Seonghwa uyandığında büyükçe gerinirken yatağın diğer tarafının boş olduğunu gördüğünde göz devirdi. Kim bilir ne yapıyordu şuan. Oflayarak yatağından kalkıp alt kata indi. Televizyon seslerini duyduğunda kapalı kapıyı açtı ve içeri girdi. Hongjoong televizyonda çizgifilm izliyordu."Sabahın köründe niye uyandın sen? Ben az sonra işe gideceğim." Hongjoong kafasını bile kaldırmadan cevap verdi. "İyi git işine. Ben ne yapıyım. Kahvaltı hazıyla ama bana. Kaynım acıktı." Seonghwa televizyonun önüne geçip fişi çektiğinde Hongjoong oflayıp göz devirdi.
"Ya ben seninle mi uğyaşıcam adam. Yahat bıyak beni. Ne güzel televizyon izliyoyum işte. Ve senin üstün niye çıplak. Teybiyesiz. Git üstünü giyin." Küçük elleriyle gözlerini kapatmaya çalışırken Seonghwa hahlayıp odadan çıktı. Mutfağa geçip kendine kahvaltı hazırlamaya başladığında çizgifilm sesleri tekrar duyulmaya başlamıştı.
Yemeği hazır olduğunda masaya oturdu ve kahvaltısını yapmaya başladı. Bir yandan da telefonuna gelen mailleri okuyor gerekli olanlara cevap yazıyordu. Suratına gelen tişörtle neye uğradığını şaşırıp sinirle bağırdı. "İyi misin sen ya? Küçüksün diye birşey demiyorum ama bak sinirlendiriyorsun beni."
Hongjoong kendine çatal alıp Seonghwa'yı umursamadan bir sandalye çekip oturdu ve kahvaltı yapmaya başladı. "Soruma cevap ver Hongjoong. Ve bu benim yemeğim yiyemezsin sen."
Hongjoong inatla Seonghwa'nın gözüne bakarak çatalını jambona batırıp yavaşça çiğnedi. "Sana demin üzeyine biy şey giy dedim. Giymemişsin bende odandan tişöyt getiydim. Ve bana da yemek hazıyla demiştim. Madem bana hazıylamadın o zaman yemeğine oytak olmak zoyundayım."
Seonghwa'nın önündeki portakal suyu bardağına uzandığında Seonghwa hızla bardağı çekmişti. "Hey! Bu benim portakal suyum. Git kendine yeni bir bardak al." Hongjoong dikdik bakıp göz devirdi. "Boyum yetişse zaten kendim alıy senin o kiyli bayadığndan içmem meyak etme. Kalk baydak vey bana."
"Tanrım beni neyle sınıyorsun? Delireceğim şimdi. Vermiyorum bardak falan git kendin al." Seonghwa bir çocuk gibi inatlaşıp maillerini okumaya geri döndü. Hongjoong ise sandalyesinden atlayıp tezgaha uzandı. Portakal suyu şişesini eline alıp geri sandalyeye oturdu.
Seonghwa küçük olana baktığında gözleri panikle açıldı. "Hayır onu tepene dikemezsin. Hongjoong beni sinirlendirme git bardak al." Hongjoong Seonghwa'nın sinirlenmesinden keyif alıp şişeyi iki eliyle sıkıca tutarak tepesine dikti. Şişe boşaldığında elinin tersiyle ağzını silip gıcık bir şekilde gülümsedi. "Maalesef tüm poytakal suyunu bitiydim bile. Hem de tepeme dikeyek. Ne kaday kötü ama. Ben sana baydak vey demiştim."
Seonghwa sinirle gülüp ellerini saçlarına daldırdı. "Senden hiç haz etmedim küçük. O yüzden şimdi uslu ol ve beni daha fazla sinirlendirme. Bu evde yaşamak istiyorsan kurallara uymalısın." Hongjoong Seonghwa'ya bir süre boş boş baktıktan sonra ayağa kalktı.
"Tuvalet ne tayafta ya? Çişim geldi benim." Mutfaktan çıkıp evin içinde gezinmeye başladığında Seonghwa ağlamaklı bir ses çıkarıp masayı topladı. "Sağdan ikinci kapı."
Hongjoong onu gerçekten sinirlendiriyordu. Yaşıtlarına nazaran fazla gıcıktı bir kere. Seonghwa'nın inadına işler yapıyordu. Ve onu bu evde daha fazla istemiyordu.
Hongjoong mutfağa girip Seonghwa'nın önünde durdu. Kafasını kaldırıp yakışıklı adama baktı. "Pantolonumun feymuayını çekemedim. Sen çek." Eliyle pantolonunu işaret ettiğinde Seonghwa yüzünü buruşturdu.
"Şaka mı bu? Kendin çekebilirsin fermuarını. Hazırlanmam gerek benim. İşe gideceğim." Mutfaktan çıkacağı sırada Hongjoong önüne geçmiş ve durmuştu. "Sana feymuayımı çekmeni söyledim. Kendim çekebilsem neden seninle uğyaşayım zaten."
Seonghwa tekrar ağlamaklı sesler çıkarıp derin bir iç çekti. Hongjoong'un önünde eğilip fermuarı çektikten sonra küçük popoya bir şaplak attı. "Napıyoysun ya? Teybiyesiz. Niye popoma vuyuyosun?" Seonghwa ayağa kalkıp gerindi. "Gitmen için bir işaretti."
Arkasını dönüp mutfaktan çıkacağı sıra poposuna bir yumruk yemişti. "Hongjoong, senden nefret ediyorum küçük şeytan. Neden yaptın bunu?" Hongjoong omzunu silkip mutfaktan çıkarken bağırdı. "Aytık iş yeyine gitmen için biy işayetti."
Seonghwa üst kata çıkıp hazırlandığında tekrar aşağı indi. Aynadaki yansımasından kendini kontrol ederken kapının önünde ellerini beline koymuş dikilen küçük bedene baktı. "Ne bakıyorsun? İşe gitmeye hazırlanıyorum işte." Hongjoong tam Seonghwa'nın önünde durup kafasını kaldırdı. "Ben yalnız mı kalacağım şimdi? Koyktuğumdan falan değil tabi ama evine zayay veymemi istemezsin değil mi?"
Seonghwa ayakkabılarını giyinip kapıyı açtı. Evden çıkmadan önce arkasını döndü ve tane tane konuştu. "Birkaç saate dönerim küçük şeytan. Ben gelene kadar uslu dur ve hiçbir şeye zarar verme. Karnın acıkırsa mutfaktaki küçük dolabı aç orda atıştırmalıklar var. Sıkılırsan da televizyon izle." Bunları söyleyip kapıdan çıktığında Hongjoong oflayıp televizyon izlemeye gitti.
"Gıcık, aptal ve yaşlı biy bunağın evinde nasıl eğlenebiliyim ki?" Çizgifilm ararken kendi kendine konuşuyordu. "Eğey sıkılıysam evin altını üstüne getiyiyim. O adam da umyumda bile olmaz. Ve eğey canavaylay beni yeyse o adamı öldüyüyüm."
-
-
-Hongjoong idolümsün çocuk jzebzlnşez
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catboy あ seongjoong
Fiksi Penggemar"Eğer gerçekten benimle kalmak istiyorsan uslu bir kedicik olman gerekir. Yaramazlık yapmayı kes." 200321