1

3.2K 426 82
                                    

Ben, küçük bir kız çocuğuydum. İlgiye aç ve muhtaçtım. Tek istediğim ailemle güzel anılarımın olmasıydı. Hani bir şeyi çok isterdik. Ya olurdu ya da olmazdı. Benim istediklerim de çok istediğimden olmadı.

Annemi beş yıl önce kanserden kaybettim. Babam, anneme o kadar aşıktı ki annemin ölümüne dayanamadı ve intihar etti. Babama çok kızgındım. Annem kanseriyle olan savaşını kaybettiği için babam da anneme oldukça öfkeliydi.

Öfke, insanın vücuduna bir kez girdiğinde kolay kolay çıkmazdı. O saf öfke, insanın kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Öfkeli bir insana ne kadar çok şey anlatırsan anlat, o ya istediğini duyar ya da hiçbirini duymazdı. Öfke, vücuttan çıkmak için bir kapı arar, kapı yoksa da kendi bir kapı yaratırdı.

İşte öfkenin babamda da böyle bir etkisi oldu. Önce beni hiç dinlemedi. Hem üzgün hem de öfkeliydi. Çok fazla öfkeli. Onu bırakıp gittiğini düşünüyordu. Keşke bilseydi annemin bu dünyada bizim için kalmaya çalıştığını. Annem çok mücadele etti. Savaşını kazanacağını düşünüyorduk. Her şey o kadar ani olmuştu ki... Ölüm bir anda annemin kapısına dayanmıştı.

Babam, onsuz bu hayatta yaşayamayacağını söylerdi hep. Gerçekten de öyle oldu. Annemin ölüm haberinden sonra evde ruh gibiydi. İşe gitmez olmuştu. İçindeki öfkeyle yaşamaya mahkûmdu. Öfkesi bedeninden çıkamıyordu. Çıkmak için bir kapısı yoktu. Babam ya öfkesini bir şekilde zamanla dindirecekti ya da öfkesi için yeni bir çıkış kapısı yaratacaktı. Babam, öfkesi için yeni bir kapı yaratmayı seçti. Okulda olduğum bir gün evde intihar etti.

Bunu bana nasıl yapmıştı? Annemi çok seviyordu, peki ya beni? Beni hiç mi düşünmemişti? Babama fazlasıyla kızgın ve bir o kadar da kırgındım. Beni hiç düşünmemişti. Onu da kaybettiğimde duyacağım acıyı önemsememişti.

Babamın bu yenilgisine fazlasıyla öfkeliydim. Benimle kalıp annemin yokluğu için savaşabilirdi. Fakat babam arkasında bırakacaklarını düşünmeden canına kıydı. Sadece kendi canına kıymadı, beni de kendisiyle birlikte öldürdü.

Her şey çok fazlaydı. Annemin ölümü, babamın ölümü ve yalnız kalışım.

O yıl üniversite sınavlarım vardı. Bu olaylar olmadan önce deli gibi sınavlara çalışıyordum. Sırf iyi bir yeri kazanabilmek ve ailemin benimle gurur duyabilmesi içindi bu çabalarım.

Annemin beklenmeyen ölümü ve babamın intihar edişi beni fazlasıyla etkilemişti. O an üniversite sınavlarını hiç düşünmedim. İki yıl teyzemde kaldım. Beni yanında isteyen tek akrabamdı. Teyzem evliydi, fakat çocukları yoktu. Beni kendi kızı gibi gördü ve benimle ilgilendi.

İki yıl boyunca teyzemin ısrarları üzerine bir psikologa gittim. Psikolojim bozulmuştu ve bunun tedavi edilmesi gerektiğini biliyordum. Bu olanlara karşı hiç direnmedim. Her randevuda psikologa içimdeki kızgınlığı ve kırgınlığı birebir anlattım. Ne virgülü ne de noktası farklıydı. Ne hissediyorsam hepsini söyledim. İçimdekileri kustum. Psikolog sayesinde içimdeki babama karşı olan öfkeyi zamanla kontrol etmeyi öğrenmiştim. Sonuç olarak, rahatlamış mıydım?

Hayır.

Ama daha iyi hissediyordum. Hayatıma bir yerden devam edebileceğimi biliyordum. Öyle de yaptım. Üniversite sınavları için tekrardan hazırlanmaya başladım. Bu konuda eniştemin çok yardımı dokundu. Bana test kitapları aldı ve beni özel derslere gönderdi. En sonunda sınavlara girdim ve Marmara Üniversite'sinde Gazetecilik bölümünü kazandım. Çok istediğim bir üniversite ya da özellikle tercih ettiğim bir bölüm yoktu. Sadece hayatıma bir yerden devam edebilmek için girmiştim sınavlara. Teyzemin evi Nişantaşı'ndaydı. Üniversiteye çok yakındı, fakat ben ayrı eve çıkma kararı aldım. Teyzem ilk buna razı olmasa da yaşımdan dolayı fazla karşı çıkmadı.

ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin