Korku muydu bizi bunca şeye iten yoksa ikilem miydi? Ben kimim? Kaçan mı yoksa kovalanan mı? Av mı avcı mı? Kazanan mı kaybeden mi? Güçlü mü zayıf mı? Seven mi sevilen mi? Ben kimdim? Gerçek ben kimdi? Bu gerçek ben değilse şu anki ben kimdi?
Yanlış soruyu sorduğumun farkındaydım. Yanlış soru yanlış cevaplar. Doğruya ne kadar yakın olduğum hakkında bir fikrim yoktu. Ancak uzak olduğumu da düşünmüyordum. Büyük ikilemler arasında kaldım. Kaçacak bir yerim yoktu. Zaten kaçmak da istemiyordum. İşte buradayım. Tam burada.
Gözlerimi açtım. Akan rimelimden dolayı kirpiklerim her ne kadar buna engel olmaya çalışsa da açtım. Dün akşam ile hatırladığım tek şey Görkem'le gece kulübüne gitmemizdi. Ne ara eve geldik ne ara sabah oldu hiç hatırlamıyordum. Hafızamı biraz zorlamaya çalıştım. Fakat boşlukları bir türlü dolduramıyordum. Sanki zihnim sabunla yıkanıp temizlenmiş gibiydi. Her şey hayal gibiydi.
Yattığım yerden doğrulup, "Görkem," diye seslendim boş koridora doğru. Kısa bir süreliğine sessizliği dinledim. Anlaşılan Görkem beni dün gece eve bırakıp gitmişti.
Komodinin üzerinde duran telefonumu elime aldım. Saate bakıyordum ki kapı hiddetle çalmaya başladı. Kapıyı kimin yumrukladığını bilmiyordum ve bu kafayla tahmin de edemiyordum ama bu durum beni fazlasıyla sinirlendirmişti. Hızlı adımlarla koridorda ilerledim. Kapıyı açtığımda ağlayan Ecrin'le karşılaşacağımı tahmin etmiyordum. Bu bende ufak bir şok etkisi yarattı.
Korku ve paniğe kapılarak, "İyi misin?" diye sordum.
Göz yaşlarının arasından, "Hayır," diye yanıtladı.
Onu kolundan tutup içeri çektim. Hemen girişteki koltuğa oturttum ve ben de yanına oturdum. Bir elini avucuma aldım. Stresten terlediği belli olan avuç içini şefkatle okşamaya başladım. "Ne oldu? Anlatmak ister misin?"
"Duru, ben çok kötüyüm," dedi ve ağlamaya devam etti.
Önce biraz sustum ve konuya girmesi için bekledim. Ama o sadece ağladı. "Ecrin endişeleniyorum."
"Duru çok kötü bir hata yaptım." Aklıma birkaç senaryo geliyordu fakat susup onu dinlemeyi tercih ettim. "Ben hamileyim."
O anda büyük bir kaosun içine düştüğümü hissettim. Vücudumdaki tüm kan sadece kafamda toplanıyor gibiydi. Başım zonklamaya başladı ve sinirden deliye döndüm. "Ne dediğinin farkında mısın?"
Bunun koca bir şaka falan olduğunu hiç düşünmedim. Çünkü bu halde bir şaka yapılmazdı. Güzel eşek şakası olabilirdi ama bu durumda değil. Belki telefonla arayıp söylese ya da bir ultrason fotoğrafı atsa gerçekten şaka olduğunu düşünürdüm. Fakat bu konumdayken korkutucu derecede söylediklerinin gerçek olduğunu biliyordum.
"Evet, farkındayım."
Manasızca gözlerimi kırpıştırdım. Duyduklarıma inanmak istemiyordum. "Kimden?"
Yüzüme dolu gözlerle baktı. "Hasan."
Yutkunamadım. Bu benim için çok büyük bir zorluktu. "Ecrin siz ne ara tekrardan barıştınız?" diye sordum öfkeyle. Elimi elinden çektim ve dizimin üstüne koydum. Gözlerimi kapatıp, "Ne ara bu konuma geldiniz? Ne ara birlikte oldunuz da sen halime kaldın?" diye sorarak bağırdım. Daha kuvvetli ağlamaya başladı. Eliyle yüzünü kapattı. "Bana cevap ver!"
"Duru, bilmiyorum. Her şey bir anda oldu. İnan ben de bilmiyorum," dedi.
"Ya hadi anlarım geri barışırsın. Hadi birlikte de olursunuz genciz, kanımız kaynıyor. Neden korunmadın? Neden?" Oturduğum yerden kalktım. Halının üzerinde kısa kısa gelip giderken bir yandan da söylenmeye devam ediyordum. "Peki şimdi ne olacak? Nasıl çıkacaksın bu işin içinden?"
![](https://img.wattpad.com/cover/32974289-288-k315849.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz
Mystery / ThrillerÖlümsüz olmak sadece bize mahsustu. Biz, bu kirli dünyanın fani insanlarından farklıydık. Biz ölümsüzdük. İkimiz de sonsuza dek yaşayacaktık. Fakat ben cennette yaşarken, o, bu kirli dünyada yaşayacaktı. ∞ ©Tüm hakları saklıdır. Yazarın izni...