Gözlerimi açtığımda odam karanlıktı. Saatin kaç olduğuna bakmak için telefonumu elimle yokladım. Oda karanlık olduğundan nesneleri pek ayırt edemiyordum. Ay ışığı odamı biraz olsun aydınlatıyordu ancak her şeyi yeteri kadar net göremiyordum. Daha iyi bir görüntü elde etmek için komodinin üzerindeki gece lambasını açtım. Etrafıma daha dikkatli baktığımda telefonumu yastığımın hemen yanında olduğunu gördüm. Telefonumu elime alır almaz saatten önce mesaj gelmiş mi diye baktım.
1 yeni mesaj.
Mesajın Görkem'den geldiğini bildiğim için yatakta deli gibi tepişe bilirdim. Fakat bunu yapmadım. Tuş kilidini açmadan önce saate baktım.
"Lanet olsun!" diye haykırdım. Bütün gün uyumuştum. Saat dokuz buçuktu. Uyuyarak geçen günüme acıdım. Hiç sevmezdim vaktimi uyuyarak harcamayı.
Yakınarak Görkem'in attığı mesaja baktım. Ona dün gece sorduğum soruya bir cevap vermesini beklerken uyuya kalmıştım. Ona aşk mı, para mı? sorusunu sordum. Bana attığı mesaj gözümde altın değerindeydi. O kadar emindim ki kendimden uzun bir mesaj atmış olacağıyla ilgili, fakat mesajı açınca kendime olan güvenim havası kaçmış bir top gibi yavaş yavaş indi. Mesaj kısa ve netti.
Hiçbiri.
Ona soruyu sormamdan bir saat sonra mesajıma cevap vermişti. Bana bir saat sonra bu kadar kısa bir cevap vermesine aşırı derecede sinirlendim. Neredeyse telefonu sinirden duvara fırlatacaktım. En azından neden 'hiçbiri' olduğunu açıklasaydı. Onu bile yapmaması beni akşam akşam daha da deli etmişti.
Bu cevabından iki türlü anlam çıkartmıştım. Birincisi paraya değer veren bir insan değildi-ki bu çok iyi bir şeydi. İkincisi aşka da değer vermiyordu. Peki aşka değer vermeyen bir insan, ilişkisindeki bayana sadık kalır mıydı?
Hemen parmaklarımı dokunmatik klavyenin üzerinde gezdirdim ve ona yeni bir soru sordum.
Sadakat mi, aldatmak mı?
Mesajımı hemen görmesini beklemiyordum. O yüzden yataktan tembelce kalktım ve oturma odasına gittim. Tam koltuğa oturacakken kapı çaldı. Bu saatte gelenin Ecrin olabileceğini düşündüm ve kapıyı oyalanmadan açtım. Fakat gelen teyzemdi. Dün ziyaretime gelenin teyzem olduğunu düşünürken Ecrin'in gelmesi, şimdi ise Ecrin yerine teyzemin gelmesi büyük bir ironiydi.
"Teyze," dedim inanamayarak.
"İçeri almayacak mısın?"
"Geç teyze. Sadece beklemiyordum bu saatte. Şaşırdım," deyiverdim. Bana sarıldı ve yanaklarımı bolca öptü.
"Hiç gelmiyorsun bana. Özledim seni! İnsan bir teyzesini arar, sorar. Paran bitince bir tek ararsın sen!"
Söylediklerine güldüm. Ayakkabılarını çıkarttı ve ben de içeriye geçince kapıyı kapattım. "Bu evin hali ne, Duru?" diye sordu.
Elimle ensemi kaşıdım. "Kusura bakma, teyze. Geleceğini bilsem temizlerdim. Zaten temizleyecektim de... uymadı işte."
"Burası ahır gibi olmuş," dedi çantasını koltuğa bırakarak. "Nasıl yaşıyorsun burada? Bak, sana güvendim ve tek başına kalmanı onayladım ama bu pasaklı halini hiç beğenmedim. Alırım seni yine yanıma. Ona göre!" dedi işaret parmağını tehditkarca havada sallayarak.
"Teyze, hakikaten çok uygunsuz yakaladın beni. Ben genelde bu kadar pis değilim."
Koltuğa homurdanarak oturdu. "Baksana her yer pislik içinde." Eliyle özellikle halıyı gösterdi.
Utanarak karşısına oturdum. Aslında dün evi temizleyebilirdim, fakat Ecrin gelince ve ağlayınca evi temizlemek de çıkmıştı aklımdan. Daha sonra Görkem de mesaj atınca temizlik aklıma bile gelmemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz
Mystery / ThrillerÖlümsüz olmak sadece bize mahsustu. Biz, bu kirli dünyanın fani insanlarından farklıydık. Biz ölümsüzdük. İkimiz de sonsuza dek yaşayacaktık. Fakat ben cennette yaşarken, o, bu kirli dünyada yaşayacaktı. ∞ ©Tüm hakları saklıdır. Yazarın izni...