Bazen tek istediğim nefesini hissetmek,sadece kalp atışlarını duyabileceğim karanlık bir ortam. İşte o anı dondurmak sadece seni hissetmek isterdim.
Konuşmadan,bozmadan,acele etmeden,sessiz,sakin ve dingince seni duymak,tatmak isterdim...Gözlerinin ışıkta ve sadece sokak ışıklarının vurduğu hafif karanlık ortamda nasıl parıldadığını ezberlemek isterdim , unutmamak için saatlerce konuşmadan bakmak,seni o şekilde anlamak isterdim.
Bazen tek istediğim sana bakınca yaşadığım o doygunluğu,senin de hissedebilmen...O eşsiz duyguyu ama belki de aşkı güzel kılan şey,algılarımızın farklı olması.Benim sana duyduğum bu hadsiz özlemin nasıl bir şey olduğunu bir tek benim anlayabilmemin öznelliği ve eşsizliği...
Bazen sırf bu duygu için yaşıyorum,beni özel kılan bir kalkan ya da bir taç varmış gibi.
Sanki senin sevgin beni prenses yapmış ama kimse bilmiyor ne kadar özel biri olduğumu.Bir tek ben hissediyorum sevginin bendeki yerini.
İstenilmez bazen sevgin,diğerleri tarafından istenmez,farklı görünür ya da en basitinden kıskandıkları için bir şekil o işe çomak sokarlar ancak sizin aşkınız o kadar kuvvetli olur ki araya hangi engel girerse girsin,hep onu atlatabilirdiniz.
Bende öyle olmak isterdim en çok.
Ne olursa olsun aşkım için savaşayım, ne olursa olsun seni asla bırakmayayım, ne olursa olsun sadece seninle olayım.
Bunları seninle yapmak istedikçe elimde sadece koca bir dolusu ümitsizlik kırıntıları kalıyor. Seviyorum diyorum;hayır diyorlar bana. Seviyorum diyorum; imkansız diyorlar. E seviyorum diyorum; unut diyorlar.
Ben seni öyle bir anda sevdim ki, emin ol aşkımı bilseydin kendinden utanırdın. Ben ne yaptım da bu kızı böyle delicesine aşık ettim kendime derdin. Tüm düşüncelerimi sana haykırsam;şaka olduğunu düşünürsün ya da bunun gelip geçici olduğunu.
Haberin yok ve bir gün olacak mı bilmiyorum ama adının baş harfini bile duyduğumda içimden bir şeyler kopacakmış gibi hissediyorum.
İsmin aklıma geldiğinde kalbim parçalanacak gibi oluyor. Yüzün Tanrı'nın şimdiye dek yarattığı en muhteşem ve kusursuz sanat eseri.
Aslında seni nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Sen en usta bir edebiyatçının cümlelerle anlatamayacağı ve en duygulu şairin imgelerle tasavvur edemeyeceği kadar gizemli,kusursuz ve mükemmel bir varlıksın.
Seni düşünmeye dahi kıyamayıp hayalini bile zihnime layık göremezken seni kelimelere dökme gafletine düşmeyeceğim, çünkü belki de güzelliğinin ve iyiliğinin sersemliğinden en baştan başaramayacağıma dair derin ve değişmesi imkansız görünen lanetli bir inanç beynime saplanmış vaziyette...
İşte böyle bir vaziyet-i ahval içinde içimde olan bitenleri bir süre daha gizlemeye devam edersem beni daha da yaralayıp bu içinden çıkılamaz hali cehenneme çevireceğinden bir şekilde dışa vurmak adına sıkıntımı ifade etmeyi deneyeceğim.
Ve bilirsin, bazı insanlar vardır. içinde olan bitenleri istediği gibi ifade edip sahici kişiliklerini yansıtamazlar. aşkla ilgili bazı korkuları ve saplantılı endişeleri vardır. Bunun oluşturduğu çekingenlikleri de bir türlü yenemezler.
Belki bu bazen karşı tarafla da ilgilidir ancak her ne olursa olsun, sevginin kutsal olduğuna inanan biriyim.
Ben sana olan sevgimin gerçek olmadığına ve senin aşırı derecede hoş ve de güzel olmandan kaynaklandığına kendime inandırmaya çalışarak bunun bir tür yanılsama olabileceğini beynime anlatmaya çalıştım. Seni ilk gördüğüm andan beri...ancak aklımın böyle düşünmesi kalbim açısından bir anlam ifade etmiyordu.
Bunu her ne kadar kendime kabul ettirmeye çalışsam da ikna olamadım. ve geceler, saatler, günler böyle geçti işte...
Seni düşünmekten uyuyamadığım bir gecenin sabahında mosmor gözlerle kalkıp uyanır uyanmaz aklıma sen geldiğinde bile buna aşk dememek için bütün gücümle çabaladım, olmadı...
Öyle de bir an geldi ki, aynı zamanda bunun imkansız olabileceğini bile bile artık içime sığmaz hale geldiğini umut ve umutsuzluk arasındaki ince bir çizginin iç burkucu kırılganlığıyla anlamaya başladım.
Sen önce bir kor,ardından da can yakıcı bir ateş oldun ki bunu söndürecek tek şeyin nefesin olduğu hayli açıkken ben onu karamsar düşüncelerimin karanlığıyla örtmeye çalıştım ama karanlık ateşi örtmezdi. ben yine de bu ateşi söndürmek yerine saklamayı tercih ettim.
Lakin bu nasıl mümkün olabilirdi ki? bu ateş varlığımı bütünüyle kaplamıştı ve rüzgarın da etkisiyle daha da kızışıp seni göremediğim her saniye beni daha da eriten bir hal alıyordu. Bu rüzgar gözlerindi.. ahh o gözlerin...
Kalbime öyle bir dem vurdu ki gülümseyişin, belki öylesine ve sıradan bir gülümseyişti bu ama bir süre hayatın tek anlamı oldu bu gözümde.
Gözlerin aklıma kazındı işte nedensizce, sorgulamadan ve masumca...bu masumiyeti hor görme n'olursun ve yadırgama.
Şu zamana kadar böyle duyguları hiç yaşamadım ben. Yaşayabileceğimi tahmin bile etmezdim. Çevremde buna benzer şeyler gördüğümde umursamazca içimden güler geçerdim. Benim başıma gelince gerçek olabileceğini anladım, demek ki böyle şeyler sahiden varmış. kalbime böyle saplanan ilk kişi oldun sen.
Bu duyguyu bana yaşattığın için sana teşekkür ederim..
Bana hayatın güzelliklerini fark ettirdiğin için teşekkür ederim ve bana 1 saniyeliğine de olsa başını omzuma koyup o güzel saçlarına dokunmamın hayalini kurdurttuğun için teşekkür ederim.Bana aşkın ne demek olduğunu öğrettiğin için teşekkür ederim..
Belki de her şeyin ilacı olan zaman bu derdime de bir çare olacaktır. Seni aklımdan çıkarmaya kararlıyım ama bu çok zor. Başarabilir miyim bilmiyorum.
Fakat her şeye rağmen Tanrı'ya senin gibi bir eserini bana gösterdiği için minnettarım.
Evet, tanrıya minnettarım, ama aynı zamanda garip bir şaşkınlık içindeyimde senin gibi mükemmel bir varlıkla benim gibi bir mahlukatı aynı yerde yarattığı için..
İnan bunları taa gözlerinin içine bakarak söylemeyi o kadar çok isterdimki.. ve daha birçok şey söylemeyi de isterdim sana ama anla beni, o büyülü güzelliğinin karşısında bu gücü kendimde nasıl görebilirim? ve daha da önemlisi; ben sana layık miyim ki?
Anlıyorsun umarım; aklıma geldikçe gözümde daha çok büyüyor ve imkansızlaşıyorsun.
Her bir detayın öyle bir aklıma kazınmıştı ki kendime acıyordum bazen. Nasıl bu kadar sevdim bende bilmiyorum aslında. Sadece seni gördüm o gün,o gündür ki kalbimin en derinlerinde sen varsın.
Tek bir dilek diledim Tanrı'dan, olmayacağını biliyordum ama işte umudumu söndürmek istemiyordum.
Ben sadece seni istiyordum. Ne evli olman umrumdaydı,ne hala eşini seviyor olman. Çünkü bıkmıştım seni sevmekten artık,bende senden soğumak istiyordum ama kalbim inatla sana her gün daha fazla bağlandı.
Affet beni Jung Hoseok, bu düşüncelerim evli birine göre belki çok terbiyesizce ama lütfen beni affet.
Bu kurguyu Wattpad dışında başka bir sitede okuyorsanız yanlış yerdesiniz. Orjinali Wattpad ta @Lilliaa0 hesabındadir
Tall in finaline bir kaç bölüm kaldı ve Yalnızlar şehri ile bu kitaba aynı anda yeni bölüm atacağım bilginize.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyü✔
FanficBu hayatta çok hatalar yaptım. Kendi hayatım için, annem, babam için, arkadaşlarım için. Gerektiğinde acı çektim, çekmeyi de bilirim. Yaşadığım yenilgilerden sonra tekrar ayağa kalkmasını bildim hep. Benim yaşadığım en büyük acı ise aynı kişiye s...