"Hyung, otursana artık. Zarar vermez sana korkma."Seonghwa hala kapının önünde ayakta dururken koltukta oturan küçük yaratığa baktı. Seonghwa'yla ilgilenmiyor daha çok elindeki çikolatayı tek lokmada ağzına sokmaya çalışıyordu. Kulakları belli bellirsiz hareket ederken kuyruğu durmadan sallanıyordu.
Bakışlarını ondan çekip diğer koltukta oturan San'a çevirdi. Hala ne olduğunu anlamamıştı ki. Mingi elindeki telefonla odaya girdiğinde Seonghwa'nın hala ayakta dikildiğini görünce gözlerini devirdi. "Hyung. Isırmaz merak etme. Hem hayatında ilk defa kedi çocuk görmüşsün gibi davranmayı kes. Wooyoung ve Yunho'yu kaç kere gördün."
"Lütfen şu kediyi veya çocuğu her neyse alır mısınız? Eğer zaten bunlardan bir tane sahiplenmek isteseydim siz aldığınızda ben de alırdım." Odada sessizlik oluştuğunda koltuktaki küçük beden bitmiş çikolata kabını yere fırlatıp ayakta dikilen Seonghwa'ya baktı. "Ben de sana meyaklı değilim zaten."
Seonghwa gözlerini kocaman açıp önce yerdeki çikolata kabına ardından küçük bedene baktı. "Şimdi kalk ve o çöpü ordan al. Etrafı kirletemezsin." Küçük beden çöpü almak şöyle dursun yerinde hareket bile etmemişti. "Sende bana bağıyamazsın."
Mingi ve San gülmemek için büyük çabalar sarf ederken Mingi dayanamayıp kahkahayı yapıştırmıştı. "Hyung, Hongjoong şuan 7 yaşında. O yüzden biraz huysuzluk çıkarabilir. Aslında daha küçük yaşta bir catboy alacaktık ama sen bakamazsın diye Hongjoong'u aldık."
Seonghwa sinirle yerdeki çöpü aldı ve odanın kenarındaki çöp kutusuna attı. Fazla titizdi ve yerlere çöp atılması onu zıvanadan çıkartırdı. "Umrumda değil. Ben bu yaratığı evimde istemiyorum o kadar. Şimdi onu da alın ve evimden gidin lütfen." Eliyle Hongjoong'u işaret ederken soğuk ve dik bakışlarını San ve Mingi'nin üzerinde gezdiriyordu.
"Hyung anlamıyorsun sanırım. Hongjoong'u sana aldık ve onun sahibi artık sensin. Ayrıca ona yaratık demeyi kes. Onun da bir kalbi var ve sen o minik kalbi kırıyorsun." San kucağında uslu uslu oturan Wooyoung'la ayağa kalktığında Mingi de onları taklit etmişti. Evin kapısından çıkmadan önce Mingi arkasına dönüp konuştu.
"Uslu dur Jonggie sahibin huysuz ve yaşlı bunağın teki. Ama emin ol seni sevecektir. Ve sen hyung, Hongjoong'a iyi davran." Kapıyı kapatıp çıktıklarında evde Seonghwa ve Hongjoong kalmıştı yalnızca. Hongjoong hala kendisine dik dik bakan Seonghwa'ya göz devirip huysuzca konuştu. "Kaynım acıktı benim. Kalk yemek yap."
"Evde kedi maması yok. Git dolaptan birşeyler ye." Seonghwa koltuğa oturduğunda sertçe konuşmuştu. Hala olanları anlamış değildi. İş yerindeyken telefonu çalmış San ona bir sürprizleri olduğunu söylemişti. Seonghwa da erken çıkıp eve gelmişti ama gördüğü şey onu hiç memnun etmemişti. Kedi çocuklardan hiç haz etmezdi fakat Mingi ve San sanki onun inadına bir kedi çocuk sahiplenmişlerdi.
