İnsanın on yedi yaşında başına gelen her olay sanki dünyanın sonuymuş gibiydi. Tabii işin aslını büyüyünce anlıyorduk. Benim de başımdan on yedi yaşındayken bir olay geçti. Bir daha asla toparlanamam sandım. Karamsarlık tüm bedenimi ele geçirdi. İşte insan bu noktada kaybediyordu kontrolü. Karamsarlık duygusu bedenimizi sarınca kapatıyorduk tüm kapılarımızı güzel yarınlara. Oysa her şey bir gün geçecekti ve bu dertler bitecekti. Belki her şey eskisi gibi olmayacaktı ama olaylar da sonsuza kadar devam etmeyecekti.
Tak tak tak.
Gerçek dünyaya geri dönmemi sağlayan sesti bu. Biri kapımı serçe yumrukluyordu. Gözlerimi açtım ve etrafa baktım. Kitap okurken koltukta uyuyakalmıştım. Hemen kalkıp kapıyı açtım. Karşıma Görkem çıktı. Endişeli gözüküyordu.
"Geçsene," dedim elimle içerisini göstererek.
İçeri geçti. Kapıyı kapattığımda ona doğru döndüm. Aceleci bir tavırla bana sımsıkı sarıldı. "Çok korktum," dedi.
"Neden?" diye sordum.
"Benden kaçarcasına ayrıldın ve uzun bir süre de beni aramadın. Benimle iletişime geçmeni bekledim," dedi. Biraz geri çekildi ama hâlâ bana sarılır vaziyetteydi. "En azından bir mesaj atsaydın." Kaşlarını havaya kaldırdı ve dudaklarını büzdü. "Mesela evdeyim gibi."
"Haklısın. Biraz dalgınım."
"Niye?"
Omuz silktim. "Önemli bir şey yok."
"Beni kandırabileceğini mi sandın kanatsız melek?" diye sorarak burnumu şirin bir tavırla sıktı.
Gülerek, "Öyle bir amacım yok ama bunu yapmak isteseydim yapardım çoktan," dedim.
Kollarını belime indirdi ve anlını anlıma dayadı. "Senin için endişelendim."
"Özür dilerim," diye fısıldadım.
Elimi tuttu. Beni üçlü koltuğa doğru çekiştirdi. Onu sessizce takip ettim. Koltuğa oturduğumuzda bir elini omzuma attı. "Sen özür dilemenin anlamını biliyor musun?"
Sinirlenerek, "Elbette," dedim.
"Neymiş o zaman?" diye sordu gevşek bir şekilde. Suratından eğlendiği belli oluyordu. Bu beni daha çok sinirlendirmişti.
"Bir şeyden mahcup olup af dilemek," dedim hızlı bir şekilde.
Kahkaha attı. "Evet, bu doğru bir tanım," dedi. "Ancak özür dilemek bir daha bunu yapmayacağın anlamına da gelir. Zaten aynı şeyleri tekrar edeceksen özür dilemenin de bir anlamı yok."
"Doğrudur," diyerek onayladım onun söylediklerini.
"Neyse," dedi. Konuyu değiştirmek istediği o kadar belliydi ki içeriye girdiğinden beri olan gergin yüz ifadesi bir türlü değişmemişti.
"Sorun ne?"
Yüzünü buruşturarak, "İçimde garip bir his var," dedi.
Bu cümlesi içime büyük bir merak tohumu ekmişti. "Ne oluyor?"
"Seninle ilgili."
Anlamsızca gözlerine baktım. "Benimle ilgili mi?"
"Evet," diye onayladı. "Dün akşam içimi garip bir his kapladı ve tüm gece seni düşünüp durdum. Sanki yolunda gitmeyen bir şeyler var ve sen benden bunu gizliyorsun."
Haklıydı. Yolunda gitmeyen birçok şey vardı. O an Görkem'e duyduğum seslerden bahsetmeye karar verdim. Birilerine bunu anlatmak istiyordum. Ama ya Görkem benim delirdiğimi düşünürse?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz
Mystery / ThrillerÖlümsüz olmak sadece bize mahsustu. Biz, bu kirli dünyanın fani insanlarından farklıydık. Biz ölümsüzdük. İkimiz de sonsuza dek yaşayacaktık. Fakat ben cennette yaşarken, o, bu kirli dünyada yaşayacaktı. ∞ ©Tüm hakları saklıdır. Yazarın izni...