12

946 276 4
                                    

Aşkla ilgili birçok söz okumuştum. Hepsinin ne kadar doğru olduğu tartışılırdı. Ancak onların doğru olup olmaması önemli değildi. Çünkü bundan sonra benim için var olan ve kesinlikle doğru olduğunu bildiğim tek bir kelime vardı.

Görkem.

Görkem, benim için aşk demekti. Tüm kurduğum cümlelerin başında ve sonunda o vardı. Artık en değer verdiğim insan, en kıymetlim Görkem olmuştu.

Görkem'le neredeyse bir aydan beri adını koymadığımız bir ilişki yaşıyorduk. Bu isimsiz ilişkinin sebebi Görkem'di. "Sevgili" ya da "Çıkmak" gibi kelimelerin bizim yaşadıklarımızı sıradanlaştıracağını söylüyordu. Böyle olayları sevmediğinden ben de üzerine pek gitmiyordum. Ayrıca yaşadıklarımızın adını koymasak da olurdu. Her fırsatta onun için ne kadar değerli olduğumu hissettiriyordu. Bir ilişkide bana bu kadar değer veren ilk kişiydi Görkem.

Kendimi çok şanslı hissediyordum. Belki de hayatımda bu kadar mutlu olmayacağımı düşünürken bir anda çıktı karşıma. Görkem benim şansımdı, mutluluğumdu, dünyamdı, güneşimdi.

Bu bir aylık beraberliğimizde birçok şey yaptık. Beraber sinemaya gittik, akşam yemeklerine çıktık, parka gidip çocukları izledik, el ele sahilde gezdik, uçurtma uçurduk, beraber benim evde kek yaptık ve akla gelebilecek daha birçok şeyi birlikte, sadece ikimiz baş başa yaptık.

Haftanın neredeyse beş gününü birlikte geçiriyorduk. Yaz olduğu için Görkem'in işleri yoğun oluyordu. Ancak akşamları ve izin günlerinde birlikte bolca vakit geçiriyorduk.

Görkem çalışırken ben de evde oturuyordum. Mezun olmuştum ama hâlâ iş bulmak için harekete geçmemiştim. Açıkçası çalışmak istemiyordum. Ayrıca bitirdiğim bölümden de o kadar kolay iş bulamayacağımın farkındaydım.

Bu ay iki kez teyzem iş arayıp aramadığımı sordu. Kadın da haklıydı. Beni teyzem ve eniştem okutmuştu. Bunca yıl bana hep destek çıktılar. Şimdi de kendi mesleğimi yapmamı istiyorlardı. Fakat ben işe başlamak için kendimi hazır hissetmiyordum.

Temmuz aynının son günüydü bugün. Hava iyice sıcak olmuştu. Ağustos sıcağı fena gelmişti. Bu sıcak havada serinlemenin en güzel yolu klima ve soğuk bir banyo idi.

Buz gibi bir duş aldıktan sonra elime telefonu aldım. Parmaklarım hemen ezbere bildiğim numarayı tuşladı. Üçüncü çalıştan sonra telefon açıldı. Heyecanla nefesimi tuttum.

"Efendim kanatsız meleğim?" Görkem'in sesini ilk defa hasta bir şekilde duydum. Sanki burnu tıkanık gibiydi.

"Hasta mısın?"

"Öyle oldu. Dert edilecek bir şey yok. Biraz hasta oldum sadece," dedi ve boğazını temizledi.

"Biraz mı?"

"Yarına kadar geçer."

Alayla, "Yazın ortasında hasta olmayı nasıl becerdin acaba?" diye sordum. Tam cevap verecekken sesi kesildi ve gök gürültüsü gibi bir öksürük sesi duyuldu. "Ama sen çok kötüsün," dedim.

"İyi olacağım," dedi öksürüklerin arasından.

"Bana evinin konumunu gönderiyorsun hemen. Sana geleceğim."

"Gelme," diye itiraz etti.

"Neden?"

"Seni de hasta yapmak istemiyorum."

İtiraz kabul etmeyen ses tonumu takınarak, "Bu haldeyken seni tek başına bırakmam. Senin bir hasta bakıcıya ihtiyacın var," dedim.

Oflayarak, "Kanatsız meleğim, gerek yok diyorum sana," dedi.

ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin