"Gereksiz kader"
"İşte geldik!"
Han Nehrine varır varmaz orada ki köprüye doğru hızlıca ilerledim. Çabuçak bu işi bitirmek istiyordum.
Yorgundum,2 adım atacak halim yoktu ancak yinede bu saçma büyüyü yapacaktım.
Kavonuzu aşağıya doğru tutup o gün olanları düşündüm. İçmem, onun gelmesi,birlikte içişimizden sonrasında onunla geceyi geçirmem ve sabah ki bana dedikleri lafları...hepsini onun unutmasını istiyordum. Zihninde o güne ait hiç bir anı olmamalıydı.
Sesimi duyuyorsundur umarım Tanrı'm,lütfen bana yardımcı ol.
Ve ardından hızlıca kavonuzdan elimi çektim,çeker çekmez saniyesinde suyun içine battı kavonoz. Keşke her şey bu büyü kadar kolay olsaydı, keşke bu lanet dünyaya gelmeseydim. Böylelikle bunları yaşıyor olmazdım.
"Şimdi artık eve gidebilir miyiz?"
"Evet."
Usulca bedenimi araba koltuğuna attım. Ciddi anlamda çok fazla yorgundum,tüm gün neredeyse terlemiş ve buna rağmen devam etmiştim. Terli terli de buraya geldiğimi hesaba katarsak grip olmak garip olmazdı sanırım.
Bakışlarımı dikiz aynasından Jackson'a çevirdim. Bana dün anlattığı planıyla onunla sahteden de olsa sevgili olmuştum. İlk defa sevgilim oluyor değildi ama Jackson gibi birisi ilk defa oluyor diyebilirdim.
"Resim çekilelim mi?"
"Şimdi zamanı olduğunu hiç sanmıyorum Alisa."
"Biraz beynini çalıştırsana Jackson! Resmi attığımız an Min Gyu görecek ve sinirlenecek."
Dudakları kıvrıldı,onun kendi için sinirlenecek olması belli ki hoşuna gitmişti.
Arabayı kenara çekti ve çıkardığı telefonuyla bana yaklaştı. "Jackson ben senin askerlik arkadaşın değilim. Biraz daha aşk adamıymışsın gibi görün."
"Daha ne yapabilirim yani? Abartmayalım istersen."
"Ver şu telefonu bana."
Bu çocuk gerçekten konu kendi aşk hayatı olunca bocalıyordu. Bu durumda ben olsaydım binbir türlü çözüm üretirdi ancak konu kendisi olduğu zaman bir halt yapamıyordu.
Onun telefonundan filtreli kamerayı ayarladım ve biraz daha ona yaklaştım. Ne yapacağımı bilmediği için biraz tedirgin duruyordu ancak yine de gülümsemeye devam ediyordu.
Elimi onun yanağına koydum aynı zaman da kameraya da bakıyordum. Koyduğum elimle yanağını kendime doğru yaklaştırarak öptüm. O arada da resmimizi çekmeyi unutmamıştım.
"Bunu paylaş ve altına da güzel sözler yaz."
"Emredersiniz komutanım."
Telefonu cebine koydu ve biz yola devam ettik.
...
Eve varır varmaz kendimi yatağıma attım. Bedenim bu anı bekliyormuşçasına gevşedi. Fazla yorulmuştum, spor iyiydi ama bir yerlerinin ağrıması benim için zordu.
Cenin pozisyonu alarak yorganı ayaklarımın arasına aldım. Yarın annem ve babam Jeju adasından dönecekti. Sabah erkenden kalkıp havalimanında onları karşılamam gerekiyordu. Ondan sonra ise gitmem gereken bir işyerim vardı.
Uyumak için gözlerimi kapattım ama koskocaman evren uyumama karşı olacak ki,evin kapısını biri alacaklı gibi çalıyordu. Şimdi mi gelecek zamanı bulmuştu?
Yorganı hışımla üzerimden atarak ayağa kalktım. Her kimse onu lime lime edecektim. Onu dövmekten beter edecektim. Kimdi ki böyle kapıyı çalabiliyordu?!
Benimle birlikte Jackson'da kalkmıştı, hızlıca önden ilerleyerek kapıyı açtım. Şu an uyuyamadığım için aşırı sinirliydim ve gelen kişiye her an patlayabilirdim.
"Ben geldiiiiim!"
Ne tarafa doğru ölüyorduk?
Suratına dahi bakmadan kapıyı tekrar yüzüne kapattım. Tanrı'm uyumak istiyorum dedikçe özellikle mi böyle yapıyorsun?
Kapıyı tekrar çalmaya başladı, ben aşk acısına bile dayanmış bir insanın ama bu insan evladı olacak kişiye dayanamıyorum. Bir dakika yerinde durmuyordu şerefsiz.
Jackson tekrar kapıyı açınca sanki haklıymışcasına sinirli sinirli bana bakmaya başladı. "Ama aşk olsun Alisa unnie,kalbimi kırdın bak. Ben,sizin için taaa Rusya'dan geleyim. Siz üzerime kapı kapatın. Olmadı bak,kırıldım."
Hem homurdanıyor hem de eve geçiyordu. Madem Rusya gibi bir yerdesin neden buraya geldin ki?
"Tanrı aşkına Min Seo susar mısın artık?!"
"Relax unnie,relax. Biraz sakin ol. At şu kafanda ki sinirli hücreleri."
"Neden buraya geldin sen?"
"Ya! Kuzenimi özlemiş olamaz mıyım?"
En sinir olduğum şekilde dudağını büzdü ve Jackson'a sarıldı. Neden Min Seo gibi biri doğmuştu ki?
"Oppa~ biliyor musun orada bana çok kötü baktılar. Bende hemen kaçtım geldim yanınıza. Teyzen olacak şahıs resmen beni az daha evlendiriyordu. Az daha senin gibi bir kuzeni bırakıp evlenecektim. Git dayıma şikayet et onu. Hem koca adayım yakışıklı bile değil!"
"Tamam Min Seo,sen salona geç."
Min Seo'nun bavulunu kenara koyarak başımı ovdum. Gürültüden asla hoşlanmazdım,benim aksime ise o gürültüden gürültüye koşardı.
"Eeee" dedi ikimize bakarak "Bu gece partilemiyor muyuz?"
Tanrı'm canımı alacaksan tam şu an da tam zamanı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyü✔
FanfictionBu hayatta çok hatalar yaptım. Kendi hayatım için, annem, babam için, arkadaşlarım için. Gerektiğinde acı çektim, çekmeyi de bilirim. Yaşadığım yenilgilerden sonra tekrar ayağa kalkmasını bildim hep. Benim yaşadığım en büyük acı ise aynı kişiye s...