koydum ve çalışma masama oturdum. Biraz ders çalışmak beni rahatlatacaktı. Bugün işlediğimiz konular üzerinden geçtim, yarın işleyeceklerimiz üzerinden de aynı zaman da. Yarına hazırdım. Saate baktığımda gece yarısına gelmek üzere olduğunu gördüm. Zaman çok hızlı geçmişti. Banyoya gittim ve dişlerimi fırçalayıp, odaya geri döndüğümde geldiğimden beri elime almadığım telefonumu aldım. İki mesaj vardı. İkisi de Margaret'tandı.
"Yarın ne giyeceğime karar veremiyorum. Bana yardım et.
-Margaret" Yaklaşık kırk beş dakika sonra yeni bir mesaj.
"Meyil bana cevap ver!!
-Margaret"
"İyi misin? Senin için endişeleniyorum. Lütfen cevap ver.
-Margaret"Endişesini anlayamamıştım. Hemen cevap yazdım.
"Hey, buradayım. Ders çalışıyordum. Dalmışım." göndere bastım. Tam telefonu bırakacaktım ki tekrar titredi. Gözlerimi devirdim ve mesajı açtım.
"Endişelendim. Neyse, yarın görüşürüz. İyi geceler.
-Margaret" gülümsedim."Sana da iyi geceler!" mesajı gönderdim ve telefonu çalışma masamın üzerine bırakıp yatağa ilerledim. Yorganı üzerime çektim, kış mevsimi burada gerçekten çok sert geçiyor gibiydi, sabah güzel ola hava akşama doğru sertleşmiş ve üşümeme sebep olmuştu. Uzanıp ışığı kapattım ve bu arada telefonum yine titredi. Umursamasam da belki yine Margaret'tandır diyip yataktan çıktım ve telefonu elime aldım. Mesaj bilinmeyen bir numaradandı. Mesajı açtım.
"İyi geceler, ufaklık.." ve karanlık odamda derin bir nefes aldım. Telefonu yavaşça masaya geri bırakırken tül perdemin arkasından sızan ışığa baktım. Kim olduğunu tahmin etmek zor değildi.
*****
Wattpad de yeniyiz. Bu bizim ilk hikayemiz. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİMSİN
Teen Fiction"Hata yapmamak için mükemmelleştirilmiş bir hayatın bu kadar çabuk dağılabileceğini kim bilebilirdi ki?"