O geceden beri kendimi derslere verdim. O anı unutmak için gece gündüz ders çalıştım. Üstelik o kadar çalışmama bile gerek yoktu. O anlamsız geceden sonra bir daha kendimi kötü hissetmemiştim ama beterin de beteri vardı. Artık kötü hissetmiyor, daha beter korkuyu hissediyordum. O gece neler olduğunu hâlâ anlayabilmiş değildim.
"Süre doldu," dedi tok bir erkek sesi.
Elimdeki kalemi masaya bıraktım. Son sınavımız da şu anda bitmiş bulunuyordu. Final sınavlarımın hepsi iyi geçmişti.
Ecrin'e baktım. Yüzü biraz asıktı. Yerimden kalktım ve sınav kağıdımı gözcüye teslim ettim. Derslikten çıktığımda kapının önünde Ecrin'i beklemeye başladım.
İki dakika sonra Ecrin yanıma geldi.
"Nasıl geçti?" diye sordum. Aslında cevabını çok iyi biliyordum. Yine tüm gece Hasan'la mesajlaşmış ve sınava çok iyi çalışmamıştı. Keşke Ecrin'in kafasını toplayabilmesine yardımcı olabilseydim. Ona sürekli, "Sınava senin yerine Hasan girmeyecek," diyordum ve Ecrin bunu şaka sanıyordu. Haklı olduğumu düşünüyordum. Şimdi karşımda süt dökmüş kedi misali duruyordu.
"İdare ederdi."
Gözlerimi devirdim. "Yani berbattı."
Dudaklarını büktü. "Çoğunu çalışmadığım yerden sordu."
"Acaba çalıştın mı diye sorsam çok mu kaba olur?"
"Merak etme. Geçecek kadar not alırım," dedi ve gülümseyerek yürümeye başladı.
Aniden surat ifadesinin değişmesine şaşırarak ben de Ecrin'i takip ettim. "Ee," dedim. "Şimdi ne yapıyoruz?" Daha önce sınavdan sonra bir şeyler yapabileceğimizi konuşmuştuk.
Gülümseyerek, "Hasan'ın iş yerine gidiyoruz," dedi. Kaşlarımı sorarcasına kaldırdım. "Kitapçıda çalışıyor. Yeni kitaplar gelmiş diyordu Hasan. Beğendiğin bir tanesini sana alırım."
Beni nasıl kandıracağını çok iyi biliyordu. Hem Hasan'ın kitapçıda çalışması benim gözümde onun için bir artı puandı. En yakın arkadaşımın sevgilisini daha yakından tanıma vaktinin geldiğini düşündüm ve kafamı olumlu anlamda salladım.
Ecrin gülerek, "Beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim," dedi.
"Kitap sözünü unutma," diye hatırlattım ona.
***
Beraber Pandora Kitabevi'ne gittik. İçeri girdiğimizde neredeyse salyalarım akacaktı. Her şey o kadar göz alıcıydı ki... Kitap raflarının arasında gezinmeye başladım. Bir anda yanımdan adeta koşarcasına bir adam Ecrin'in yanına gitti. Birbirlerine sarıldılar. O anda adamın Hasan olduğunu anladım.
Ecrin, Hasan'la beni tanıştırdı. Gerçekten çok güler yüzlü bir adamdı. Onunla kitaplar hakkında biraz konuşmak istedim, fakat pek oralı olmadı. Kitapçıda çalışıp, kitaplara ilgisi olmayan biriydi sanırım. Bu da demek oluyordu ki ona verdiğim artı puanı geri alıyordum. Belki de bu işi mecbur olduğu için yapıyordu. Bilemezdim. Ona karşı ön yargılı olmamalıydım.
Sonraki dakikalarda Ecrin ve Hasan kitap raflarının arasında oynaşırken ben de kitaplara göz atmaya karar verdim. Pandora Kitabevi gerçekten de çok hoş bir yerdi. Burasının mimarisini ve tasarımını çok beğenmiştim. Ayrıca gözlemlerime göre kitap kategorileri de kitaplar kadar çeşitliydi.
Kristin Hannah'ın kitaplarını incelemeye başladım. Bu kadın gerçekten de güzel konuları ele alıyordu. Daha önce yazdığı İlkbahar Rüyası ve Kış Bahçesi kitaplarını okumuştum. Daha okumak istediğim kitapları vardı. Elime rast gele pembe kapaklı bir kitabını aldım. Kitabın adı Gerçek Renkler idi. Kitabın arkasında yazanları okurken biri yanıma geldi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz
Mystery / ThrillerÖlümsüz olmak sadece bize mahsustu. Biz, bu kirli dünyanın fani insanlarından farklıydık. Biz ölümsüzdük. İkimiz de sonsuza dek yaşayacaktık. Fakat ben cennette yaşarken, o, bu kirli dünyada yaşayacaktı. ∞ ©Tüm hakları saklıdır. Yazarın izni...