"Sana diyoyum huysuz bunak. Git bana yemek hazıyla. Ve ben kedi maması yemiyoyum. Habeyin olsun." R harfini söyleyememesi ona tatlılık katarken bu Seonghwa'nın umrunda bile değildi.
"Bana bak küçük yaratık. Seni ben sahiplenmedim ve sahibinmişim gibi davranmayı kes. Acıktıysan mutfağa git ve karnını doyur. İşlerimi yetiştirmem lazım benim." Odadan çıkıp yatak odasına yürürken Hongjoong'un homurtularını duyup göz devirdi. Yarın ne olursa olsun onu dükkana geri iade edecekti.
Rahat birşeyler giyinip terasa çıktı ve hafif esen meltem eşliğinde yetiştirmesi gereken sunumu hazırladı. Aradan geçen birkaç saatin sonunda hırkasına daha da sıkı sarındı ve çalan alarmı kapattı. İlaç saati geldiği için eşyalarını toparlayıp içeri girdi. Mutfaktaki sandalyelerden tekine oturup ilacını içtikten sonra odasına çıktı.
Üzerini değiştirip rahat gri eşofmanını giyindikten sonra kendini yatağa atmıştı. Fakat yüksek bir çığlık duyduğu gibi geri kalkıp ışığı yaktı. "Amacın beni öldüymek mi be? Hayvan gibi üzeyime atlıyosun." Yorganın altından kafasını çıkarıp dik dik bakan Hongjoong'a bakıp yumruğunu sıktı ve tane tane konuştu. "Senin burda ne işin var asıl? Bu benim yatağım ve ben yatağımı bir başkasıyla paylaşmayı sevmem. Kalk yatağımdan."
Hongjoong küçük kollarını birleştirip ukalaca bir bakış attı. "Ben de seninle uyumaya meyaklı değilim zaten kas yığını. Başka yatacak yey yoktu bende buyaya yattım. Asıl sen başka biy yeyde uyu." Poposunu Seonghwa'ya dönüp tekrar yatmış yorgana iyice sarılmıştı.
Seonghwa San ve Mingi'ye beddualar ederek ışığı kapattı ve yatağa yattı. "Yorganın hepsini sen almışsın başbelası. Birazını bana ver." Yorgana sıkıca sarılmış olan Hongjoong'u işaret parmağıyla dürtmüştü. "Susay mısın uyumaya çalışıyoyum. Yoyganı da veyemem üşüyoyum." Gözlerini devirip yorganı kendine çektiğinde omzuna küçük bir yumruk yemişti.
"Üşüyoyum diyoyum anlamıyoy musun? Yoyganı bana vey. Yoksa seni ısıyıyım." Hongjoong bir süre bekleyip yorganın hala Seonghwa'da olduğunu anlayınca dişlerini kaslı kollara geçirmişti. "Napıyosun be? Bıraksana. Bi de ısırmaz diyorlardı. Tanrım köpek misin sen?" Seonghwa kolunu Hongjoong'dan uzaklaştırırken Hongjoong ukalaca sırıtıyordu. "Ben sana vey demiştim yaşlı bunak. Yoyganı veyseydin kolunu ısıymazdım."
Seonghwa gözlerini devirerek yorganın bir kısmını Hongjoong'un tarafına verip kolunu ovuşturdu. "Eğer yatağıma işersen sana temizletirim haberin olsun." Küçük olan yorgana biraz daha sarılıp Seonghwa görmese bile dilini çıkardı. "İşeyecek olsam yatağına değil senin üzeyine işeydim."
-
-
-Selammmmm yeni bir fic ve yine benn
İkisi de birbirinden gıcık ve bunu yazmak aşırı eğlenceli
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catboy あ seongjoong
Fanfiction"Eğer gerçekten benimle kalmak istiyorsan uslu bir kedicik olman gerekir. Yaramazlık yapmayı kes." 200321