Evde tüm gün Seonghwa'yla yalnız kalmamak adına Woo ve Yunho'yu eve çağırmıştı. Wooyoung halıya sırt üstü yatmış, Yunho tekli koltuğa kurulmuş, Hongjoong da geniş koltuğa boylu boyunca yatmış film seyrediyorlardı. "Şu Jack kadar klas adam görmedim hayatımda be. İdolüm resmen." Wooyoung yüzünü buruşturup Hongjoong'a baktı ciddi olup olmadığını anlamak için. "Jack'i de idolün seçmezsin amına koyayım. Hiç sevmiyorum o adamı."
"Jack Sparrow'dan bahsediyoruz beynini parmakladığım. Senin sevmediğin Jack diğer filmde kaldı." Yunho kolasından bir yudum daha alıp boşalan teneke kutuyu Wooyoung'un kafasına attı. "Babanı seviyim Yunho, mal mısın oğlum?" Wooyoung kutuyu geri Yunho'ya atıp homurdanırken Hongjoong hallerine gülüyordu.
Seonghwa içeriye girip boş olan koltuğa oturduğunda hepsi de susup filme döndüler. "Sıkıldım ben ya. Odama geçelim en iyisi." Hongjoong ayağa kalkıp Yunho ve Wooyoung'u da yanına sürükleyerek üst kata çıktı.
"Siz daha barışmadınız mı Joong? Hem madem barışmadınız niye aynı evde kalıyorsunuz? Gel bizde kal. San hiçbir şey demez."
Armut koltuğa oturan Wooyoung kitaplığın rafından aldığı rubik küpü çevirirken yatağa uzanmış olan Hongjoong'a baktı göz ucuyla. "Bir şey sordum orospu çocuğu. Cevap versene."
Yunho oturduğu bilgisayar sandalyesinde dönüp masadaki zıplayan topu Wooyoung'un kafasına attı. "Çok ayıp çok. Nerde öğreniyorsun böyle kelimeleri? San hyunga söyleyim de gör sen." Wooyoung sabır dilercesine kafasını salladı. "Senin benimle derdin ne ya? Alıp bir yerlerine sokturma o topu. Hongjoong sen de konuşsana evladım dilini mi yuttun?"
"Barışmadık." Sıkıntıyla iç çekti. "Ve otel gibi kullanıyorum burayı zaten. Geceden geceye falan. Gerçi dün özür diledi, pişmanım falan dedi ama bilmiyorum işte. Öyle hemen iki özüre de tav olacak kadar gerizekalı değilim. Az mı ağladım peşinden?"
"Sen de haklısın ama hatırlatmak isterim ki 18 yaşına bir buçuk aydan az kaldı." Yunho, Wooyoung'un söylediğiyle kahkahayı basmıştı.
"Eee yani? Ne yapıyım bir buçuk aydan az kaldıysa?"
"Ebeni yap Hongjoong, ebeni."
...
"Uykum geldi eve gidelim artık." Yunho, dizinde yattığı Mingi'nin elini tutup esneyerek konuştu. "Normalde bu saatte uyumazdın hiç. Hayırdır?"
"Uykum geldi ben ne yapıyım? Hadi kalk gidelim." Mingi ve Yunho gülüşerek konuşurlarken Wooyoung da San'a bir şeyler anlatıyordu.
Hongjoong iç çekip, kendisini izleyen Seonghwa'dan bir haber arkadaşlarını izlemeye devam etti. Bir zamanlar Seonghwa'yla böyle hatta daha fazlasıyken şimdi iki yabancı gibi olmaları canını yakıyordu.
Evdekiler gittiğinde Seonghwa'yla yalnız kalmıştı. İkisi de ayrı koltuklarda oturuyor arada birbirlerine bakarken göz göze gelseler de hemen bakışlarını çekiyorlardı. "Yatıyorum ben."
Ayağa kalkıp odadan çıkacağı sıra Seonghwa kolundan tutmuş durdurmuştu. Hongjoong'un boyu uzamış, artık resmen aynı boydalar, aralarında yalnızca birkaç santim fark kalmıştı. "Hongjoong."
Kolunu kurtatıp Seonghwa'nın devam etmesini bekledi. "Seni seviyorum bebeğim." Hongjoong hafifçe gülümsediğinde Seonghwa da gülümsedi umutla.
Ama küçük olan kıkırdayarak parmaklarını şaklatıp kafasını salladı. "Ah evet, favori yalanım olur kendisi."
Seonghwa'nın yüzündeki gülümseme silindiğinde Hongjoong hâlâ alaycı bir gülüşle bakıyordu yüzüne. "Ne zamana kadar böyle devam edeceğiz Hongjoong?"
"Nasılız da?" Kapı pervazına yaslanıp ellerini hoodiesinin cebine soktu.
"Beni görmezden geliyorsun, yalnız kalmamak için ya eve bile gelmiyorsun ya da arkadaşlarını eve çağırıyorsun. Sürekli bir laf sokma derdindesin."
"Başka şeyler de sokabilirim. İster misin?"
"Ne?" Seonghwa şaşkınca gözlerini büyüttüğünde Hongjoong dudağını ısırdı. "Oh, bu replik bu konuşmaya uygun değildi doğru. Arkadaşlar arasında konuşurken alışkanlık olmuş."
"Ergenliğine veriyorum."
"Başka bir şeyi de verebilirsin istersen." Göz kırptığında Seonghwa'nın yüzü kıpkırmızı olmuştu.
"Hongjoong! Terbiyesizleşme."
"Hah ben mi terbiyesizleşiyormuşum? Senin aklın hep oranda çalışıyor demek ki. Ben gayet masum ve etik bir biçimde konuşmuştum."
Seonghwa iç çekip saçlarını karıştırdı. "Bugün siz konuşurken duydum. Özür dilememi bekliyormuşsun ama özür dilediğimde de görmezden geliyorsun. Ne yapmaya çalışıyorsun Joongie? Derdin ne?"
"Derdim mi ne?" Az önceki halinden kurtulup ciddileşti ve devam etti. "Kafamı toparlamam lazım biraz. Sen tecrübelisin bu konuda bir önerin var mı? Nasıl toparlayabilirim kafamı? Kusura bakma ama iki özür diledin diye boynuna atlayacak değilim. Peşinden az ağlamadım. Kendince bir şeylere karar verip geliyorsun ve benden sanki hiçbir şey olmamış gibi seni hemen affetmemi bekliyorsun."
Seonghwa'nın yakasını düzeltti ve gülümsedi. "Sen de kendini benim yerime koy. Sen olsan ne yapardın?"
Ellerini tekrar hoodiesinin cebine sokup merdivenlerden çıkarken Seonghwa mırıldanmıştı. "İyi geceler. Üzerini ört, hasta olma sonra."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catboy あ seongjoong
Fanfiction"Eğer gerçekten benimle kalmak istiyorsan uslu bir kedicik olman gerekir. Yaramazlık yapmayı kes." 200321